İbrahim Halil Okuyan
12 Mart 2011
Baba-oğul ve eşek öyküsünü biliyor musunuz?
Anımsatayım ben yine de.
Bir gün baba-oğul ve eşekleri yola çıkarlar.
Baba eşeğe biner çocuk ta yürür ardı sıra.
Biri çıkar önlerine: Utan be adam! Koca adam eşeğe binip çocuğunu yürütüyorsun…
Adam düşünür ve utanır, doğru, der ve iner, oğlunu bindirir eşeğe.
Bir başkası çıkar önlerine: Ayıp! Ayıp! Yaşlı baban yürüyor sen eşeğe biniyorsun!
Baba – oğul düşünürler birlikte binerler bu kez.
Ama o da ne?
– Be vicdansızlar!
Bu sıcakta eşeğe iki kişi binip canını mı alacaksınız?
Yazıklar olsun.
Bu kez baba – oğul birbirlerine bakar ve eşeğe ikisi de binmez.
Ama bir başkası bu kez: Enayiler, eşek bomboş gidiyor bunlar yürüyor demez mi?
Baba der ki oğluna: Oğlum öyle yaptık olmadı, Böyle yaptık olmadı, sen bacaklarından tut, Ben de başından biz onu taşıyalım…
Sırtlarına alırlar eşeği, düşerler yola.
Ama bu kez bir başkası dikilir karşılarına.
– Şunlara bakın! Eşek onları taşıyacağına, onlar eşeği taşıyor! Deyip basınca kahkahayı baba ve oğul bakakalırlar ardından adamın…
İçinde yaşadığımız toplumun değer yargılarına göre kendimize bakmak,
Gerçek kendimizi görmede ve sevmede engeldir.
Dünyaya egemen “Tüketim Kültürü” insanın sevilebilir olmasını sonu gelmeyen ve sürekli değişen tüketim koşullarına bağlamıştır.
İnsanın kendine bu koşullara bağlı olarak değer biçmesi ve “Değersizlik Duygusu” yaşaması kendini sevmesine en büyük engeldir.
Bu gerçekten acınası bir durumdur.
Toplumsal yargılara karşı durabilmek ve her an doğru seçim yapabilmek “Güç” gerektirir.
İşte hayatta herkesin doğrusuna göre hareket edersen;
Kimi zaman ahmak,
Kimi zaman vicdansız,
Kimi zaman da Saygısız gibi yakıştırmalarla karşılaşırsın.
Kimse o davranışı neden yaptığını sorgulamaz bile,
Sadece Konuşur.
Kimseyi değiştiremezsin hayatta.
Ve kimse için de değişmemelisin.
Kimliğini kaybettiğin an, yaşamını çöpe attın demektir.
İstemediğin sürece, hiçbir şey için ödün vermeyeceksin.
Çünkü gün gelir, verecek hiçbir şeyin kalmaz.
Her şeyi sen istediğin için yapacaksın, başkası senden istediği için değil.
Ve sen, sen olarak kaldığın sürece senin yanında olanlar da mutlu olacaktır.
Bırak hayatına eşlik etmek isteyenler gelsin seninle.
Dolayısıyla kendi doğruları olmalı insanın.
Başkaları senin adına düşünmesin, hüküm vermesin, hesap sormasın.
İşte o zaman kendi doğruların için savaşabilirsin.
Belki üzülür ya da yorulursun ama mücadele edebilirsin.
İnsan ilişkileri de böyle işte.
Başkalarına göre arkadaşlıklarına, Dostluklarına yön vermeye çalışırsan,
Dostlarını da Kaybedersin, Kendini de.
Ama değer verdiğin ve sevdiğin arkadaşlık ve dostluklar için kendi öz düşüncelerinle davranırsan kazanırsın.
Birilerinin zayıflığı,
Art niyeti ve kıskançlığı ile yola çıkarsan kendin olamazsın.
Kendi bildiğin yolda giderken hata yapabilirsin,
İncinirsin belki incitirsin ama senindir yaşananlar…
Öfkenin ve kıskançlığın ateşi önce sahibini yakar.
Sonra karşındakine ya ulaşır ya ulaşmaz.
Dolayısıyla önce kendine güven.
Başkalarından önce kendine kulak ver.
Dinle içindeki sesi.
Mutlu olman bir koşula bağlı olmamalı.
Şu an yaşadığın anın tadını çıkar.
Herkesin mutlu olduğu anlar farklıdır, nasıl mutlu olacağını bilmen yeter.
Kendisini sevmeyen bir insanın başkalarına karşı sevgi duyması Ya da “Empati” geliştirmesi pek mümkün değildir.
Sözün Kısası
Kimse Mükemmel Değildir.
Önemli Olan Kendini Sevmen,
Güvenmen,
Kendini Geliştirmen Ve Değiştirmen.
Kendini sevmek kolaylıkla kazanılacak bir haslet değildir.
Çünkü kendini sevmek sürekli bir “Şükür ve Hamd Etme” halidir.
Kendini seven herkesi ve her şeyi sever.
Çünkü bu sevginin kaynağı Yaratan’dan ötürü yaratılanı sevmektir.
Sevmek önce kendimizden başlamamız gereken bir süreçtir. Kendini sevmek,
Yüksek anlamıyla bakıldığı zaman; Tanrı tarafından verilen emanetin farkına varılması ve farkındalıkla oluşan sevginin
“İlk Önce” kendinde deneyimlenmesidir.
Kendini ne kadar iyi ve mutlu hissedersen,
“Mutluluğu Bir Mıknatıs Gibi Çekersin Kendine”.
Şımart bazen kendini.
Kendini iyi hissetmek için yapabileceklerini esirgeme.
Çünkü Sen Bu Dünyada Bir Tanesin.
Düşünsene bir tane daha yok ki senden..
Kendini gerçek anlamda seven bir insan, kendi dışındakini de Ayrı tutmayarak gerçek anlamda sevgiyi tadacaktır.
Kendimizi sevmek elbette kendimize hayran olmak değildir, Kendisini seven bir insan;
Bütün var edilmişleri var edenden dolayı sevebilecek,
İkiliklerini mümkünce aşabilmiş,
Gönül kapısını aralamış,
Bütüne gidişte kendi payına düşeni yapabilen,
Fonksiyon sahibi kişidir.
Her birimiz bütüne olan hizmetimiz için buradayız.
Bunun biliniyor olması “Sevgiyi” sürdürebilmemiz için çok önemlidir.
İyiler ve iyilikler sizinle olsun..
Saygılarımla.
İbrahim Halil Okuyan
İnşaat Yüksek Mühendisi
11.Mart.2011 İstanbul