Mehmet Göncü
16 Eylül 2015
Kıymetli okuyucularım, geçen hafta
Güneydoğu televizyonunda katıldığım bir programda Aziz Fırat adlı şiirimi
okumuştum.
Bu mübarek suya karşı minnet, şükran ve
sevgimi ifade için bu günkü yazıyı sizler için kaleme aldım.
Sevgili okuyucularım, geçenlerde bir iş
için Birecik ilçemize gitmiştim. İşim çabuk bitince Fırat nehrinin sahil
kenarına inmiş, kutsal kitaplara da konu olan bu muhteşem nehri doya doya
seyretmeye başlamıştım.
Yaşım gereği biliyorum Birecik köprüsünün
olmadığı yıllarda Batı illeri ile irtibatımız sallar ve kayıklarla sağlanırdı.
Bu nedenle o tarihlerde çok zaman bir portakala hasret kaldığımız günlerimiz
olurdu. Tam çocukluk ve gençlik yıllarım gözümün önünde canlanmışken, bir anda
Fırat’ın sularını yalayarak gelen ve serin bir klima etkisi yaratan kuvvetli
bir kuzeybatı rüzgârının yüzümü ve bedenimi rahatlatması ile kendime geldim.
Sevgili okuyucularım, isterseniz başta
ülkemiz olmak üzere güney komşularımız ve dünyamız için çok çok önemli bir
hayat kaynağı olan bu mübarek nehri ve onunla ilgili acizane yazdığım bir
şiirimi birlikte inceleyip yorumlayalım.
Fırat; Günümüzden 4 milyon yıl önce meydana
gelen yer kabuğundaki jeolojik hareketler sonucu oluşmuş bir mübarek nehirdir.
Bu nehrin bir kolu Erzurum ilimizin 10 kilometre kuzeyindeki
Dumludağ’dan çıkar. Bu suyun adı Karasu’dur. İkinci kolu da Murat suyudur. O da
Van ilinin kuzeyindeki Aladağlardan çıkar.
Üçüncü kolu da Munzur nehridir. O da Tunceli ilimizin Ovacık ilçesinden
çıkar. Bir kolu da Muş Ovasından geçen bir koldur ki, ancak o günümüzden 100
bin yıl önce Van gölü oluşurken, kapalı bir havza olan Van gölünü beslemeye
başladığı için günümüzde bu koldan su akmamaktadır. Daha isimlerini sayamadığım
birçok çay ve dere suları ile de beslenen bu nehir bütün kolları ile Elazığ
Keban’da birleşir ve Fırat ismini alarak yolculuğuna devam eder. Bu yolculuk
esnasında Keban, Karakaya, Atatürk, Birecik ve Karkamış barajlarını ülkemiz
sınırları içinde doldurur. İşte bu barajlarla ovalarımız sulanır, içme suyu ve
elektrik enerjisi elde edilir.
Fırat nehri ülkemiz sınırlarını aştıktan
sonra Suriye ve Irak topraklarına hayat vererek yolculuğuna devam eder.
Basra körfezine 50 kilometre kala
Dicle nehriyle birleşerek (Şattularap) ismini alır ve o bölgeye hayat vererek
körfeze dökülür.
Değerli okuyucularım, araştırmalarıma göre,
4 milyon yıl boyunca Basra körfezine bu iki mübarek nehrin taşıdığı alüvyonlu
topraklar verimli ve geniş aşağı Mezopotamya nehir ovalarını meydana
getirmiştir.
Özetle; ülkemizdeki kaynaklardan çıkan bu
mübarek sularımız komşularımıza da sınır aşan sular konumuyla bereket ve hayat
taşımaktadırlar. Bu manada Fırat’la ilgili kaleme aldığım bu şiir yukarıda
izaha çalıştığım konunun bir özeti şeklindedir ve Fırat’a olan minnet ve şükran
duygumun bir ifadesidir.
AZİZ FIRAT
Dumlu
dağ’da Karasu,
Ala
dağ’da Muratsın
Munzur’da,
Ovacık’ta
Cennet
burası dersin.
Keban,
Karakaya,
Yüce
ATA olursun.
Belkıs,
Sultan, Karkamış
Derken,
yad ellere akarsın.
Ülkeme
ışık, ovalara bereket sundun.
Aş
oldun, iş oldun. Mahzun gönüllere aşk oldun.
Dilim
lal olsun sana hainsin, zalimsin dersem.
Bilirim,
sen masumsun. Çok canlar yaksan bile.
Geçmiş
yıllarda güzel yurdumdan taşıdın
Babil’in
asma bahçelerini.
Ey
kutsal nehir,
Sen
evrenin yüce mimarının en güzel eserlerinden birisin.
Dünya
döndükçe, güneş doğdukça, suyun bol aksın.
Aziz
Fırat.. Aziz Fırat… Aziz Fırat…
Mehmet Göncü/1996-Şanlıurfa
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla…