K. Eren Akalın
27 Mayıs 2008
Aysun Kayacı’yı hemen hepimiz tanırız, tanımayanlarımızda NTV’de her Perşembe akşamı yayımlanan ‘Haydi Gel Bizimle Ol’ programında yaptığı enteresan çıkışla tanımıştır mutlaka. Aysun Kayacı’nın işte o çıkışı da halen ülke gündemindeki yerini korumakta.
Ödediği vergiye istinaden , dağdaki çobanla aynı sayıda oya sahip olmasının adaletsiz olduğunu savlamıştı Kayacı. Oysa bu ülkede kendisinden çok daha fazla oya sahip olanların var olduğunun farkında bile değildi.Genç yaşıyla saf saf konuşuyor ve bu ülkede herkesin bir tek oyu olduğunu düşünüyordu.
Diğer bir yandan da Anayasada da hüküm altına alınmış ‘eşit oy’ ilkesine rağmen, mesela bizim şehrimizde ki insanların maalesef en tabii yurttaşlık hakları olan oy kullanma hakkına dahi sahip olmadıklarının farkında bile değildi. Zaten Kayacı’dan bunları bilmesini beklemekte ona haksızlık olurdu.
Aysun Kayacı bilmez ama, bu şehirde insanların büyük kısmı 21. yüzyıla adeta ‘başkaldırarak’ kendi iradeleriyle oy kullanamazlar. Muhtarları vardır o insanların, yaşamlarının aksine en çağdaş pazarlama yöntemleriyle satarlar köylülerinin oylarını. Sabah 07:00’da başlar bu köylerde oy verme işlemi 07:10’da biter.
‘şeyh’leri vardır o insanların, şeyhleri kimi işaret ederse, gidip koşa koşa oylarını o işaret edilmişe verirler. Bunun bir tapınma olduğunun farkında dahi değillerdir, tıpkı Allah’a şirk koştuklarının farkında olmadıkları gibi.
Ağaları vardır o insanların , ağaları kiminle en kıyağından bir menfaat anlaşması yapmışsa, hep beraber götürüp ona oy verirler. Memleket için bir şey istiyorlarsa namertlerdir.
Kısacası isimleri farklıdır sadece, kimi mürit, kimi çırak, kimi maraba, v.s. Aslında yokturlar, seçmen kütüklerinde yazan isimlerinin haricinde.
ışte Aysun Kayacı’nın bir oyu varken, ağaların, ‘şeyhlerin’ , muhtarların 3-5 bin oyları vardır bu şehirde. Bu sebeple de adaletsizliğe uğrayan yalnızca Kayacı değildir! Maalesef bu ülkede demokrasi bu şekilde işlemektedir.