Afetlerin tabiisinden de, sunisinden de Allah (c.c.) cümlemizi korusun. Ama gün oluyor ki, yazılan başa geliyor. Hem de bakıyorsunuz bir ıl’i, bir beldeyi değil, bir bölgeyi, bir Ülkeyi afet sarmış. Afrika kıtasındaki kuraklık, Marmara bölgesindeki 17 Ağustos 1999 depremi. Ve Ekim sonu ile Kasım başındaki Güneydoğu sel felâketi.. Daha henüz sular çekilmiş değil. Binlerce dönüm […]
Yüzölçümü ve nüfûsu ile ilk 10’a giren illerden biri olmasına rağmen “Cumhuriyet” nimetlerinden en geç yararlanan şehirlerden biridir Urfamız… Bölge Müdürlüklerinin büyük bölüm Gaziantep ve Diyarbakır’a kurulurken, biz işlerimiz için hep oralara taşındık. Hava alanları, hastaneler de öyle. Halen yine Diyarbakır’a, Gazianteb’e, Adana’ya gitmiyor muyuz?.. Güya bunların bir kısmı bizde de var ama noksanlıklarla malûl.. […]
Türk yemeklerinin şüphesiz ki, dünya yemekleri arasında önemli bir değeri vardır. Ama biz Ülke olarak kendi yemeğimizi, diğer bir tabirle “Türk Mutfağı”nı diğer meşhur mutfaklar arasına katamamışız. Yani “Tanıtım noksanlığı”mız var. Her alanda kendimizi tanıtma ihtiyacı bugün artık bir zaruret haline gelmiştir. Türk mutfağı’nın dünyada, “Urfa Mutfağı’nın Türkiye’de ve dolayısıyla Türk Mutfağı bünyesinde dünyada tanınması […]
13500 Yıllık tarihi ile bir “Müze şehir” olan Urfa’nın tarihi zenginliği ile pek de mütenasip olmayan yetersiz bir “Müze binası” mevcuttur. Ama bu Müze tıkabasa tarihi eserlerle dolu. Birçoğunu sergileme, gösterme imkânı olmamasına rağmen yine de zengin bir Müze durumunda. şehir Müzemiz yakın zamana kadar eleman yetersizliği sebebiyle esas açık olması gereken hafta sonlarında mesai […]
Ata’ya bir sanatçı Bir tablo göndermişti.. Anlaşılan; “Doğruya Eğri mesaj” vermişti.. Sanatı severdi O, Usta’yı överdi O.. Paketi “Açın!” dedi, Armağan sergilendi: Baktılar ki, bir savaş Sahnesi’ydi ambalaj.. Herşey duman içinde, Sis, ateş, kan içinde… Yıkılmış hanümanlar, Mahv’olmuş tatlı canlar; Çocuk, kadın, ihtiyar Ezilmiş kuş bile var… Ölüler, yaralılar Savrulmuş, kavrulmuşlar… […]
Naylon’la ilk temasım 1947 yılında ılkokul’da okurken bir akrabamızın Suriye’den getirdiği naylon kemer (kayış) ile oldu. Görünüşte temiz, cam gibi şeffaf kavi bir kayıştı. Çok dikkatli kullanmama rağmen iki haftada ömrünü tamamladı. Sonra ortaokulda iken bir sınıf arkadaşımızın pardesü gibi giydiği bir naylon yağmurluğu olduğunu gördüm. Gri renkli parlak bir şeydi. Tam da lâzım olduğu […]
Bir sel, seylâb olunca telâşa düşer, bunu en az zararla atlatmağa çalışırız. şimdi mevsimi geldi, Ülkemizin her tarafında-Allah korusun-bu tehlike mevcut. Meteoroloji uyarıyor, ıl idareleri, Belediyeler tedbir alıyor. Kanallar açık mı, köprüler dirençli mi bakılıyor. Yoksa birçok şeyi sel alıp götürecek… Eskiden Urfa’da çok yağmur oldumu Karakoyun (dere) gelir, fazla bir zarar vermeden akıp giderdi. […]
Devletin, yüklendiği çeşitli görevleri yürütebilmesi için kişi ve kuruluşlardan yasal ölçüler dahilinde topladığı paraya vergi deniliyor. Bunun doğrudan doğruya veya dolaylı şekilde alınan çeşitleri var. Mükelleflerin vergilerini muntazaman ödemeleri için birinci şart adaletli olmasıdır. Aksi takdirde gönülsüz ödemeler ortaya çıkar. Daha ilerisinde hileli yollara başvurma, vergi kaçırma gibi yollara başvurulur ki, bu da hem devlet […]
Bir bağı’ın, bir bahçenin.. Bir han’ın bir hamam’ın yahut bir camiin, çeşmenin, imarethanenin adının yanında bir bey’in, bir paşanın, bir alimin adı varsa sosyal değerinin yanında ayrıca bir saygınlık, bir değer taşır. Bizim “Paşabağı” da öyle idi. 1940’lı, 50 li yıllara kadar Urfa’nın çok değerli bir bölgesi halindeydi. Burada yetişen sebzeler, meyveler beğenilir; paşalara-beylere sunulur, […]
Bağcılık, Urfa’nın önemli gelir kaynaklarından olduğu gibi sosyal hayatın da geleneksel bir parçası idi. şehrin etrafı üzümlü ve kısmen de üzüm, incir, fıstık karışımı ürün veren bağlarla dolu idi. Geçimini yalnız bağcılıkla kazanan aileler olduğu gibi bir kısım esnaf aileleri de bağ kiralayıp bir yan gelir elde etmeğe çalışırlardı. Bununla aynı zamanda ailenin kışlık kuru […]