Av. İzzet Doğan
10 Kasım 2021
“Mustafa Kemal’i düşünüyorum;
Ölmemiş bir Kasım sabahı!
Yine bizimle her yerde.”
F.H. Dağlarca
Yarın Atatürk haftası başlayacak. Atatürk haftası 10 Kasım 1938 günü saat 09.05’te yaşamını yitiren Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün anısına düzenlenen, onun yaşamının, yurtseverliğinin, ilkelerinin anlatıldığı, medyada konuşmalarının eski görüntüleri ile kendi sesinden dinletildiği, Kurtuluş savaşımızla ve Atatürk’le ilgili filmlerin gösterildiği haftadır. 2020 yılında Atatürk haftası için “Halkın Atatürkü-Everbody’s Atatürk” başlıklı yazım yayınlanmıştı. (1)
Bugün de sizinle en hafif deyimle “nankörlerin” 99 yıl önce Atatürk’ü milletvekili seçtirmemek ve yurttaşlık haklarından alıkoymak için kurguladıkları bir tuzaktan söz etmek istiyorum.
Tarih 1922 Aralık. Meclis’te Gazi Mustafa Kemal’e hep karşı olanve Onu tek adam olmakla suçlayan bir grup milletvekiliyeni dönemde yapılacak seçimler için aşağıdaki yasa önerisini hazırlamışlardı:
“Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilebilmek için Türkiye’nin bugünkü sınırları içindeki mahaller ahalisinden olmak zorunludur. Veya daire-i intihabiye dahilinde mütemekkin olmak zorunludur. Ondan sonra göçle gelenlerden Türk ve Kürtler iskân tarihinden itibaren beş sene geçmişse seçilebilirler.”
Büyük Millet Meclisinde bu tanımlamaya uyan kişi Atatürk’tü. Çünkü Türkiye’nin sınırları içinde yer alan bölgeler halkından olmadığı gibi, yaşamı cephelerde savaşmakla geçmiş, askeri görevler ve savaşlar nedeniyle hiçbir zaman seçim bölgesinde belirli bir yerleşim yeri olmamıştı ve doğum yeride Selanik olduğundan, Selanik artık Türkiye sınırları içinde değildi. Bir de göç ederek gelenler için ise yerleştirme tarihi üzerinden beş yıl geçmiş olması koşulu vardı.
Bu öneri için söz isteyen Atatürk, o gün bu nankörlere şu yanıtı vermişti:
“Bu tasarı, doğrudan doğruya, beni yurttaşlık haklarından yoksun bırakmaya yönelmiştir. On dördüncü maddesinde yazılı satırları gözden geçirecek olursanız, göreceksiniz ki; Büyük Millet Meclisi’ne seçilebilmek için, ya Türkiye’nin bugünkü sınırları içinde kalmış yerlerin halkından olmak ya da bu seçim bölgelerinden birinde yerleşmiş olmak, göçmen olarak gelmişse yerleşmesi üzerinden en az beş yıl geçmiş olmak şart koşuluyor.
Ne yazık ki doğduğum yer, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. Herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl olsun oturup kalmış da değilim. Doğum yerim bugünkü sınırlar dışında kalmıştır ama bunda benim ne eksiğim ne suçum var! Bunun nedeni, bütün ülkemizi, darmadağın etmek, yok etmek isteyen düşmanların dilediklerini tam gerçekleştirmekten alıkonamamış olmasıdır. Eğer düşmanlar amaçlarına tam ulaşmış olsalardı, Tanrı korusun, bu tasarıya imzasını koyan bayların memleketleri de sınır dışında kalabilirdi. Bundan başka, bu maddenin istediği koşul bende yoksa, aralıksız beş yıl bir seçim bölgesinde oturup kalamamışsam, bu da, yurda yaptığım yararlıklar yüzündendir. Eğer bu maddenin istediği koşulu kazanmaya özenseydim, İstanbul’u kazandırmakla sonuçlanan Arıburnu ve Anafarta savaşlarını yapmamaklılığım gerekirdi.Eğer ben bir yerde beş yıl oturup kalsaydım, Bitlis’i ve Muş’u aldıktan sonra Diyarbakır’a doğru ilerleyen düşmanın karşısına çıkmamaklığım, Bitlis ve Muş’u kurtarmayı gerçekleştiren ödevimi yerine getirememekliğim gerekirdi. Bu bayların istedikleri koşulları kazanmak isteseydim, Suriye’yi boşaltan ordularımızın kalıntısından Halep’te bir ordu kurarak düşmana karşı koymamaklığım ve bugünkü ulusal ant (Milli Misak) sınırlarını o günden çizip gerçekleştirmemekliliğim gerekirdi.
Sanırım ki ondan sonraki çalışmalarımı bilmeyen yoktur. Hiç bir yerde beş yıl oturamayacak kadar uğraşıp didinmiş bulunuyorum. Ben sanıyordum ki, bu yararlılıklarımdan dolayı ulusumun sevgisini, saygısını kazandım ve belki bütün İslam dünyasının da gözüne girmiş bulunuyorum. Bütün bu sevgilere karşılık, yurttaşlık haklarımın elimden alınmak isteneceğini hiç düşünemezdim.
Tasarlıyordum ki yabancı düşmanlar canıma kıymak yoluyla bu yönden yararlı olmaktan beni alıkoymaya çabalayacaklardır. Ama hiçbir zaman aklımın köşesinden geçmezdi ki yüce Meclis’te bunlarla bir düşünen iki üç kişi olsun çıkabilecek! Bunun içindir ki şimdi ben anlamak istiyorum: Bu baylar seçim bölgeleri halkının duygularını ve dileklerini mi dile getiriyorlar? Yine bu baylara karşı söylüyorum: Milletvekili olduklarına göre bütün bir ulusun da vekili sayılırlar. Peki, ulus bu baylarla bir düşüncede midir? Benim yurttaşlık haklarımı elimden almak yetkisi bu baylara nereden verilmiştir? Bu kürsüden, yüksek kurulunuza ve bu bayların seçim bölgeleri halkına ve bütün ulusa soruyorum ve karşılık istiyorum.”
Kanun önerisini verenler Erzurum Milletvekili Süleyman Necati, Mersin Milletvekili Salahaddin ve Canik-Samsun Milletvekili Emin adlı kişilerdi.
Yurttaşlık-vatandaşlık ve seçilme haklarından yoksun bırakmak istedikleri kişi Çanakkale ve Kurtuluş savaşlarının kahramanı, “Egemenlik kayıtsız şartsız Milletindir” diyerek Cumhuriyeti kuran, çağdaş uygarlık için akla-ilime inanan, Halkın gönlünde taht kuran ve tüm dünyada saygıyla anılan Gazi Mustafa Atatürk’tür. O halkın bağrından çıkmış ve halkın bağrında yaşamıştır.
Önce halkın sonra meclisin tepkisiyle nankörlerin yasa önerisi kabul edilmemiştir.
Bu nankörlerin örneklerine günümüzde de rastlanmaktadır. Ama halkın Atatürk’e sevgisi-saygısı bu kişileri her zaman hüsrana uğratacaktır.
Her yerde, her zaman içimizde yaşayan Gazi Mustafa Kemal ve silah-yol arkadaşları ile bu topraklar için canını vermiş tüm şehitlerimizi bir kez daha rahmet ve şükranla anıyorum.
(1) https://habermotto.com/halkin-ataturku-everbodys-ataturk/