İbrahim Halil Okuyan
20 Şubat 2015
(Son
yazının devamı)
Fırat (Euphrates ,Purattu,
Buranun) Nehri
Fırat; Doğu – Anadolu’nun 3000
rakımlı membalarından çıkarak Birbirine paralel 2 kol halinde batıya akan Murat
ve Karasu Nehirlerinin Keban mevkiinin takriben 8 Km. yukarısında
Birleşmesinden meydana gelir.
Fırat havzası yağış alanı
bakımından Türkiye’nin 1/7 isini,
Su potansiyeli olarak da 1/5 ini, Sulanabilir sahaları itibariyle1/4 ünü temsil etmektedir.
Türkiye’den doğup Suriye ve Irak topraklarında
aktıktan sonra,
Basra Körfezine dökülen Fırat Nehrinin en az beş bin yıldan beri Bölge
insanları için hayat kaynağı olduğu biliniyor.
Mezopotamya’nın en büyük akarsuyu
olan Fırat,
Bağdat ve Basra körfezi arasında Şattül Arap bölgesinde Dicle ile Birleşerek
Şattül Arap adını alarak Basra körfezine dökülür.
2.315 km uzunluğundadır,
Bu uzunluğun 400 km’lik
kısmı Türkiye sınırlarından, 475 km’si Suriye’den 1440 km’si
Iraktan geçmekte ve geniş bir Yüzeyi “Tarım Havzası” olarak
sulamakta, hayat vermektedir.
Fırat’ın suları ile hayat bulan toprak miktarı 444 000 km2’lik bir alandır.
Bu alanı; Bulgaristan’ın 4 kat büyüklüğü diyerek daha net ifade edebiliriz.
Fırat Nehrinin debisi 31,8 milyar
m3’dür.
Fırat nehri üzerinde, Eskiden Birecik ile Basra arasında gemi ulaşımı yapılmaktaydı. MÖ. 3000 yıllarında ırmağın kenarlarında yapılmış sulama kanalları bulunmuştur.
Yeryüzünün sulama yapılan en eski
nehridir “Fırat.”
Yukarıda boşa akan bir nehir, Aşağılarda suya hasret topraklar ve Yapılan kuru tarım.
Bir tarafta mümbit ama kurak
topraklar, bir tarafta Ülkemizim en büyük akarsuyu.
Ne yapmak lazım?
Bu iki sevgiliyi kavuşturmak
lazım.
Suyu çatlamış suya hasret topraklarla buluşturmak lazım.
Yağmur dualarına son vermek lazım.
12500 yıl önce atalarımızın başlattığı tarımı tekrar başlatmak lazım.
Bu topraklara bereketi tekrar fışkırtmak lazım.
Ama Nasıl?
Büyük ve cevabı aranan soru bu
idi.
Türkiye Genç bir Cumhuriyetti,
kadrolar yetersizdi.
Eğitim çok zayıftı.
Ülke hastalıklı insanlarla, Sakat ve yaşlı insanlarla dolu idi.
Trahom, Verem ve sıtma çok yaygındı.
Yol ve iz yoktu.
Elde avuçta yoktu.
Osmanlıdan kalan borçlar vardı.
Bir yerlerden başladılar.
Konumuzla ilgili olarak; Birinci Dünya savaşı sırasında ülkelerini terk eden, Avrupalı Bilim Adamları, Türkiye’de istihdam edildi okullar açıldı ve Mühendisler yetiştirildi.
1934 yıllında Elektrik Etüt İdaresi kurularak akarsularımızın ölçümleri
yapılmaya başlandı.
Bu ölçümler yapılmadan Akarsu Havzalarını planlayamazsınız.
Bu iş, bir süreci realize etmekle olurdu.
Öylede oldu.
Aşağı Fırat Havzası Kalkınma
Planlaması Harran Ovası için ilk yapılan
Planlama; Aşağı Fırat Havzası Kalkınma Planlama çalışmalarıdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarafından 1962 yılı bütçesinde Keban Barajı projesinin hazırlanması için Elektrik
işleri Etüt İdaresine 5 milyon TL. Ödenek verilerek çalışmalar başlatılmıştır.
İlk başlanan Proje Keban
Barajıdır.
1970 yılında; “Electrowatt-Dolsar” ortaklığı tarafından hazırlanan
Fizibilite raporunda; Öne çıkan 22 alternatif projeden;
Teknik yönden en uygun olarak; Keban’ın mansabında;
Karakaya, Gölköy ve Orta Karababa Barajları Yapılarak;
Toplam 2700 MW güç ile 14,8 TWh/yıl enerji üretimi,
Orta Karababa Baraj gölünden pompajla, 700 000 ha
arazinin sulanması öngörülmüştür.
Ancak, 1973’te başlayan petrol
bunalımının etkisiyle 1974’te Karakaya’nın gücünün 1400 MW’tan 1800 MW’a, 1975’te Karababa’nın gücünün 800 MW’tan 1400 MW’a ve Gölköy’ün gücünün 500 MW’tan 700MW’a artırılması uygun görülmüştür.
Karakaya’nın kesin projeleri de
1974’te bu doğrultuda hazırlanmış ve inşaatına geçilmiştir.
Petrol bunalımı sonucunda, enerji
bedelleri, inşaat ve teçhizat bedellerinden daha hızlı arttığından, 1970
Planında önerilen İki baraj seçeneğin (Karakaya ve Yüksek Karababa) daha uygun
hale geldiği görülmüştür.
Atatürk Barajı’nın yapılacağı
bölgede 1977 yılına kadar iki adet baraj
yapılması planlanıyordu.
Bu barajlardan biri Gölköy Barajı
diğeri ise Karababa Barajı idi.
1978 yılında Karababa Barajı’nın
yapılacağı bölgede yapılan etüt çalışmaları sonucu barajın 55 metre yükseltilmesinin
jeolojik olarak sakınca yaratmayacağı anlaşılınca Gölköy Barajı’nın yapımından
vazgeçilerek planlanandan 55
metre daha yüksek olan sadece Karababa Barajı’nın
yapılması kararlaştırıldı.
1981 yılına kadar adı Karababa
olarak anılan barajın ismi,
1981 yılında ilk Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk’ün 100. Doğum yılı
olması nedeniyle “Atatürk Barajı” olarak değiştirilmesine Karar verildi.
Bu yıllarda Urfa Tünellerinin
menbasında “Bedir Depolaması” yer Almaktaydı ve Fırat Nehri üzerinde inşa
edilecek Karababa Barajından Buraya sulama suyunun pompajla iletilmesi
öngörülüyordu.
Bu Barajda elde edilecek Enerjinin
pompajda kullanılması demekti.
Yabancılar bu şekilde bir Proje
ile sanırım Sulama kısmını sabote etmek niyetindeydiler.
Ancak DSİ deki Abilerimizden,
İnşaat Yüksek Mühendisi Rahmetli Osman Melikoglu Abimiz hazırladığı revize
raporla, orta yükseklikteki Karababa Barajı yerine Yüksek Karababa Barajı
yapılmasını önerdi.
Hazırladığı revize planlama kabul edildi.
Daha sonra Büyük Kurtarıcı
Atatürk’ün adı verilen bu günkü “Atatürk Barajı” bu şekilde dizayn edildi ve
yapıldı.
GAP
(Güneydoğu Anadolu Projesi)
Aşağı Fırat’ta ana yatak
üzerindeki Karakaya ve Yüksek Karababa (Atatürk) Barajlarının mansabında sınıra
kadar Birecik ve Karkamış kademeleri ile yan kollar üzerinde iki düzine kadar
baraj ve yarım düzine kadar santral eklenerek, Dicle Havzasındaki Projelerde
bazı değişiklikler ve gelişmeler birleştirilerek;
DSİ 1980’de ilk kez “Güneydoğu Anadolu projesi” başlığı altında, Türkiye’de
Keban’ın mansabında kalan Aşağı Fırat ile Batı ve Orta Dicle Havzaları gelişme
planlarını bütünleştirmiştir.
Bu proje çerçevesinde Aşağı
Fırat’ta 5304 MW güç ile 20,1 TWh/yıl
enerji üretimi; Toplam 1,125 Milyon ha
arazinin sulanması öngörülmüştür.
Fırat Havzasında 1984’te Sınır
Fırat Projeleri olarak da tanımlanan Birecik ve Karkamış baraj ve santrallarının
yapılabilirlik raporu, daha sonra Birecik Barajı’nın kesin projeleri de
hazırlanmış ve inşası tamamlanarak işletmeye alınmıştır.
Sonuçta;
Fırat Nehir’i üzerine Türkiye’nin en büyük barajları inşa edilmiştir.
Bu barajlar;
Keban Barajı (Elazığ),
Karakaya Barajı (Malatya-Elazığ),
Atatürk Barajı (Adıyaman-Şanlıurfa),
Birecik Barajı (Birecik) ve
Karkamış Barajı (Kargamış)
Atatürk Barajı ve Hidroelektrik
Santrali (HES);
2.405 MW Kurulu gücü ile ortalama 2.217.316 kişinin tüm elektrik enerjisi
ihtiyacını karşılayabilir.
Kendini defalarca amorti etmiştir.
Baraj için 25 Temmuz 1992
Cumartesi açılış töreni tertip edilmiştir.
Törene Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan
Yardımcısı Erdal İnönü, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ile Kazakistan,
Azerbaycan, Ürdün, Makedonya gibi birçok ülkeden üst düzey devlet yetkilileri
katılmıştır.
Açılışta Demirel; “Bu bizim
bayramımız. Şanlı Atatürk’ün şanına layık bir eser” derken İnönü; “Bu
projeyi gerçekleştiren irade, Kurtuluş Savaşı’nı gerçekleştiren iradedir”
demiştir.
Atatürk Barajı’nda 2014 yılının
ilk üç ayında 1 milyar 466 milyon, ikinci üç ayında ise 1 milyar 1 milyon kWh
elektrik üretimi yapılmış olup 2014 yılının ilk altı ayında toplam 2 milyar 467
milyon kWh elektrik üretimi gerçekleştirilmiştir.
Devam edecek..