İbrahim Halil Okuyan
18 Şubat 2015
(Dünkü
yazının devamı)
Harran
Ovası
Harran
Ovasını doğu ve batısında yer alan Fatik ve Tektek Dağlarından gelen ve büyük
olasılıkla Pliosen sonu ve Pleistosene ait olduğu varsayılan çamur akıntıları
oluşturmuştur.
Deniz
yüzeyinden olan yüksekliği az ovalara, çukur ova denir.
Çukur
ovaların denizden yüksekliği en çok 500 m’ye değin olur.
Harran
bir çukur ovadır.
Harran
Ovası; yerkabuğunun hareketleri sonucu yükseltiler arasında çukurda kalan ya da
çöken sahaların zamanla alüvyonlarla dolmasıyla oluşmuştur.
Ortalama
yüksekliği 375m’dir.
İlin
en alçak ovasıdır.
Demir
oksit, toprağa rengini vermiştir.
Yıkanmış
toprak özelliğindedir.
Kınalı
olduğu için yıkanma fazla değildir.
Yılık
ortalama yağış 370 milimetredir.
Harran
Ovası bereketli Hilalin üst kısmında yer almaktadır.
Harran
Ovası Yukarı Mezopotamya ovaları içindedir.
“Bereketli
Hilal”; Türkiye’nin Güneydoğusundan başlayan, güneyde Ürdün, Suriye ve Irak’ı
da kapsayan, doğuda İran’ın Zagros Dağları’na kadar uzanan, aşağıya doğru
yarımay şeklinde yayılmış dağlık bölgesi ile bunun altında kalan yere verilen
isimdir.
Bereketli
Hilal, Kışları yağmurlu, Yazları kurak geçen, Akdeniz ikliminin egemen olduğu,
Hilal biçiminde, oldukça Bitek bir alandan oluşur.
Türklerin
Orta Asya’dan göç etmelerinin nedenlerinden birinin kuraklık olduğu
bilmekteyiz.
Tarihte
ilk medeniyetler hep su kenarında kurulmuştur.
Mezopotamya,
Fırat ve Dicle’nin yeşerttiği Cennet Bahçeleri, Bereketli insanlık beşiği olmuş
kutsal topraklardır.
Harran
Ovasındaki topraklar insanlık tarihinin en bereketli toprakları olup, ilk
yerleşmeye, üniversiteye beşiklik etmiş ( Harran Mezapotamya) topraklardır.
Tarihsel
Boyut
Bundan
yaklaşık 12 bin 500 yıl önce Buzul Çağı’nın sona ermesiyle Dünya daha yaşanılır
bir yer halini almıştı ve Besin kaynakları için sürekli göç eden topluluklar,
İnsanlar genel olarak gruplar halinde dolaşmış ve Kendilerine yiyecek
aramışlardır.
“Avcılık
ve Toplayıcılık” , En önemli yiyecek arama yöntemleri arasında yer almıştır.
Toplayıcılık,
Avcılığa oranla daha fazla yiyecek ve daha fazla kalori üretilebilecek, daha
güvenli ve hayvanların göçleri sebebiyle sık yer değiştirmelere tabi olmayan
bir yiyecek üretim sistemiydi. Ancak toplayıcılık da insanın beslenmesi için
yeterli bir üretim değildi.
Aniden
bir küresel soğuma ve kuraklaşma tehlikesi ile karşı karşıya kalan dünyada,
toplayıcılık için yeterli bitki ve avcılık için de yeterli hayvan kalmamıştı.
O
zamanın koşullarında değerlendirdiğimizde, avcılık çok fazla sabır gerektiren,
tehlikeli ve her zaman başarıya ulaşamayan, hatta bazen ölümle sonuçlanan
zahmetli bir iştir.
Bu
sebeple insan, çözüm üretmek zorunda kalmıştı.
Neticede
de ihtiyaçlardan tarım doğmuştu.
Tarımın
gelişmesi belki de insanlık tarihindeki en önemli Değişimlerden biri olmuştur.
Neolitik
Devrim ya da Tarım Devrimi İnsan topluluklarının ilk kez tarım yapmasıyla
gerçekleşen ve bu Toplumların Sosyo-Ekonomik yapılarında devrimsel dönüşümler
yaratan süreçtir.
Bu
süreç, insan topluluklarının avcılık ve toplayıcılıktan tarıma ve bir daha
bırakmamak üzere yerleşik düzene geçişlerini temsil etmektedir.
Bu
geçiş, kabaca 2,5 milyon yıllık insanlık tarihinde çok önemli bir dönüm
noktasına işaret etmektedir.
“Avcılık-Toplayıcılık”
tan tarıma geçişinin oldukça isteksizce,
Daha
doğrusu zorunluluklardan dolayı olduğunu söylemek mümkündür.
Her
şeyden önce tarım, avcılık ve toplayıcılığa göre çok daha fazla emek harcayarak
gerçekleştirilen bir üretim tarzıdır.
Bununla
birlikte bu toplulukların, ağırlıklı olarak Ceylan etine ve başta tahıllar
olmak üzere tarımsal ürünlere yöneldikleri açıktır.
Şanlıurfa
da Ceylanların yakın zamana kadar olması uzun yıllar avlanmaya rağmen
yaşamlarını sürdürebildiklerini göstermektedir.
Ateşli
silahlar ve aşırı avlanma onların sonunu getirmiştir.
İnsanlık,
bu kadar bir süre sürdürdüğü “Avcılık Toplayıcılık” düzeninden, ihtiyaçlarını
karşılamak için yaşadığı çevreyi aktif olarak değiştiren bir türe dönüşmüştür
Bu
konu da en şanslı insanlar ise, Orta Doğu olarak bildiğimiz coğrafya da, yani
Lübnan, Suriye, Irak, Türkiye’nin Güneydoğu’su ve Mezopotamya’yı kapsayan ve
ekvatora doğru başkan bir hilal şeklinde olduğu için “Bereketli Hilal” olarak
bilinen coğrafyada yaşayan insanlardı.
Bu
coğrafya, buğday ve çavdar gibi en besleyici tahılların ve at, deve, inek,
keçi, koyun gibi büyük memeli hayvanların ana vatanıydı.
Bütün
bunlar sayesinde artık bu bölgenin insanları bir vites büyütecek duruma
gelebilmişlerdi.
Tarımla
birlikte hayvanları evcilleştirebilmiş ve üremelerini kontrol edebilmişlerdi.
O
nedenle av hayvanlarının peşinden diyar diyar gezmek zorunda değillerdi;
Kendi
yiyeceklerini kendileri yetiştiriyor; İnek, keçi, koyun gibi hayvanlardan et ve
süt sayesinde protein alabiliyorlardı.
Bu
hayvanların yünlerinden elde ettikleri giyecekler sayesinde zorlu kış
şartlarıyla başa çıkabiliyorlardı.
At,
öküz gibi hayvanların kas gücü sayesinde topraklarını işleyebiliyor ve sanayi
devrimi öncesi teknolojinin ulaştığı en yukarı noktalardan birine ulaşabiliyorlardı.
Bu
sayede artık klasik iktisat akımının sürekli önemini vurguladığı uzmanlaşmanın
önü açılmıştı.
Artık
daha fazla boş zaman, daha fazla yiyecek sahibi olan köyler, kendilerini hem
daha rahat savunabiliyor hem de değişik yeteneklere sahip birçok bireye ev
sahipliği yapabiliyorlardı.
Bu
da yaratıcılıkları sayesinde öne çıkan insanlara zemin hazırlamıştı.
Örneğin,
bu devirde ateşi kullanarak kireç taşından badana malzemesi,
Bazı
taş ve metal aletleri ve tahılları saklamak için ambarlar icat edildi.
İnsanlık
tarihini değiştiren Astronomi, Matematik gibi bilimlerin temeli gene bu
coğrafyada yazının icadından da faydalanarak ortaya çıkmıştır.
Bu,
uzmanlaşmanın belki de ilk örneğiydi.
Dünya’nın
geri kalanında insanlar çok daha zorlu şartlar altında
Yaşarken
elbette uzmanlaşmaya gitmelerini beklemek gerçekçi değildir.
Bu
yüzden bu coğrafyanın nimetlerinin yarattığı iktisadi refah, kaynak dağılımını
daha iyi hale getirmiş ve insanlar,
İlgi
alanları çerçevesinde uzmanlaşmaya giderek hayatın akışını
değiştirebilmişlerdir.
Tıpkı
İbn Haldun’un dediği gibi ; En bol çeşidin olduğu yerde yerleşik hayata geçmiş
ve Medeniyet gelişimleri o bölgelerde daha hızlı olmuştur.
Bereketli
Hilal’de temel sekiz bitki (çift sıralı buğday, tek sıralı buğday, arpa,
mercimek, bezelye, nohut, acı burçak ve keten ki
Bunların
hepsi yörenin yaban bitkisi idi) ile dört memeli hayvanın (keçi, koyun, domuz,
inek),ki bunlarda yörenin yaban hayvanları idi, evcilleştirilmiştir.
Belirtilen
topraklar o derece değerlidir ki sadece Haçlı Seferleri’ne değil, insanlığın
gelişimiyle beraber sürekli büyük güçlerin bu topraklara olan ilgisine neden
olmuştur.
Harran
Ovasında şu anda mevcut olan Cülap Suyunun o zamanlar daha gür olarak aktığını
ve yıllık yağışların fazla olduğunu söyleyebiliriz.
Zamanla
ısınma ve diğer sebeplerle Ovaya akan sular ve yağışlar azalmış ve sadece kuru
tarım yapılabilir hale gelinmiştir.
İşte
bu noktada Harran’ın Fırat’a hasreti başlamıştır.
Ancak
arada aşılması gereken dağlar ve uzun bir mesafe vardır.
(Devam
edecek)