Cüneyt Gökçe
31 Mayıs 2013
Düzenli yürüyen aile kurumundaki mutluluğu gölgeleyen ya da ortadan kaldıran pek çok noktanın olduğu söylenebilir. Bir kısmına işaret kabilinden şunlar söylenebilir:
1-Akrabaların kötülenmesi: Ne bay ne de bayan; hiç kimse, hayat arkadaşının, kendi akrabalarını tenkit etmesini ya da küçümsemesini hoş karşılamaz. Bu durum mutluluğu sarsan önemli bir husustur. Zaten karı-koca olan bu fertlerin akrabaları da artık ortaktır. “Senin akraban”, “benim akrabam” tabirleri hatalıdır. Çünkü akrabalar artık müşterek olmuştur. Ancak, özellikle karşı tarafın akrabaları küçümsendiğinde ya da horlandığında nefis devreye girer ve kendisine özel pay çıkarır. Hatta kişisel tercihlerin horlanmasını ya da alaya alınması da bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. Karşılıklı alay etmeler ve küçümsemeler sıkıntının temel faktörlerinden birisidir. Bu yüzden bu hataya düşmemek gerekir.
2-Dedikodu: Aile mutluluğunun baş düşmanlarından bir tanesi de dedikodu alışkanlığıdır. Önemli sohbet ve okumaların ihmalinden kaynaklanan bu hastalık, mutluluğu dinamitlemektedir. Dedikodulara önem veren ailelerde huzur aramak hayaldir. Herkes, her an patlamaya hazır bir dinamit gibidir. Ayrıca, dedikodular dolayısıyla ortada bir güvensizlik vardır. Dedikodulara önem vermemek problemi hafifletir. Dedikodular, her zaman beraberinde yeni dedikodular üretir. Önemsenmediği takdirde kökleri kurur.
3-İhmaller: Aile toplantıları, özel vakit ayırmalar ne kadar mutluluk vesilesi ise bunun ihmali de o denli sakıncalıdır. Kâinatta boşluğa yer yoktur. Sevgi ve ilgi ile doldurulmayan gönülleri mutsuzluk ve fitne bulutları kuşatır. Aile efradının ihmal edilmesi, huzurluk, mutsuzluk ve güvensizlik duygularını geliştirir. Bu yüzden aile fertlerinin birbirlerini kesinlikle ihmal etmemeleri gerekir. Basit gibi algılanan “vakit ayırma” ve “değer verme” hususları son derece mutluluk sağlayan önemli etkenlerdir.
4-Maddeyi önemsemek: Ekonomik refahın her zaman mutluluk getirmediği bilinen bir husustur. Aile bireylerinin; birbirlerinin manevi değerlerine önem verme yerine maddede boğulmaları mutsuzluk kaynağı olabilir. Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir; göz ise maneviyatta kördür.
5-Yersiz, zamansız ve orantısız istekler: Her şeyin bir makul zamanı olduğu gibi; talep ve istekler için de “eşref saat” kollamak en doğrusudur. İşte aksi davranışlar; mesela tam istirahat zamanında ya da misafir olduğunda veya yemek sofrasında iletilen bir takım talepler makes bulmadığı gibi mutsuzluk ve sıkıntıyı da beraberinde getirir.
Sonuç olarak diyebilir ki: Teenni ile kurulması gereken aile kurumunun nezaket, affedicilik, sabır ve paylaşım esaslarına dayandırılması zorunludur. Karşılıklı sevgi ve ilgi ile devam ettirilecek olan bu mutlu müessese; ihmal, tenkit ve dedikodularla zindana çevrilmemesi gerekir.
Aile ortamımızın cennetten bir köşe olması dileğiyle…