Sabri Dişli
3 Mayıs 2007
Pazar günü şanlıurfa Vakfı’nın düzenlediği 300 kişilik gezi konvoyuna ben de katıldım.
Güzergâhımız önceden belirlenmişti…
ılk varacağımız Yer Soğmatar harabeleri…
Bir yerde yol ayrımına geldik, durduk.
Acaba hangi taraf doğru yol?
Yol ayrımı levhası yok…
Bir levha kaç paradır?
Yolu bilenler sayesinde bakîr dağların arasından ilerliyoruz, kocaman bir mermer atölyesinin yanından geçip; Soğmatar’a varıyoruz.
Dağ sayılacak bir tepenin doruğunda kayalara oyularak yapılmış çok sayıda heykel var. Sin inancına göre Güneş ve Ay tanrısı….
Doruğun tabanında Süryanice yazılar doğanın tahribatına terk edilmiş.
Kayalar direnmiş, yazıların çoğu silinmemiş.
Grupta tarih dalında doktora yapmış akademik kariyerli dostlarımız var…
Onlar son ziyaretlerinden bu yana tahribatın boyutunu gördükçe, boş gözlerle etrafa bakınıyorlar. “en son geldiğimizde(…) vardı” deyip duruyorlar.
Oysa gittiğimiz tepeler gezegenlerle adlandırılmış…
Bizim bildiğimiz Mars, Jüpiter, Neptün l800 yıl önce Güneş ve uydular Somatarda; Yedi tepeye ayrı ayrı heykellerle tapınma amacıyla dikilmiş.
Levha broşür olmadığı için işkembeden atıyor olabilirim(!)
Soğmatar’daki tepelerin ortasında koca bir kale var sırtını bir höyüğe dayamış… Kül aklımla tepeyi tümülüs (anıtmezar) olarak saptamada, pardon sallama da bulunuyorum. Doç.Dr. Abdullah Ekinci hocam tepenin höyük olduğunu belirtiyor… Hani şu kazdıkça uygarlıkla ilgili buluntuların çıktığı ören yerlerinden…
şuayp şehrine yöneliyoruz.
Tam bir roma (Bizans dönemi) şehri…
Korkunç güzel…
şöyle bir toprağı eşiyorum…
Çanak çömlek parçaları çıkıyor, ben buradayım diyor,tarihi veriler…
Buraları kazıp yeni buluntular çıkarmak isteyen arkeologları bekliyorum, diyor… Oyuklardan birine dalıyorum. Karanlıkta, yüzüme bir cisim çarpıyor…
Tıpkı korku filmlerindeki gibi…
Canlı ve avazı çıktığı kadar bağırıyor… Sesinden anlıyorum ki; yüzüme çarpan bir tavuk… Roma döneminden değil, çağımızın tavuklarından… Bir başka oyukta; Sezar döneminden kalma Brütüs cinsi koyunlar… Tarihe ihanet “Brütüs”leri tarihi alanları ahır ve kümeslere dönüştürmüş.
Han el-Ba’rur Kervansarayına
doğru yola koyuluyoruz…
şimdiki adıyla yol lokantasına… Sarayın kapısı 5-6 yıl önce onarılmış. Geriye kalıntılar kalmış, dökülüyo…
Güzelim revaklar gitmiş…
Taşlar yerlerde…
Yine tanıtım tabelası yok…
Kapıda kocaman bir yazıt var…
Nedir, kimdir kim yapmış, yazıyor ama Arapça…
Yakınlardaki köy sakinleri düşünüp de bir (su) gibi aziz ihtiyacı satma gereği duymamışlar. Herhalde ihtiyaçları yok. Ama köyün çocukları ziyaretçileri hiç rahatsız etmiyor.
Bazda mağaralarına doğru giderken yolda neolitik döneme ait, yani taş devrine ait mağaraların yanından geçiyoruz…
Bazda mağaraları;
havare taş dediğimiz eski evlerimizin taş fabrikaları… Mağaralardan kesilerek çıkarılan taşlardan oluşan en küçüğü atlas sınaması büyüklüğünde mağaralara dönüşmüş ki; insan eliyle yapılmış, dünyanın en büyük mağaraları olarak biliniyor. Tarihi veri açısından pek önemli olmazsa da bazda mağaralarda ahır olarak kullanılıyor. Dönemin taş ustaları, çökmemesi için belirli yerlerde kolon bırakmış, ama kolanlar zamana karşı direncini kaybedince çökmeler meydana gelmiş… Burada da tarihi geçmişi açıklayan bir levha yok.
Haranda; Kibar Dilenci Çocuklar
Nihayet son durak Harran’a varıyoruz. Geziye katılanlara Harran Belediyesi verdiği yemekte bir fırsatını bulup, Belediye Başkan vekiline Harran’la ilgili şikâyetleri iletiyorum… Harranlı bazı çocukların okul harçlığı adı altında para isterken, turistleri nasıl rahatsız ettiğini anlatıyorum… Başkan ilçe ahalisini toplamış… Uyarmış… Çocuklarınıza sahip çıkın, demiş, demesine de hiç etkili olamamış. … ılim irfan yuvası, ıslamiyet’in ilk üniversitesinin torunları; çevreni sarıveriyor… Olağanüstü güzel, şahin bakışlı çocukların para talebini geri çevirmekte zorlanıyorsun… Bu arada çocukların fotoğraf meraklıların bedava konu mankeni olduğunu belirtmekte fayda var. Harran diğer ören yerlerine göre çok daha bakımlı… Ama kümbet evlerin arasına betonerme evler sızmış… Kanser hücresi gibi ilerlemiş. Gazeteci arkadaşlar beton evleri fotoğrafladı.
Hovardaca yok olmasına seyirci kaldığımız ören yerlerinden turizmin getireceği altın yumurtaya bekliyoruz. Bu nedenle de; tarihi yerleri kümes ve ahıra dönüştürmüşüz…
Geziye katılan 300 kişi şahidimdir.
TEşEKKÜR…
GEZıYE DESTEK VEREN şANLIURFA VE HARRAN BELEDıYESıNE GEZıYı şANLIURFA VAKFINA KUÇAK DOLUSU TEşEKKÜR…