Köşe Yazısı

AĞAÇLAR GÖÇ ETMEDEN

 

Normal
0
21

false
false
false

MicrosoftInternetExplorer4

İlk
olarak baştanbaşa beyazlara veya siyahlara bürünmüş, gözlerinde, filmlerden
aşina olduğumuz türden gözlükler olan kukuletalı, gaz maskeli insanlarla
farkına varmıştım. Çevreci ve yeşil yarışçı diyorlardı kendilerine. Çeşitli
nükleer fabrikalar, atık taşıyan gemiler veya ormanların kesildiği
görülüyorlardı. Ya kendilerini bir fabrika kapısında zincire vurmuş şekilde
veya ölü taklidi yaparak insanların dikkatini çevre sorunlarına çekmeye
çalışıyorlardı.

20-25  yıl önce insana gülünç gelen bu insanların
yaptıkları eylemler,  aradan geçen sürede
yaşadığımız çevre felaketleriyle ne kadarda haklıylarmış demek zorunda
bırakıyor beni. Ve o insanları boş işler yapan kişiler olarak gördüğüm için de
kendime kızıyorum şimdi.

Evet
artık çevre kirliliği ve  “küresel
ısınma” diğer bir deyişle “sera etkisi”sorunu artık tüm toplum
kesimlerince kabul edilen bir sorun halinde.

1700
yıllardan itibaren görülmeye başlanan iklim sorunları,

1824
yılında ilk kez Fransız bilim adamı Joseph Fourier tarafından tespit edildi
“Sera etkisi”. Uzun vadeli bir sorun olarak ortaya kondu. sanayileşen
toplumlarla birlikte atmosfere salınan metan ve karbondioksit gazlarındaki
artışlar son çeyrek yüzyılda ikiye üçe katlanarak büyüdü.

KÜRESEL
ISINMA NEDİR?

küresel
ısınma atmosferde biriken metan ve karbondioksit gazlarının atmoferde
birikmesiyle birlikte dünyadan yansıyan güneş ışınlarını hapsederek dünyadaki
sıcaklık değerlerini yükseltmesi olarak tanımlanmaktadır.

Yüzyılar
boyu sanayileşme çabasıyla atmosfere verdiğimiz bu gazlar sanayileşen toplumun
bir çıkmazı olarak küresel bir çevre felaketine yol açmıştır.

Küresel
ısınmayla birlikte kutup buzulları erimeye başlamıştır.  Dünyanın kliması olan bu buzul alanlarının
erimesiyle birlikte bir kısım çevresel sorunlar kaçınılmaz hale gelecektir.

Eriyen
buz kütlesi deniz sularını yükseltecek ve Bangladeş, Hollanda gibi ülkeler
belki de haritalardan silinecektir.

Yok
olacak canlı türleri arasında kutup ayıları ilk sırada gibi. Çünkü doğal yaşam
alanlarının yok olması türlerini yok olması demek.

Orman
yangınları daha sık görülecek ve dahada şiddetli olacaktır.

Artık
ilkbahar ve  sonbahara elveda
diyeceğiz..  Ara mevsimler olmayacak
böylelikle yılda iki mevsim yaşayacağız.

Isı
artışıyla birlikte yükseltisi düşük yerleşimlerde kuraklıklar başlayacak ve
daha serin olan yüksek kesimlere doğru kitlesel göçler yaşanabilecektir. Bu göç
sadece sadece insanlarla sınırlı kalmayacak çeşitli hayvan türleri hatta
ağaçlar bile göç edecektir. Ağaç türleri ısınmadan dolayı artık belli bir
yükseltide ve kuzeyde görünmeye başlayacaktır.

İşin
ciddiyetini anlamak için bu örnek çok önemli.

Kanada’nın
Montreal kentinin 1600 km
kuzeyinde yer alan “kuujjuaq” eskimoları aşırı sıcaktan dolayı klima
ve buzdolabı satın aldılar. Eskimolar bile sıcaktan bunalıp klima ve buzdolabı
satın alıyorlarsa iş gerçekten ciddi galiba.

Sorun
artık tüm hatlarıyla belirginleştiği için çözüm yolundaki çabalar da önem
kazanıyor. Bu çabaların en önemlisi “Kyoto protokolü”. Yaklaşık 24
yıl önce  Japonya’nın Kyoto şehrinde
toplanan zirvede ” sera gazı” etkisini azaltmaya yönelik bazı
kararlar alınmış ve sanayileşmiş ülkelerin sera gazı salınımını azaltmaları
için bu protokol imzalamaları istenmiştir.

Neden
sanayileşmiş ülkeler. Çünkü 80 milyon Avrupalının saldığı karbondioksit 700
milyon Afrikalının saldığı gaza eşit de ondan.

Küresel
ısınmanın nedenlerine baktığımızda şöyle bir tablo çıkıyor ortaya. sera
etkisine enerji kullanımı %49, sanayileşme oranı ve hızı %24, ormanların yok
edilmesi %14, tarımsal faaliyetler ise %13 civarında etki yapmakta.

Büyük
bir çevre ve toplum sorunu olarak karşımızda duran küresel ısınma için her
devlet, kurum  sivil toplum örgütleri
çeşitli çabalarla bu felaketin etkisin en aza indirmeye çalışıyorlar.

Bu
alandaki en önemli mücadele silahımız ormanlar. sera gazını dengelemek için
yapılması gereken en önemli şey ağaç dikmek. 
Yutak alanlar olarak tanımlanan ormanların korunması ve ormanlık
alanların çoğaltılması bu sorunu ortadan kaldıracak en önemli mücadele yöntemi.

Küresel
ısınma konusunda Türkiye olarak, Şanlıurfa olarak ne yapabiliriz?

Çöp
depolama tesislerinin modernleştirilmesi şart. Çünkü çöp depolama merkezleri
metan gazı üretim merkezlerine dönüşüyor. Araçların ekzoslarından salınan
gazların etkisi azaltmak için karayolu taşımacılığı yerine raylı taşımacılığa
öncelik verilmesi de çok önemli.

En
önemlisi orman alanlarının artırılması ki gerek kişisel gerekse kurumsal bazda
en kolay seçenek bu gibi.

Bunların
yanında günlük hayatta yapacağımız bazı uygulamalarda zararlı gazların
emisyonunda bir düşüs sağlayabilir kloroflor karbon içeren sprey deodorantların
kullanılmaması, normal ampul yerine tasarruflu ampul kullanılması ve de en
küçük yeşil alana küçücük bir fidan dikilmesi bile bu sorunun çözülmesine bir
katkı sağlayacaktır.

Fazla
geç olmadan, gölgesinde soluklandığımız, dünyamızın süsü ağaçlar göç etmeden
birazcık çaba göstermek gerekiyor .

1.746 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

Ağaçlar göç etmeden

            ılk olarak baştanbaşa beyazlara veya siyahlara bürünmüş, gözlerinde, filmlerden aşina olduğumuz türden gözlükler olan kukuletalı, gaz maskeli insanlarla farkına varmıştım. Çevreci veya yeşil barışçı diyorlardı kendilerine. Çeşitli nükleer fabrikalar, atık taşıyan gemiler veya ormanların yeşilin tüketildiği ülkelerde görülüyorlardı. Kendilerini ya bir fabrika kapısında zincire vurmuş şekilde veya bir atık taşıma gemisinin güvertesinde ölü taklidi yaparak insanların dikkatini çevre sorunlarına çekmeye çalışıyorlardı.

           15–20 yıl önce bana gülünç gelen bu ilginç kostümlü insanların yaptıkları eylemler, 2007 yılında yaşadığımız çevre felaketleriyle ne kadarda haklılarmış demek zorunda bırakıyor beni. Ve o insanları boş işler yapan kişiler olarak gördüğüm içinde kendime kızıyorum şimdi.  Artık çevre kirliliği ve bunların şu an en gündemde olanı “Küresel Isınma” diğer bir deyişle “Sera Etkisi” problemi artık tüm toplum kesimlerince kabul edilen bir sorun haline gelmiştir.

1700 yıllardan itibaren görülmeye başlanan iklim sorunları, 1824 yılında ilk kez Fransız bilim adama Joseph Fourier tarafından tespit edilen ” sera etkisi” olayıyla uzun vadeli bir sorun olarak ortaya kondu. Sanayileşen toplumlarla birlikte atmosfere salınan metan ve karbondioksit gazlarındaki artışlar, son çeyrek yüzyılda ikiye üçe katlanarak büyüdü. Son 25 yıldaki artış metan gazında % 32 karbondioksitte ise % 149 oranında gerçekleşmiş.

 

Küresel ısınma nedir?

 

 Küresel ısınma metan ve karbondioksit gazlarının atmosferde birikerek dünyadan yansıyan güneş ışınlarını hapsetmesi sonucunda dünyadaki sıcaklık değerlerini yükselmesi olarak tanımlanabilir. Yüzyıllar boyu süren sanayi faaliyetleri sonucunda atmosfere verdiğimiz gazlar, gelişen toplumun bir çıkmazı olarak küresel bir çevre felaketine gidişin önünü açmıştır.

Yerkürenin ısınmasıyla birlikte kutup buzulları erimeye başlamıştır. Dünyanın kliması olan bu buzul alanlarının erimesiyle birlikte bir kısım çevresel sorunlar ortaya çıkacaktır. Eriyen buz kütleleri deniz sularını yükseltecek ve Bangladeş Hollanda gibi ülkeler belkide haritadan silinecektir. Yok olacak canlı türleri arasında Kutup Ayıları ilk sırada gibi. Çünkü doğal yaşam alanlarının yok olması türlerinin yok olması demek. Orman yangınları daha sık görülecek ve şiddeti dahada fazla olacaktır.

ılkbahar ve Sonbahara elveda diyeceğiz gibi. Ara mevsimler olmayacak böylelikle yılda iki mevsim yaşayacağız.

Isı artışıyla birlikte yükseltisi düşük yerleşimlerde kuraklıklar başlayacak ve daha serin olan yüksek kesimlere doğru kitlesel göçler yaşanabilecektir. bu göç sadece insanlarla sınırlı kalmayacak, çeşitli hayvan türleri hatta ağaçlar bile göç edecektir. Ağaç türleri ısınmadan dolayı artık belli bir yükseltide ve daha kuzeyde görünmeye başlayacaktır.

ışin ciddiyetini anlamak için bu örnek çok önemli. Kanada’nın Montreal kentinin 1600 km kuzeyinde yer alan “Kuujjuaq” Eskimoları aşırı sıcaktan dolayı klima ve buzdolabı satın aldılar. Eskimolar bile sıcaktan bunalıp klima ve buzdolabı satın alıyorlarsa iş gerçekten ciddi galiba.

Sorun artık tüm hatlarıyla belirginleştiği için çözüm yolundaki çabalarda önem kazanıyor. bu çabaların en önemlisi “Kyoto Protokolü” 1992 yılında Japonya’nın Kyoto şehrinde toplanan zirvede ” Sera gazı” etkisini azaltmaya yönelik bazı kararlar alınmış ve sanayileşmiş ülkelerin sera gazı salınımını azaltması için bu protokolü imzalamaları istenmiştir.

Neden? sanayaileşmiş ülkeler. Çünkü 80 milyon Avrupalının saldığı karbondioksit 700 milyon Afrikalının saldığı gaza eşitte ondan. Atmosfere en çok karbondioksit ve metan gazı salan ülkeler “Amerika, Çin, ıspanya, ıtalya, Finlandiya, Yunanistan, Brezilya, Meksika ve 13. sırada yer alan Türkiye.

En fazla gaz salan Amerika ve sanayileşmiş ülkelerden bir çoğu halen Kyoto protokolüne imza atmaktan kaçınıyor. 1990–2004 yılları arasında % 110 luk bir artışla sera gazı emisyonunu en fazla artıran ülke konumundaki Türkiye bu konuda çekimser bir tutum içinde. Çünkü protokolde hedeflenen sera gazı emisyonundaki düşüşü sağlaması için Türkiye’nin otomotiv, kâğıt sektörü ve enerji santralleri gibi pek çok sanayi yatırımında ciddi filtreleme önlemleri alması gerekiyor. Bu da 20 milyar dolarlık bir yatırım anlamına geliyor.

Küresel ısınmanın nedenlerine baktığımızda şöyle bir tablo çıkıyor ortaya. Sera etkisine enerji kullanımı %49, sanayileşme oranı ve hızı %24, ormanların yok edilmesi %14, tarımsal faaliyetler ise %13 civarında etki yapmakta.

Büyük bir çevre ve toplum sorunu olarak karşımızda duran küresel ısınma için her devlet, kurum sivil toplum örgütleri çeşitli çabalarla bu felaketin etkisini en aza indirmeye çalışıyorlar. “Uygunsuz gerçek” adlı küresel ısınmayı anlatan belgesel film bu çabalardan biri. Türk sineması da bu konuda bir çalışma içinde. Oyuncu Hamdi Alkan’ ın hem yönetip hem de oynayacağı “Bu Yaz Kar Yağacak” adlı film küresel ısınmaya dikkat çekmeyi amaçlıyor.

Bu alandaki en önemli mücadele silahımız ormanlar. Sera gazını dengelemek için yapılması gereken en önemli şey ağaç dikmek. Türkiye’deki ormanlar 1990 da 43 milyon ton, 2004 yılında ise 74 milyon ton sera gazını yutmuş durumda.

Yutak alanlar olarak tanımlanan ormanların korunması ve ormanlık alanların çoğaltılması bu sorunu ortadan kaldıracak en önemli mücadele yöntemi. Her ne kadar Avrupa’nın bazı ülkelerinde karbondioksit gazının yeraltına depolanması yönünde çalışmalar yapılsa da, egzoz gazlarından dolayı “Karbondioksit Vergisi” adlı bir vergi uygulamaya geçirilmek istense de bu çabalar sadece biraz daha vakit kazandırmaktan öteye gidemeyecek gibi.

 

Peki bu soruna karşı alınması gereken tedbirler ne olabilir?

 

Öncelikle kömürün ısınma ve sanayide kullanılmasından tümüyle vazgeçilmesi gerekiyor.

Çöp depolama tesislerinin modernleştirilmesi ve atık yok etme tesislerinin mutlaka kurulması gerekiyor. Çünkü çöp depolama merkezleri metan gazı üretim merkezlerine dönüşmüş durumda.

Araçların egzozlarından salınan gazların etkisi azaltmak için karayolu taşımacılığı yerine raylı taşımacılığa öncelik verilmesi de çok önemli.

En önemlisi orman alanlarının artırılması. ki gerek kişisel, gerekse kurumsal bazda en kolay seçenek bu gibi.

Bunların yanında günlük hayatta yapacağımız bazı uygulamalarda zararlı gazların emisyonunda bir düşüş sağlayabilir.

Kloroflorokarbon içeren sprey deodorantların kullanılmaması, normal ampul yerine tasarruflu ampul kullanılması.

Dünyanın çatısı dediğimiz Everest tepesi ve filmlere güzelliğiyle konu olmuş Klimanjaro dağları doruklarındaki buzulların erimesiyle 2 metreye yakın kısalmış durumdalar.

Fazla geç olmadan, gölgesinde soluklandığımız, dünyamızın süsü ağaçlar göç etmeden birazcık çaba göstermek gerekiyor.

 

Ağaçlar göç etmeden.

 

 

1.434 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir