Ömer Elçi
17 Şubat 2015
Yaşam
hakkı nedir?
Bir
insanın yaşama hakkını kendi çıkarları, zevkleri uğruna almak nasıl bir
olgudur?
Hiç
kimsenin planlayarak bir başka insanın yaşam hakkını alma hakkı yoktur.
Mevcut
TCK ile iyi hal, infaz kanunu vs ile olan ölene ve yakınlarına oluyor.
Hukukçular
geçmişten günümüze binlerce örnek sunabilirken, bazen hükümetlerin çıkardığı af
yasaları ile caniler yeniden toplumsal yaşama dönerken yaşamları süresince her
anımsama da ölenlerin yakınları da ölümleri defalarca yaşıyorlar…
Unutan,
unutkanlığa yönlendirilenler olduk…
Bazıları
suçluların da hakkı var derken öldürülenlerin hakkını bilmeden mi hak diyorlar?
Bilmeyenler,
bilmek istemeyenler, bilenler yaşamlarında acaba kaç kez özeleştiri
yapmışlardır?
Yaşamda
belki de en yapmak istemediğim soru sormak, sorulardan sorular üretmek olsa da
yaşamda hepimiz zaman dilimlerinde sorguyla, özeleştiriyle belki yaşamı daha
kapsamlı algılayamaz mıyız?
Yaşam
hakkı nedir? İnsanın yaşama hakkını bilinçlice almak nasıl bir olgudur?
Sizlerde yaşam olgularınızla tartışın derken mahlukat olarak tanımladığım
canilerin katlettiği Özgecan’ı, Özgecan’dan önce zaman dilimlerinde katledilen
isimleri unutulmuş nicelerini bir zahmet anımsayın ve toplumsal duyarsızlığın,
toplumsal unutkanlığın oluşumuna neden olup, olmadığınızı bir kez daha düşünün…
*
Geçmiş
yıllarda sırf kadın olması nedeniyle dünya genelinde ve ülkemizde kaç kadın
tecavüze, tacize uğradı?
Kaç
kadın kurşunlanarak, bıçaklanarak, taşlanarak, boğularak, yakılarak öldürüldü?
Kaç
kadın köle olarak satıldı, kaç kadın kumalandı?
Erkeklerin
“ kadın el kiridir, erkektir ne etse yeridir ” düşünce yanlışlığına kadınlar da
destek oldu mu?
Kaç
erkek, kaç kadın; kadını kadınlıktan önce insan gördü?
Soruları
çoğaltabilirsiniz derken dünya genelinde ve özellikle ülkemizde erkekler ve
kadınlar olmamasını dilediğimiz olumsuzluklar için daha fazla özeleştiri
yapmalıdır.
Ayşeler,
Fatmalar, İpekler, Özgecanlar büyük oranda erkeklerin birazcık da kadınların mağduru
mudur?
Kendini
sanatçı zanneden zibidinin teki “Siz de mini eteği giyip soyunup laik
sistemin ahlaksızlaştırdığı sapıklar tarafından tacize uğrayınca da bas bas
bağırmayacaksın” twet atarsa,
Bir
kadın yazar ”Müslüman ülke, tecavüz …fırsatçılığına soyunmayın, Amerika’da her
iki dakika da bir kadın tecavüze uğruyor. Şimdi çenenizi kapatın” twet
sallarsa, kendini sanatçı, kendini aydın veya kendini herhangi başka bir şey
zannedenlere yorumlar sizlerin…
Ülke
insanları, siyasetçileri kadınıyla, erkeğiyle yasal düzenlemelerle, eğitimle
kadınlara yönelik olumsuzlukların düzelmesi çaba harcamak zorundadırlar,
sorumluluğundadırlar…
Geçmişte
köşemde paylaştığım “idam cezası olmalıdır” görüşünü bir kez daha
tekrarlıyorum…
Hadım,
idam, eğitim…
Eğitim,
hadım, idam…
Tartışalım,
unutmayalım, unutturmayalım, tartışalım…
Tartışalım
ki canilikler, vahşilikler, mahlukatlıklar, dengesizlikler çok aza insin;
dilenir ki hiç olmasın…
Kilim
altına toz süpürmekle temizlik olmaz…
*
Kadına
bakış değişmeli…
Erkek
çocukların yetiştirilmesi çok önemli, yetiştirme tarzı yeniden düşünülmeli…
Hangi
alanda olursa olumsuz oluşumlar siyasallaştırılmamalı, siyasiler günlük
söyleyip unutturmamalı.
Ağırlaştırılmış
müebbet almışlar infaz yasasından, aflardan yararlanmamalı…
Devlet
olumsuzluklara, acılara günü kurtarıcı değil, uzun vadeli ve kalıcı çözümler
bulmalı.
Mevcut
TCK ile ölen öldüğüyle kalıyor, süreçte unutuluyor, ateş düştüğü yeri yakıyor…
Özgecan’ı dramatize etmek veya etmemek derken; düşünün, tartışın ve yasa
düzenleyicileri zorlayın.
İdam
hadım, eğitim veya eğitim, hadım, idam…
Tartışalım
siyasallaşmadan insan olma erdemiyle gerçekçilikle…
Özgecanların
yaşam haklarını yok etmişler, yok edecekler geçmişlerin, gündekilerin var
ettikleri…
Ağladım
insanlığa, ağladım Özgecanlara belki de birçoğunuz gibi sorulardan sorular
oluştururken…
Adı
olmuyor, adlandırılmıyor bazı insansızlıklar…