Mahmut Çepoğlu
15 Aralık 2006
Gençliğimizin lise yılları Asfaltyol olarak bilinen bu gün kapatılmış olan Sinemaların çevresinde geçti. ılimizin tek sosyal yaşantısı kahveler ve sinemalardı. Bu günde çok farklı değil. Kahvehanelere ek Internet kafeler geldi.Ufak değişimlerden nasibini alan ilimizin çağdaşlaşması ve modern bir kent olması dileğimiz ve uğraşımızdır.
ılimizin birçok caddesinde olduğu gibi, halkın yoğunlukta olduğu yerlerde, o zaman açıktan açığa, seyyar el arabaları üzerinde; ciğer, lolaz, yumurta, cızbız köfte satılırdı. Öğrenciler gibi birçok insan buralardan karnını doyururdu. O yiyeceklerin sağlıksız koşullarda yapıldığını, sağlıksız olduğu bildiği halde mecburiyetten yenirdi, çünkü ucuzdu.
Sinemalar kapandı, kahvehaneler çalışmayınca tezgahtaki satıcılarda başka semt sokaklarına dağılmaya başladı. Eski iş yerlerinin yerinde iş hanı, otel ve binalar yükseldi. Yapılar değişti, yeni iş yerleri açıldı. Ama değişmeyen ve alnımızda bir kara yazgı gibi duran “açıkta gıda ve yiyecek maddesi satılması” hala varlığını sürdürmekte.
Zaman zaman acaba diyorum bu belediyenin görevleri arasında değil mi? Veya bu memlekette Sağlık Müdürlüğü halkın sağlığını tehdit eden bu açıktan gıda satan kişi ve yerlerle uğraşamıyor mu ? diye.
Hatırlıyorum; bir zamanlar bu günkü kapatılmış olan et-balık kurumun yerinde hayvan pazarı vardı. Buradaki beyaz boneli, beyaz önlüklü süt satıcıları geliyor aklıma. Kapalı kabın içinde, tulumba basılarak incecik bir musluktan kaynar süt akardı.
Aradan kırk yıl geçti, şimdi öyle kapalı kaplarda temizliğe hassasiyet gösteren, süt satan kimseyi bulabilir misiniz.? Sokakta satılan çayların etrafı kapalı özel yapılmış cam tepsilerde satılırdı.Hem soğuktan korur, hem tozdan muhafaza ederdi. Bu gün oda artık yok…
Açıkta satılan ve halkımız arasında hayli rağbet gören yiyeceklerin başında simit ve tatlı gelir. O günden bu güne çeyrek asır geride kalmasına rağmen hala değişen bir şey yok. Bu seyyar satıcıların açıktan gıda satışları yetmiyormuş gibi bazen de müşteri, bazen yer kapma meselesi yüzünden aralarında kavga çıkardı. Tatlılar, simitler sağa sola savrulurdu. Araya girilir, kavgacılar ayrılır, simitler ve tatlılar tekrar toplanırdı. Tabi tekrar satılmak üzere.
Halen simitler tepsi tepsi çocukların başında rüzgarda, yağmurda, çamurda sokak, sokak gezdirilip satılmakta. “Biz bu şehri değiştirdik” diyenler veya modern şehirlerle yarışa girenler şöyle bir caddeye çıkıp önce açıkta gıda satanları bir görsünler. Geçmiş geride kaldı. Bu güne sahip çıkmak bizlerin mutluluğudur.
Geçtiğimiz caddelerin kaldırım kenarlarında tabla üstünde, kuru incir, hurma, pestil, ceviz içi, kesme gibi uzun kış gecelerinde yemesine doymadığımız yemişleri açıkta satıyordu. Yerler kuru, her taraf toz ve bir rüzgar caddeden aldığı tüm tozları bu yiyeceklerin üstünü savuruyordu. Yıkanmadan yenmesi gereken bu yemişlerin muhafazası çok zor olmazsa gerek.
Evet; insanlarımız almamalı dersiniz. Bende; hayır..! diyorum. Belediye olsun Sağlık Müdürlüğü bu tür yiyeceklerin açıktan satılmasını yasaklamalı. Bakın fırıncıların ekmekleri gazete kağıtlarına koyması yasaklandı, herkesin “beyaz önlüğü ve kepi, bonesi olacak” dendi oldu.
Demek ki istenince her şey oluyor. Yalnız bizim de bu tür değişiklikleri takip etmemiz gerekiyor ve eksiklikler tamamlanmayınca ilgilisine haberdar etmeyi görev edinmeliyiz. Bir türlü vatandaşlık görevlerimizi yerine getirmiyoruz. Bize ne lazımcılık sürüp gitmekte.
Genelde halkımızın ucuz beslenme olarak gördüğü; boğaca, simit, lahmacun, yumurta gibi açıkta satılan bu yiyeceklerin artık bir düzene sokulması gerektiğine inanıyorum. şu ciğercileri de bir düzene sokabilsek ne mutlu bize…
Son zamanda sağlığımızı tehdit eden yiyeceklerden biri de şu tavuk dönerciler. Her sokak her köşe başında. Hele özellikle pazar günleri; şehir, şehir olmaktan çıkıyor. Külü, dumanı, kiri, kokusuyla çevreyi kirleten bu satıcılardan; caddeleri, köşeleri işgal edilmekten kurtarmalıyız. Hep bir söz söylenir. “Kimsenin eğmeğiyle oynamayalım.” Oynamayalım, ancak şehri başıboş birkaç kendini bilmezin, halkın sağlığıyla oynamasına müsaade mi edilmeli?
Turizme katkıda bulunup, ilimizi dünyanın tarihi kentleri arasında saymak istiyorsak elimizi taşın altına koymak gerek. Günlük menfaatleri bir yana bırakıp yenilikleri, çağdaş ve modern bir kent yaratma adına uğraş vermeliyiz. Belediye bilsin ki tüm hizmetler için kamu oyu onların arkasındadır.