Köşe Yazısı

YAŞ DESTANI

Mehmet Göncü

Mehmet Göncü

Tüm Yazıları Gör

Normal
0
21

false
false
false

MicrosoftInternetExplorer4

Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi her yıl 18 Mart’la 24 Mart arasındaki günler
yaşlılara saygı haftası olarak çeşitli etkinliklerle kutlanır. Özellikle yaşlı
bakım yurtları ziyaret edilir.

Benim
gençlik yıllarımdan biliyorum. Eskiden hiçbir aile yaşlılarını bakım yurtlarına
veya evlerine vermezlerdi. Ailenin yetişkinleri yaşlı büyüklerin sıcak
yuvalarında çocukları, torunları ile birlikte aynı mekanda oturarak bakımlarını
yaparlardı.

Böylelikle
son ömürlerini yaşayan büyüklerine karşı saygı ve sadakatlerini göstermiş
olurlardı.

Ancak
hiçbir kimsesi olmayan yaşlılar, yüce ALLAH (cc) büyük devletimize ve aziz
milletimize zeval vermesin, o zaman resmi ve özel bakım kurumlarına bırakılır
ve orada her türlü bakımları yapılırdı.

Sevgili
okuyucularım, bilindiği gibi herkes bir gün yaşlanacaktır. Bu husus hiçbir
zaman akıldan çıkarılmamalı ona göre yaşlılarımıza davranmalıyız.

Unutmayalım
ki; yaşlılarımızın çocuklar gibi şefkat, merhamet, sevgi ve saygıya daha çok
ihtiyaçları vardır.

Ey
genç insan, unutma ki, sende mutlak bir gün yaşlanacaksın, ömür dediğin bir
rüzgar gibi gelip geçer ve de bir kuş gibi de uçar gider. Tekrar unutma ki,
hayatta ne ekersen onu biçersin.

Bu
manada şair Kul Hüseyin’in yazdığı “Yaş Destanı” isimli şiirini kıymetli
yorumlarınıza sunuyorum.

 

YAŞ
DESTANI

Adem
oğlu bu dünyaya gelince

Taze
açılmış bir fidana benzer

Bir
yaşına da kadem basınca

Bülbül
gibi şakır, gülşene benzer

 

               İki yaşında da kalkar oturur

               Üç yaşında çok manalar getürür

               Dört yaşında hamaylisin götürür

               Beş yaşında bağ-u bostana benzer

 

Altısında
fehmeder hep düşünü

Yedisinde
düşürür ön dişini

Sekizinde
fehmeder her işini

Dokuzunda
mah-ı tâbana benzer

 

               On yaşında taze güldür, kokulur

               On birinde gonca güldür açılır

               On ikide boy gösterir seçilir

               On üçünde serv-i revâna benzer

 

On
dördünde mahbupluğu çağıdır

On
beşinde gören aklın dağıdır

On
altıda sanki cennet bağıdır

On
yedide kaşlar kemana benzer

 

                 On sekizinde fehmeder arını

                 O dokuzda gözetir şikarını

Yirmisinde
kimse bilmez sırrını

Talimini
almış şahana benzer

 

                 Yirmi beşinde bir hoşça görünür

                 Otuzunda akan sudur, durulur

                 Otuz beşte meclislerde anılır

                Balına karışmış irfana benzer

 

Kır
yaşında gazel gibi bağlarda

Kır
beşinde günahına ağlar da

Ellisinde
Subhan’a bel bağlar da

Yüklenmiş
yükünü, kervana benzer

 

                 Elli beşde ettikleri düş olur

                 Altmışında pirlik gelir, kış
olur

                 Altmış beşinde gözleri yaş
olur

                 Dağ başına çıkmış günşana
benzer

 

Yetmişinde
ağrı iner dizine

Yetmiş
beşde duman çöker gözüne

Sekseninde
kimse bakmaz yüzüne

Baykuşlar
oturmuş virana benzer

 

                  Seksenbeşinde beli bükülünce

                  Doksanında defteri dürülünce

                  Doksan beşinde ömrü serilince

                  Kul Hüseyin yüz yaşına
varınca

                  Denesi savrulmuş harmana
benzer

 

Fehmeder:
Anlar  Mah-ı taban: Parlak ay  Serv-i revan: Salınarak yürüyen-Mahbupluk:
Sevilme, güzellik- Keman: Yay  Ar: Utanma
Şikar: Av-Kadem: Ayak  Hamayli: Boyna
asılan küçük dua kesesi  Tevekkül: Alın
yazısına inanma Günşan: Güne dönen, ay çiçeği

 

Kaynak:
Alevi-Bektaşi Şiirleri Antolojisi  2- 16.
Yüzyıl  (İsmail Özmen/ T,C.Kültür
Bakanlığı yayınları)

1.328 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir