Fuat Rastgeldi
30 Haziran 2012
Giriş kapısı üzerindeki kitabeden anlaşıldığına göre Hicri: 974 (Miladi 1566-1567) yılında Kanuni Sultan Süleyman devrinde, Behram Paşa tarafından Kervansaray olarak yapılmıştır.
Han içerisinde mescidi ve dershanesi de bulunmaktadır. Behram Paşa bu hanın vakfiyesini Miladi 1568 yılında hazırlamıştır. Daha sonra Ahmet Rızvanpaşa bu hanın vakfiyesini yenilemiş ve kendi vakfiyesi içerisine dâhil etmiştir.
Halende Rızvan Ahmet Paşa vakfı olarak devam etmektedir.
432 yıl önce inşa edilmiş olan bu Kervansaray Urfa’nın en eski hanlarından birisidir. Mimarisi, inşaatı, sanat ve ustalığı incelendiği zaman ihtişamı görülmektedir. Günümüze kadar çatlamadan yıkılmadan gelmesi de sağlamlığını gösterir. Güney tarafındaki Bedestan, Batı tarafındaki Sipahi Pazarı daha sonraları hana bitişik olarak yapılmıştır.
Eskiden Kervansaraylar, Hanlar sosyal ve ticari hayatın önemli merkezleriymiş. Uzak diyarlardan gelen Tüccarlar, Seyyahlar, Dervişler ve yolcuların konakladığı otellermiş.
Kervanlar geldiği zaman bu han avlularında yüklerini boşaltır, hayvanlarını ahıra çeker, malları avluda pazarlanırmış. Bazı tüccarlar da Urfa’ya gelip Urfa yağı, Yün, Mercimek başta olmak üzere; hububat, üzüm ürünleri, ham ipek, gül yağı, tütün, sumak gibi baharatlar alır giderlermiş.
Bu nedenle zamanla bu hanların çoğu Tüccar yazıhanelerine dönüşmüştür. Eskiden Urfa’nın borsası sayılan bu gümrük hanında en büyük tüccarlar otururmuş. Giriş kapısı içerisinde halen dükkanı olan Mehmet Mance 137 senedir aynı dükkanda Urfa yağı sattıklarını söylemektedir.Yine kapı girişinde Latif Gökçin de Urfa yağı satardı. Handa yazıhanesi bulunan tüccarlar; Mahmut Nedim Kürkçüoğlu, Hüseyin Peyda’nın Amcası Müslüm Örmen, Sikeli Ahmet, Kemancı Hüseyin, Postacı Sait, Mahacır İbrahim, Nebo Halil, Nebo İsmail, Papuccu Hacı Bekir, Hatip Şiğo, Kaysı Ahmet, Cizo Ali, Kahveci Bakır Emmi, İnci Halil, İsmail Dişli, Fethi Karakoyunlu, Şekerci Halil, Eyüp Pat, Ceylan Bakır, Hasan Ağan, Parmaksız Hacı Ahmet, Hüseyin Demirkol, Terzi İsmail Karakapıcı aynı dükkânda oğlu Sezai Karakapıcı halen terziliğe devam etmektedir. Ayrıca Güllüoğlu, Aksoy, Baziki ailelerinin de yazıhaneleri varmış. Han içerisi Ticaret Odası, PTT, Harp yıllarında askeri malzeme ve erzak deposu olarak da kullanılmış.
Yukarıda saydığımız örneklerden sonra şimdi gelelim Gümrük Hanımızın şimdiki durumuna..
Hanı maalesef çok kötü bir şekilde kullanıyoruz. Turistlere hitap edecek lüks restoranlar yerine, ciğerci, köfteci dükkanları, avlusu emekli ve yaşlı köylü vatandaşlarımızın oturduğu kahvahanenin oturak yeri, üst katlar da fason imalat yapan terzi dükkanları (Bu dükkanlar da binaya titreşimiyle zarar verecek makineler) Alt kattaki odaların çoğu ambar olarak kullanıldığı için kapalı.
Hanın doğu ve kuzey cephelerinde bulunan odalar avlu tarafından içeriden kapatılarak dışarıdan açılmış. Han önü sokak, ve İsotçu Pazarı sokakta dükkanlar oluşturulmuş. İşin acı yanı bu dükkanlar da zamanla satılmış. Bu nedenle de hanın özelliği bozulduğu gibi külliyesinin de azalmasına neden olunmuştur.
Türkiye’nin hiçbir hanında bulunmayan özelliği boydan boya su akmasıydı. Oturacak yer kazanılsın diye bu suyun bir kısmının üstü kapatılmış. Turistlere ancak suyu göstermek gerekiyor…
Aşağı katta bulunan WC’ler kanalizasyon bahanesiyle kapatılmış. Üst katta hijyenik olmayan WC yapılmış. En gerekli olan bayan WC yok.
10 yıl evvel yapılan restorasyonda üst kat revaklarının ön korkulukları taş ile yapılmış.
Mimarisine dikkat edilirse revakların avlu tarafından konsorlar bulunmaktadır. Hanın yapılış mimarisinde revaklara ilave olarak ahşaptan boydan boya balkonların bulunduğu görülür. Uzman olmayan kişiler tarafından yapılan kötü restorasyon hanın özelliğini ve güzelliğini bozmuştur.
Gümrük Hanı ile ilgili işlemler bu gün Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve Rızvaniye Vakfı Mütevelli heyeti tarafından yürütülmektedir. 60 kiracısı mevcuttur. Kiracılar bulundukları dükkanları çok hor kullanmaktadır.
Eski Valimiz Sayın Muzaffer Dilek Hanı kısmen düzene koymak istemiş, odaları ambar olarak kullanan kiracıları mahkemeye vermiştir. Ama Urfa Valiliği ömrü vefa etmedi.
Gönül ister ki bu han ilk yapılış amacı olan KERVANSARAY adıyla lüks bir Otel haline getirilsin Antakya Savon Oteli gibi üst katta Yatak odaları, alt katta oturma salonları, restoranlar… avlusu otantik dekorlarla döşenmiş. Akşamları avluda Kültür geceleri, şiir, düğün, konser, konferanslar verilsin.. Urfa’ya gelen yüksek bürokratların, zangin misafirlerin ağırlandığı bir mekân olsun. Türkiye’nin en güzel KERVANSARAY’ı olarak tanınsın..
Olmaması için bir neden yok.
Hadi bunu yapamıyoruz bari hanın temiz kullanılmasını sağlayalım. Han kiracılarına, antika eşya, halı, kuyumcu, gümüşçü, kitap gibi turistlere hitap eden eşya satan dükkanlar haricinde kullanılmaması sağlanmalıdır. İstanbul kapalı çarşı gibi otantik bir alışveriş merkezi haline getirilmelidir. Hanın ilk yapılış mimarisine dönülmelidir.