Fuat Rastgeldi
26 Nisan 2011
Çok uzun bir zamandan beri Tatlıses hakkında bir makale yazmayı düşünüyor, bir türlü ağırlık edip yazamıyordum. Yılmaz Özdil’in yazmış olduğu makaleleri beni yazmaya sevk etti. Dün yazdığımız makaleme devam edeceğim.
Rahmetli Mustafa Dişli ile asfalt yolda beraber yürürken, şimdiki Asya Bank’ın önünde zayıf kara kuru, çelimsiz bir genç gelip elini öptü. “Baba ben askere gidiyorum. Hakkını helal et dedi” Helâlaştılar. Sonra Mustafa abi ile şimdiki Kızılay bahçesi olan eski hapishanenin avlusunda bulunan Urfaspor kahvesine gittik. Orada birkaç kişi ile beraber oturduk. Mustafa abi başladı anlatmaya; “Biraz evvelki genç var ya çok büyük bir ses. İstanbul’a götürdüm. Nuri Sesigüzel dinledi. “Bunu nereden getirdin abi. Bu ses beni geçer” dedi. O zamanlar Nuri Sesigüzel zirvede. Onu geçecek sanatçıyı tasavvur edemiyoruz. İtiraz ettik. Mustafa abi, “Ben söylüyorum, siz de göreceksiniz” dedi. Aradan bir-iki yıl geçti. Yine Mustafa abi ile Köprübaşı’nda içkili Divan Lokantasında bir akşam oturuyoruz. Yine bir genç geldi. Mustafa ağabeyin elini öptü. Mustafa abi masamıza oturttu. 15-20 dakika sohbet ettik. İskenderun’da iş bulduğunu, orada çalıştığını söyledi.
Mustafa abi de nasihatlerde bulundu. Sonra arkadaşlarının kendisini beklediğini söyleyip, müsaade isteyerek masamızdan kalktı. İsmini o akşam öğrendiğim İbrahim Tatlıses’i Mustafa abi yine övmeye başladı.
Sonraki yıllar Mustafa ağabeyi doğruladı. İbrahim Tatlıses Nuri Sesigüzel’i fersah fersah geçti. Meşhur oldu.
Büyük sanatçı olunca, bir çok kişi bu yükselişte kendi paylarının olduğunu söylerler.
Kral Plak sahibi Mehmet Erbil ilk plağı Tatlıses’e kendisinin yaptığını, Kral olarak onu İmparator yapanın kendisi olduğunu söylemişti.
Özay Gönlüm Ankara Gençlik Parktaki bir gazinoda okuyan Tatlıses’i gazino dışından dinleyip, ertesi gün radyo evine götürerek orada okuttuğunu söyler.
Atakan Çelik, radyo evinde Tatlıses’i gördüğünde yöresinden okumasını ve “Hışhışlı hançer” türküsünün içerisinde ‘Bir dalda iki payam” uzun havasını okumasını kendisinin söylediğini anlatır.
Ömer Platin (1), Tatlıses’in Ankara’da Televizyonda görülmesi için Yasin’in kahvesinde 1978 yılında kampanya başlattıklarını ve başardıklarını okumuştum.
Mıkım Tahir’e ait “Ayağında Kundura” türküsünün İbrahim Tatlıses’i meşhur ettiğini herkes söyler.
Mustafa Dişli Tatlıses’e büyük emek verdiğini anlatırdı.
Tatlıses’e bu kişilerin katkısı olmuş veya olmamıştır. Tatlıses bu etkenler dışında, tahsilli olmamasına rağmen, aklını iyi kullanarak yükselmiştir.
Urfa’da Tatlıses kadar güzel sesi olan bir çok Urfalı ses sanatçısını incelediğimiz zaman;
Hamza Şenses Nacar Pazarında ikinci katta bulunan bir kahvenin merdiveninden düşerek 39 yaşında rahmetli olmuş.
Mıkım Tahir hapishaneye girmiş-çıkmış sonra Urfa’yı terk etmiş, 44 yaşında ölmüş. Mezarının yeri bile belli değil.
Seyfettin Sucu siroz oldu. Tedavi edilemedi. İstanbul’da 43 yaşında vefat etti. Tabutu yolcu otobüsü bagajında Urfa’ya getirildi.
Kadir Sema cahilliğinin ve içkinin 36 yaşında kurbanı oldu.
Ahmet Karaoğlan askerliğini Elazığ’da yaptıktan 1-2 sene sonra İzmir’de zehirlendi. Çok genç yaşta vefat etti.
Abdurrahman İnalı (Kepekçi Avde) çok genç yaşta rahmetli oldu.
Uzun ömürlü büyük üstatlarımızın hayatlarını incelediğimiz zaman da çoğu yokluk içinde yaşantılarını idame ettiklerini görürüz. Yakın zamanda rahmetli olan Kazancı Bedih, Tenekeci Mahmut, Bekçi Bakır gibi büyük ses sanatçılarımız Türkiye çapında büyüyememiş Urfa sınırları içerisinde kalmışlardır. Sesleri ile para kazanamadıkları gibi, müziğe zaman ayırdıklarından dolayı mesleklerinde de zarar etmişlerdir.
İbrahim Tatlıses önce aklını, sonra sesini iyi kullanarak kendisine, ailesine, Urfa’ya ve Türkiye’ye faydalı olmuştur.
Dipnot: Ömer Platin (1): 27 Temmuz 2006 GAP Gündemi (Mantalite/Mehmet Kurtoğlu yazısı)
(Devamı yarın)