Konuk Yazar
29 Mart 2012
Konuk yazar
ERDAL GÜLOZ
Değerli Dostlar hatırlarsınız 2007 yılında Dünya İzciliğinin 100. yılı nedeniyle bir yazı hazırlamıştım. Şimdi de Türk İzciliğinin 100. yılı nedeniyle sizlerle beraberim.
Gönül isterdi ki Türk İzciliğinin 100. yılında sizlerle çok güzel duyguları, projeleri, yapılacak organizasyonlar ile ilgili çalışmaları paylaşayım. Ancak içinde yaşadığımız bu günlerde bunu söylemenin imkansız değil ama zor olduğunu düşünüyorum. Nedenlerine kısaca bakarsak şunları sıralayabilirim:
Her ne kadar izciler zorluklarla mücadele eder desek de bizler zorluklarla mücadele yerine suyun akışına kapıldık, fazla mücadele edemedik. Biz bizi yönetemedik.
İzcilik siyaset dışı olmalı denmesine rağmen, bizler bu uygulamanın dışında kal(a)madık. Uygulamaların içinde olarak mücadele zeminimizi yarı yarıya kaybettik ve olup biteni seyrettik.
· İlkelerimiz, yeminimiz, sözümüz, türemiz, andımız ve diğer değerlerimiz hemen unutuldu ya da unutturuldu belki de geri plana çekildi. İzcilik kazanç kapısı olarak düşünüldü. Seyahat şirketi gibi çalıştırıldı. Çoğunluk 100. yılda mutlu ve gelişmişlik düzeyi yüksek bir izcilik beklentisinde olmadı, olmak içinde yeterli çalışmaları yapmadı.
· Uygarlık yarışında Türk İzciliğini: “Yurt savunması bakımından bu derece ehemmiyetli olan izcilik, ferdi ve milli eğitim bakımlarında da o nispette önemlidir” diyerek en üst seviyede gören Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözünü bu günkü şartlar içinde değerlendiremedik.
· Dostlarımız diye düşündüklerimizin, kazandığını düşünen tarafa ağır ağır gittiğini göremedik.
· Bu sıkıntıların bir gün izciliğin de kapısını çalacağını düşünemedik.
Sanırım bu sonuçtan hep beraber sorumluyuz. Lider olmanın; disiplin, sağlam kişilik, sevmek, iletişim, yetkinlik, cesaret, çözüm adamı olmak, insiyatif almak, dinlemek, problem çözmek, olumlu-iyimser olmak, sorumluluk taşımak, güven vermek, sürekli öğrenmek vb. özellikleri olduğunu söylüyoruz. Bizler “bu becerilerin, değerlerin hepsine olmasa da çoğuna sahibiz” diye düşünüyorum. Ancak, zor anlarımızda bu niteliklerden hangisini ve hangi şekilde kullanabildik bil(e)miyorum?
Prof..Joyje Hogan; kariyer 2003 zirvesinde nasıl itibar kazanılacağını anlatırken bunların, “iç uyum, hırs, sözsellik, uzlaşabilirlik, tedbirlilik, yeniliğe açıklık ve öğrenmeye açıklık” sözcüklerinin bir araya gelmesiyle oluşacağını söyler. Özellikle genç izciler ve genç liderler bu sözcükleri ne kadar biraraya getirebildiler? Aristotheles’in dediği gibi “akıllı insan düşündüğü her şeyi söylemez ama her söylediğini düşünür.” Peki bizler her söylediğimizi düşündük mü?
Sevgili İzci Liderleri ve İzci Kardeşlerim,
Dünyada şöyle geçerli bir söz vardır, “haklarını bil.” Bizler izcilik teşkilatı içinde çeşitli görevleri yaparken sadece gittiğimiz kampları, kursları, diğer değişik etkinlikleri düşündük. Günü yaşadık. Ancak geleceği hep unuttuk. Haklarımız vardı ama kullan(a)madık. Belki de görev alanlarımızın sıkıntılı olması bu görevleri yapmamızı engelledi. Günümüz renkli ve şen geçerken şimdi düşünemediğimiz o acı gelecek geldi ve haklarımızı bir anda sildi.
Erhan Tığlı kitap okumak için “iyiliğe, güzelliğe uzanan, içinde bin bir renk ve desen bulunan bir halı dokumak” diye tarif ediyor. İzciliğin de bir halı dokumak olduğunu en iyi bilen bizler maalesef bu halıyı güzel ve sağlam ilmiklerle dokuyamadık. Arada açıklıklar bıraktık.
Yazımın giriş kısmında bahsettiğim gibi gönül isterdi ki 100. yılda çok güzel şeyler yazalım yapmış olalım. Ancak kendini anlatamayan ve belirli görüşlerin peşinden koşturulan izcilik hareketi şimdi “ikinci” geleceğinde neleri nasıl yapacak artık bu konuda kafa yormalıyız. Hatırlamak ve bilmek konusunda yine bizler izci lideri olarak bilmekle hatırlamayı hep karıştırmışızdır. Seneca “hatırlamak başka, bilmek başkadır. Hatırlamak yalnız belleğe saklanması için verilmiş bir şeyin korunmasıdır. Bilmek ise her şeyi, kendinizin bir parçası yapmak demektir.” der.
Her şeyi bildiğimizi düşünüp, geçmişten gelen ve bizi biz yapan değerleri ve izcilik yapılanmasını hatırlayamadık. Bize verilen değerleri koruyamadık ve bu işi kendimizin bir parçası yaparken bile çok hata yaptık. Gelecek yüzyıl, artık hata yapmak için bize hoşgörü göstermeyecektir. İzci andını, izci sözünü, izciliğin temel prensiplerini hatırlayalım. Reçete orada, yol haritası tüm ayrıntıları ile önümüzde. Hatta gideceğimiz yönler bile bu haritanın içinde gizli. Bize düşen tek şey bu haritayı doğru okumaktır.
2007 yılında Dünya İzciliğinin 100. yılı nedeniyle hazırladığım yazının ilk paragrafında “… 2007 yılının izcilik teşkilatlarına, gençlere ve çocuklara hizmet açısından yol gösterici olması dileğiyle …” demiştim. Sözlerim altı yıl içinde ne kadar yol gösterici oldu, neleri neden ve nasıl yapamadık, bunun da değerlendirilmesinin ve ortaya çıkan sonuçların da genç izciler tarafından, izcilik prensipleri içinde hak ettiği yere konulması gerekmektedir. Tüm bu olumsuzluklar içinde genç izcilerin yönünü şaşırmaması ve umutsuzluğa da düşmemesi gerekmektedir.
Öngörü sahibi bir izci lideri olarak diyorum ki genç izciler ve genç liderler, gözlerinizi açın geleceği görün! Çok parlak ve güzel günler sizlerin çabalarıyla gelecektir. Yine çok önemsediğim ve önemsediğiniz izcilik hareketi içinde kalmak bu çabalar ile de daha da anlam kazanacaktır.
Genç izcilere de yakışan budur! 09.03.2012