İbrahim Dülger
19 Mayıs 2006
19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı, Anadolu coğrafyasında yeni bir ulus devletin doğuşunun başlangıcıdır.
I. Dünya Savaşı ile dönemini kapatan, Osmanlı ımparatorluğu toprakları sömürgeci devletlerin savaş öncesi yaptıkları gizli anlaşmalarla talan edilircesine yağmalanmıştır. Anadolu’da çoğunlukta yaşayan Türk ulusuna yaşama hakkı tanınmamış, mücadeleye kalkışacak önderleri de bölmek için “manda” denilen modern sömürgecilik kavramı ortaya atılmıştır. (Amerikan, ıngiliz mandacılığı gibi)
Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışından önce Mondros Ateşkes Anlaşmasının 7.maddesine dayanılarak işgaller başlamıştı. Anadolu halkı bir kez daha dışarıdan gelen bir saldırıya uğruyor ve yeni bir tutsaklık dönemi başlıyordu.
Anadolu Halkı, işgallere karşı kurduğu bölgesel dernekler ve Kuvay-ı Milliye Birlikleri (Ulusal kuvvetler) ile mücadele için örgütlenmeye başlamıştı. Güçlü sömürgeci devletlere karşı verilecek bölgesel mücadelenin kazanım şansı azdı. Mustafa Kemal, arkadaşları ve Anadolu’daki komutanlarla yaptığı görüşmeler sonucu bölgesel mücadeleyi ulusal mücadele şeklinde örgütlemek için Anadolu’ya geçmeye karar verdi. O, mücadelesinde; özgürlüğüne düşkün cefakar, hoşgörülü, çilekeş Anadolu Halkına güveniyordu.
Fransız ihtilali ile başlayan ulusçuluk akımı, Osmanlı Devletinin kurucusu olan Türklerde ümmetçilik anlayışı nedeniyle geç oluşmuştu. Ve sadece aydınlar arasında tartışılıyordu. ımparatorluğun dağılmasıyla Anadolu Coğrafyasına yığılıp kalan bu halkı örgütlemenin ve Ulus bilinci ile mücadeleye başlatmanın zamanı gelmişti. Halkı toparlayacak bir lidere ihtiyaç vardı. Bu lider; Çanakkale savaşlarıyla öne çıkan, çeşitli cephelerde Anadolu’daki halkın çocukları olan askerlerle birlikte savaşan, onların kararlılığını ve inançlığını bilen Mustafa Kemal’di. Halkı ve askerlerini iyi tanıyordu. Mücadele kararında bir an bile tereddüt etmedi.
Anadolu’da siyasi birlikteliği sağlamak için halk önderleriyle görüştü. Onların görüşlerini ve desteklerini aldı.
Birliktelik önemliydi. Ayrılık, tutsaklığı ve yenilgiyi getirecekti. Gün kurtuluş günüydü. Tek hedef bu olmalıydı.
Tarihten ders alınmalıydı. Anadolu coğrafyasındaki halklar kenetlenmeyince, birleşmeyince hep istilaya uğramışlardı.
Acı, kan, vahşet kıyım, tutsaklık hep böyle gelmişti. Pers, Roma, Hun, Haçlı, Moğol, istilaları gibi.
Anadolu’daki kurtuluş mücadelesini ilk başından itibaren ulusal egemenlik ve birlik anlayışına dayandıran Mustafa Kemal bu nedenle başarılı oldu. Bir mucize gerçekleşti. Yeni kurulan Anadolu’daki bu devleti Türkiye Cumhuriyeti diye isimlendirdi. Türk gençliğine emanet etti.
Anadolu’daki bütün insanları kucaklayan ırksal, dinsel sınıfsal ayrılık temellerine dayanamayan, modern genç, Türkiye Cumhuriyetinin varlığını ve devamlılığını sağlayan, bu uğurda ölen tüm insanlara, sonsuz minnet ve teşekkürler.