İbrahim Halil Okuyan
12 Temmuz 2010
12 Eylül tarihi artık yeni bir anlam kazanacak.
Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesinin halkoyuna sunulduğu tarih.
Tüm dünyada demokrasi deneyimi arttıkça yasalarında buna paralel olarak değişmesi gereklidir ve böylede olmaktadır.
Devletler bu arada çağdaş hukuk normlarına uygun olarak kendi yasalarını revize etmektedirler.
Dünyada artık birey haklarının öne çıktığını görmekteyiz.
Bizde de özellikle Avrupa Birliğine girme sürecinde pek çok yasada değişiklikler yapılmış ve yapılmaktadır.
Anayasa değişikliklerinin bir mutabakat sonucu yapılması en doğru yoldur.
Özellikle yargıda reform yapılması herkesin beklediği bir husustur.
AKP bunu partiler arası mutabakat yapmadan yapmıştır.
Bu arada herkesin üzerinde mutabık olduğu bazı maddeleri de sırf pakete yem olarak koymuştur.
AKP belki de; Anayasa Paketinin, Anayasa Mahkemesince iptal edileceği varsayımına göre hareket etmiştir.
Bunun sonucu bir erken secime giderek bu paketi tek başına çıkaracak bir sayıya ulaşması için halk desteği aramak ve sonucunda parlamentoya sırf bu sebeple daha güçlü yeniden dönebilmek.
Yani 12 Eylül Anayasasını değiştiriyoruz derken erken secim hesabı yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi daha önceleri aldığı kararlarla, AKP ye bu fırsatı vermişti.
Ancak son parti kapatma kararı dâhil artık buna fırsat vermemektedir.
Televizyonda konunun uzmanlarını dinliyoruz, yapılan tartışmalardan halkın anlayacağı bir sonuç çıkmıyor.
Referandumların cevabı evet mi hayır mı olduğuna göre sorusu da basit olmamalıdır ve olacaktır.
Sonuçta referandum; halkımızın ortalama kültür durumu göz önüne alındıgında, AKP ye evet mi? AKP ye hayır mı? Sorusuna indirgenecektir.
Bu sorunun cevabı için referandum yapmaya gerek var mı? Tüm kamuoyu yoklamalarında, AKP nin oyu %50 nin altındadır.
Demokratik Acılım paketine olan tepkiler AKP yi “dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan da olma” kaygısına düşürmüş ve BDP de pakete muhalif olmuştur.
Görünen o ki; AKP dışında tüm partiler pakete hayır kampanyası yapacaklardır.
12 Eylülden son muhalefetin erken secim isteyeceğini düşünmekteyim.
Keşke tüm bunlar olamasaydı da toplumsal mutabakatla Anayasa değişikliği yapabilme şerefine nail olabilseydik.
Askerlere kızmayı biliyoruz da “Sivil Anayasa” yapmayı beceremiyoruz.
Sonuçta AKP ye düşen seçimlerin normal zamanına kadar halkta azalan desteğini tekrar kazanabilmenin yollarını aramak olacaktır.
Türkiye bu durumda, secim barajını düşürmeden bir secime daha girecektir.
Kemal Kılıçdaroglu ile yeni bir ivme kazanan CHP, istikrarlı duruşunu devam ettiren MHP ye bakıldığında ve demokratik acılım derken bekleneni bulamayan seçmenin bir kere daha aldatıldığını düşünen DTP ye bakıldığında bu zor bir süreç olacaktır.
Beklediğim yapılacak ilk secimden önce tüm siyasi partilerin Anayasa değişikliği, dokunulmazlık ve secim barajı konusunda halka taahhütte bulunarak secime girmeleri ve koalisyon durumunda da bunun ne şekilde realize edileceğini de açıklamalıdırlar.
Saygılarımla.