Mehmet Göncü
27 Ocak 2015
Kıymetli
okuyucularım, bildiğiniz gibi Şanlıurfa, güzel yurdumuz Türkiye’nin orman
bakımından en yoksul kentidir.
Bu
gerçeği çok iyi bilen il yöneticileri ile bazı duyarlı şahıslar her yıl olduğu
gibi bu sene de ağaç dikme mevsiminde binlerce genç fidanı kent merkezi ve
ilçelerinde toprakla buluşturuyorlar.
Bu
düşünce ve davranış gerçekten minnet ve şükranla anılacak çok iyi ve çok
sevindirici gelişmelerdir.
Özel
şahıslar bağlamında ise değerli dostlarım Doktor Adnan Elçi ve Ömer Elçi
beylerin şahsi gayretleri ile bugüne kadar tüm masraflarını kendileri
karşılayarak binlerce fidanı çeşitli alanlara, köylere, camilere ve okullara
dağıtarak Şanlıurfa’nın yeşillendirilmesine katkıda bulunmuşlardır. Büyük bir
hızla da bu ulvi işe devam ediyorlar.
Allah
(C.C.) bu uğurda emek sarfeden herkesten binlerce defa razı olsun.Her yıl
tekrarlanan ağaçlandırma kampanyalarında bazı aksaklıkların yaşandığını
düşünüyorum.
Neden
mi?
Nedenleri
bana göre şunlardır:
Kent
merkezine dikilen fidanlara şehir sakinleri olarak yeterli ölçüde sahip
çıkamıyoruz.
Her
şeyi Belediye’den ve resmi kurumlardan bekliyoruz.
Hatta
öyle ki kapımızın, işyerimizin önündeki kaldırımlardaki ağaca bile üşenip bir
damla su vermiyoruz.
Çocukların
ağaç dallarını ve fidan gövdelerini sallayıp köklerinin zedelenmelerine,
kırılmalarına engel olamıyoruz.
Bu
nedenle çocukları çok boyutlu olarak aile ve okul düzeyinde iyi eğitmemiz
gerekiyor.
Zira
yeni dikilen genç fidanların biz kent halkından bazı istekleri var.
Belki
inanmayacaksınız ama, geçen gün şehrimizde dikilen bazı fidanlarla konuştum.
Konuştum
diyorum, çünkü artık ispat edildi ki bitkiler de çok yüksek frekanslarda
ürettikleri enerji ile başka canlılarla ve kendi aralarında lisan-i halleriyle
iletişim kurabiliyorlar.
Siz
de bir çam veya çınar ağacına 5 dakika dikkatlice bakın, onun sizinle iletişim
kurduğunu anlayıp, çok rahatlayacaksınızdır.
Deneyin,
gerçeği siz de hissedeceksinizdir. Bu manada,
genç bir çınar fidanıyla konuşma fırsatı buldum.. Bana şöyle
sesleniyordu:
“Siz
insanlar beni kendi halime bıraksaydınız, tohum olarak bir dere kenarında veya
sulak bir alanda yeşerip gelişirdim. Ama siz beni getirip kaldırımlara ve
park-bahçelere diktiniz. Eksoz dumanı, kirli, tozlu bir ortam. Üstüne üstlük
gelen-giden çocuklarda gövdemi sallayıp duruyor, dallarımı kırıyor. Eğer
bakamayacaktınızsa neden beni doğal ortamımdan ayırıp, buraya diktiniz? Ellerim
yok ki kendimi koruyayım. Lütfen beni koruyun. Resmi ve özel şahıslara
sesleniyorum; Benimle daha fazla ilgilenin” diyordu. Aslında Büyükşehir ve ilçe Belediyelerimiz
benimle her boyutta ilgileniyorlar. Ama daha fazla ilgilenmelerini istiyorum.”
Kendisine
fidan kardeş, “Valla haklısın” dedim ve ekledim: “ Başım gözüm üstüne. Bu
arzunu ve isteğini köşemde dile getireceğim.”
Sevgili
okuyucularım lütfen bu çınar fidanının söylediklerini ve arzusunu siz de
değerlendirip, yorumlayın.
Ben
de istirham ediyorum. Bu fidanın yalvarışını, haklı sitemini arkadaşlarınıza,
dostlarınıza, yakınlarınıza ve çocuklarınıza lütfen anlatın, anlatın, anlatın…
Gönül
temennimiz budur ki; Urfamızın etrafı dumanlı dağlar yerine, ormanlı dağlar
olsun