Cüneyt Gökçe
2 Mart 2006
Y. Doç. Dr. Cüneyt GÖKÇE HRÜ. ılahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı Öğretim Üyesi |
YAYINCILIKTA TEMEL ıLKELER
Her mesleğin kendi standartları içerisinde bir takım prensip ve ilkelerinin olduğu bilinen bir gerçektir. Ortaya konan ilkelere bağlı kalınıp kalınmama veya uygulanıp uygulanmama noktası ise tartışmalı bir husustur.
Basın kuruluşları da toplumun gözü, kulağı ve dili mesabesindedir. Kamu adına sormak, sorgulamak ve amme hukukunu korumak, söz konusu kurum ve kuruluşların başlıca görevleri arasındadır. Bu durum, yazılı, görsel ve işitsel tüm yayın müesseseleri için geçerlidir. Hatta pek çok yazılı basında bu ahlaka uygun davranılacağı deklere edilir.
şanlıurfa’mız da basın kuruluşları açısından hatırı sayılır bir yere sahiptir. Her bir kuruluşumuz, olup bitenleri kendi penceresinden değerlendirmekte ve ilkeleri doğrultusunda birtakım katkılar sağlamaya çalışmaktadır. Her birisi kendisine göre güzel bir değere ve özel bir yere sahiptir. Tümü de insanlığa hizmet çabası içerisindedir. Hepsi de bir şeyler yapma gayreti ile bir boşluk doldurmakta ve bir ihtiyacı karşılamaktadır.
Bizler de imkânlarımız ölçüsünde bu kuruluşlarımıza bir takım destek ve katkılar sağlayabiliyorsak ne mutlu bize! ışte, bu bağlamda bu köşelerden sizlere sesleniyor, sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.
Bu destekler çerçevesinde şanlıurfa ve çevresine karasal olarak; bütün dünyaya da internet üzerinden yayın yapan ve şanlıurfa’mızın ilk radyolarından olan Radyo Mega’ya gönüllü olmak kaydıyla yayın ve programlar danışmanlığı hizmetini sunmaya çalışmaktayız. 13. kuruluş yıldönümü etkinlikleri çerçevesinde DSı konferans salonunda düzenlenen bir programda Radyo’nun kurucu ve yöneticileri tarafından belirlenen yayın ilkelerini katılımcılara sunma görevi Programlar Danışmanı sıfatıyla bana düştü. Söz konusu ilkelerin bir kısmını siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim. Gerçekten, tespit edilen ilkeler özümsendiğinde, belirlenen her bir prensibin, önemli bir toplumsal yaraya ışık tuttuğu görülecektir. Söz konusu ilkelerden bir kısmı şöyleydi:
1-Bilgilendirici, eğitici ve meşru dairede eğlendirici yayın yapmayı benimsemek. Toplumun bilgilendirilmesi, ihtiyaç duyulan konularda araştırmalar yapılarak halkın aydınlatılması, cemiyetin yanlışlardan arındırılması küçümsenmeyecek büyüklükte önemli bir görevdir. Özellikle ekran, sayfa ve mikrofonlarını her türlü boş ve gereksiz gürültüyle dolduran müesseselerinin sayısının çoğaldığı günümüzde bu ilkenin önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Ayrıca, insanların dinlenme ve eğlenmeğe de ihtiyaçları olduğuna göre bu gereksinimin meşru ve düzeyli bir biçimde karşılanması son derece önem arz etmektedir.
2-ıyiyi doğruyu, güzeli ve olumluyu teşvik emek. Toplumsal huzuru sağlayan temel doğruların halka arzı önemli bir görevdir. Bu alanda, moral bozucu veya toplumu ümitsizliğe sevk edici olumsuzlukların ya da olumsuz örneklerin gündemde tutulması fayda yerine zarar getirir. Yara yapmadan tedavi etme yöntemi esas alındığında bu ilke daha rahat uygulanabilecek ve daha güzel anlaşılacaktır.
3-Temel değerler ve genel ahlaka uygun davranmak. Genelin kabul etmediği veya hoş karşılamadığı bir takım uç davranışları yazıp yaymakla toplum ve bireylerin rahatsız edilmesi, kabul edilebilir bir husus değildir. Bu bakımdan yayın kuruluşlarının, halkın kabulüne mazhar olmuş davranış ve eylemleri teşvik etmeleri beklenen ve arzu edilen bir noktadır.
4-Başta demokrasi ve insan hakları olmak üzere insanlığın evrensel değerlerini savunmak. Demokrasi ve insan hakları herkese lazım olan evrensel değerlerdir. Bu değerlerin korunup işletilmesine katkıda bulunmak, sağlıklı vicdan ve sağduyu sahibi herkesin görevidir. Çünkü bu evrensel değerlerin tekel altına alınması doğru olmadığı gibi; gözden çıkarılması da düşünülemez.
5-Barışa, çok sesliliğe ve farklılıklara saygı göstermek. Barış ve huzur ortamını ortadan kaldırmaya çalışmanın geçerli bir gerekçesi olmadığı gibi, farklılıklara karşı tahammülsüzlüğün açıklamasını yapmak da mümkün değildir. Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek ve ona değer vermek ana ilkedir. Öyle ya, hiç kimsenin kendi rengini, ırkını, dilini belirleme gibi bir fonksiyonu yoktur ki o özelliğiyle kınansın ya da suçlansın. Bu yüzden, her renge, dile, ırka ve coğrafyaya saygı gösterme zorunluluğu vardır.
6-Dinler, milletler ve topluluklar arasında düşmanlığı körükleyici yayınlardan kaçınmak. Toplumda farklı din ve milletlere mensup insanların varlığı bir vakıadır. Hepsi de aynı gök kubbeyi paylaşmakta ve aynı havayı teneffüs etmektedir. Asıl olan barış içerisinde bunların beraberliğini sağlayabilmektir.
7-Uzlaşma, hoşgörü ve anlayışa dayalı ilişkilere önem vermek. Beraber yaşamak durumunda olan aynı toplumun fertleri; inananı, inanmayanı, şu rengi ya da bu rengi taşıyanı ile topyekûn, birbirini kabullenmek ve karşılıklı anlayış içerisinde yaşamak zorundadır. Uzlaşı ve hoşgörüden uzak ilişkiler toplumda düşmanlık tohumlarının yeşermesine neden olur.
8-Çatışma zeminini hazırlayan yaklaşımlardan uzak durmak. Farklılıkların düşmanca ifadelerle işlenmesi, toplumsal gerginliklere sebebiyet verir. Bu tür yaklaşımlar, öncelikle sebebiyet verenlerin başını yaktığı da unutulmamalıdır. Asayişi muhafaza etmek ve egüvenli bir ortamın oluşmasına katkıda bulunmak çok önemli bir görevdir.
9-Kişilerin özel hayatının gizliliğine saygı göstermek. Yaşama hakkına sahip olan insanların elbette özel hayatları olacaktır. Mahrem olan bu hayattaki sırların ifşasına çalışılması kişisel hukuka tecavüz anlamını taşır. Topluma kötü örnek olacak bir şekilde sergilenen pespayeliklerin zihin bulandırılmadan mimlenmesi ayrı bir husus olmakla birlikte elbette o alanda alınacak kurumsal ve mili tedbirler konumuzun dışındadır. Bu konu bile bireylerin kendi tasarruflarıyla çözülecek bir husus değildir. Ancak, hiçbir maslahata dayanmayan ve keyfililikten kaynaklanan gizli hayatları araştırma merakı affedilebilecek bir nokta değildir.
10-Eleştiri yaparken, kişi ve kuruluşları aşağılayıcı ifadeler kullanmamak. Tenkit kurumunun da bir usul, üslup ve ilkesi vardır. Yanlışların söylenmesi elbette ki esastır; ancak bu görev hakaret içeren ifadelerle yerine getirilemez.
11-Lekeleme, saptırma, iftira, söylenti, dedikodu ve dayanaksız suçlamalardan kesinlikle uzak durmak. Tenkidi usulünce yapmak esas olduğu gibi; iftira ve dayanaksız suçlamalardan kaçınmak da temel ilkedir. Hiçbir gerekçe, iftira ve dedikoduyu meşru gösteremez.
12-Her türden şiddeti körükleyici yayından kaçınmak. şiddetin her türlüsü gayr-ı meşru olduğu gibi şiddeti teşvik eden söylem ve eylemlerde bu kapsamda değerlendirilir.
13-Müspet hareket çizgisi içinde hukuk ve meşruiyet zemininde kalmak ve ne olursa olsun çözümü barış, demokrasi ve hukuk ortamında aranmak ve bunun gerektiğini savunmak. Toplumda, haksızlıklara maruz kalındığında bile, meşru daire içerisinde ve hukuk ortamında hakkımız aramak esastır. Hakka giden yolun hukuk dışı olması kabul edilebilecek bir husu değildir.
Bu ilkelerin bütünüyle uygulandığı bir ortamı hep birlikte paylaşma dileğiyle…