Cihat Kürkçüoğlu
17 Mayıs 2006
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Vakıf Haftası yurt çapında ve ilimizde 8-14 Mayıs 2006 tarihleri arasında bir dizi etkinliklerle kutlandı. ılimizdeki kutlamaların ağırlığını vakıfların sosyal yaşamdaki önemini genç kuşağa aktarılması çalışmaları oluşturdu. Vakıflar Bölge Müdürlüğümüz tarafından bu amaçla şanlıurfa’da ve Adıyaman’da okullara yönelik olarak gerçekleştirilen konferans, seminer , sinevizyon gösterisi ve yarışmaların gençlerimizin zihninde vakıf bilincinin oluşmasına önemli katkılar sağladığını düşünüyorum. Vakıflar Bölge Müdürü sayın Arif Çelik’in öncülük ettiği, benim de Harran Üniversitesi Vakfı’nı (HÜGEV) temsilen rehberliğini yaptığım “Vakıf Eserlerini Geziyorum” yürüyüşü Vakıflar Bölge Müdürlüğü personeli, lise öğrencileri, şanlıurfa’daki vakıfların üyelerinin katılımıyla 14 Mayıs Pazar günü gerçekleştirildi. Hayırsever kişiler tarafından toplumun yararlanması amacıyla yaptırılan kervansaray, han, hamam, okul, hastane, kütüphane, çeşme, sebil, köprü, su yolu, aşevi v.b. tesislerin hizmetlerinin sürüp gidesiye yapılabilmesi, bu tesislerin yaşayabilmesi için yine bu kişiler tarafından bırakılan mülk ya da paraya Vakıf, bu mülk ya da paranın kimler tarafından ne şekilde kullanılabileceğini bir takım koşullara bağlayan, mahkemelerde şahitler huzurunda imzalanan senetlere Vakfiye denilmektedir. Yüzyıllardan bu yana toplumun maddi manevi gereksinimlerinin karşılanmasında önemli görevler üstlenen vakıfların ilk kez ne zaman ortaya çıktığı konusunda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Ortaya çıkışları Sümerlere kadar dayandırılan vakıfların, eski Türklerde ve Romalılarda da var olduğu bilinmektedir. ıslamın ilk yıllarında birer hayır kurumu olarak hızla gelişen vakıflar Abbasiler döneminde hukuksal esaslara bağlanarak tüm ıslam dünyasına yayılmıştır. Anadolu Selçukluları tarafından kurulan vakıflardan 76 adedinin vakfiyesi günümüze ulaşmıştır. Osmanlı dönemine ait vakıfların kesin sayısı bilinmemekle birlikte bunların 40.000 civarında olduğu sanılmaktadır. Bu vakıfların 27.021 adedinin vakfiyesi günümüze kadar ulaşmış olup bunlar Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivinde korunmaktadır. Vakfiyeler aynı zamanda, bir çok tarihi yapının yapılış tarihini, yaptıranını, yapının esas adını, ne amaçla yapıldığını ve mimari özelliklerini günümüze aktaran önemli belgelerdir. Günümüzde yıkılarak yok olmuş bulunan bir çok tarihi yapı hakkındaki bu tür bilgileri vakfiyelerinden öğrenebilmekteyiz. Vakfiyeler ayrıca, ait olduğu dönemin sosyal ve kültürel yaşam biçiminden, mahalle, semt ve şahıs adlarına, meslek çeşitlerine kadar değişik konulardaki bilgileri içermesi açısından da önem taşımaktadır. Bundan 15 yıl önce, şanlıurfa Vakıflar Bölge Müdürlüğündeki vakfiyelerin Türkçe çevirileri üzerinde yapmış olduğum incelemede, Gelen Mescidi, Meşarkiye Camii, Musa Efendi Camii, Kubbe Mescidi, Hacı Korkmaz Camii, Çine Camii, Tarihli Mescid-i şerifi, şah Hüseyin Camii, Mahkeme Mescid-i şerifi, Siverekli Ali Camii gibi günümüzde mevcut olmayan cami ve mescit adlarına rastlamıştım. Yine, şah Hüseyin Vakfı’na ait 1701 tarihli vakfiyeden Abdurrahman bin Avf Tekkesi’nin, 1718 tarihli El Hac Ali ıbni Mehmet vakfiyesinden Rahimiye Medresesi’nin, 1779 tarihli Ümmü Gülsüm Hatun vakfiyesinden Kutbeddin Camii’ne bağlı olarak Rızaiye Medresesi’nin, 1726 tarihli şeyh el Hac ıbrahim Efendi ıbni Kasım Efendi vakfiyesinden Sultan Burhan Medresesi’nin, 1756 tarihli Haydar Ağa ibni Mehmet Ağa vakfiyesinden Hamis Efendi Medresesi’nin, 1910 tarihli Hacı Bekir Bey bini Müslüm vakfiyesinden Haydariye Medresesi’nin Urfa’da olduğunu öğrenmekteyiz. Ayrıca çeşitli vakfiyelerden, ıbni Maktul Hamamı, Mencek Hamamı, Karaburç Hamamı, Danakovan Hamamı, Halil-ür Rahman Hamamı, Ayaklı Hamam ve Kuloğlu Hamamı’nın, Sarraf Seyfettin Hanı, Yusuf Paşa Hanı ve Gül Hanı’nın, Tüccar Pazarı, Uncu Pazarı, Bit Pazarı, ıplikçi Pazarı gibi pazarların, Terziler Çarşısı, Kasarlar Çarşısı gibi çarşıların Urfa’da var olduğu anlaşılmaktadır. Kamu kurumları, üniversiteler, yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri bünyesinde kurulan Yeni Vakıflar günümüzde toplumun yararına olan işlevlerini sürdürmektedirler. şanlıurfa’daki bu tür vakıfların başında gelen, benim de bir süre yönetim kurulu üyeliğinde bulunduğum şanlıurfa ıli Kültür Eğitim Sanat Araştırma Vakfı (şURKAV), 1992 yılından bu yana başta Balıklıgöl çevre düzenlemesi, tarihi yapıların restorasyonu, kitap yayınları, sosyal ve kültürel etkinlikler olmak üzere Urfa’nın kültür-eğitim ve sanat yaşamına önemli katkılar sağlamaktadır. Yine yönetim kurulu üyesi olduğum, Harran Üniversitesi’ni Geliştirme Vakfı (HÜGEV), dar gelirli yüzlerce öğrenciye vermiş olduğu burslarla, üniversitemize kazandırdığı araç ve gereçlerle üniversitenin gelişmesine önemli katkılarda bulunmaktadır. Bir çok tarihi vakfın arazisi üzülerek belirtmek gerekir ki, günümüzde gecekondular ve rant çevreleri tarafından işgal edilmiş, bu vakıfları kuranların yeyip içmeyerek toplumun yararına sunduğu değerli mülkleri tabir yerinde ise talan edilmiştir. Vakfı kuran kişi, hakim huzurunda hazırlattığı vakfiyenin son kısmında, vakfın amacı dışında kullanılmasına, satılmasına, yıkılmasına neden olanlar için sayfalarca bedduada bulunmuştur. Bu nedenle, eskilerin kılı kırk yayarak kiralamaya korktukları, satın almaya hiç yanaşmadıkları vakıf mallarının “kutsal” olduğu bilincinin toplumda yeniden yer etmesi dileği ile.