Selahattin E. Güler
20 Eylül 2017
Bakıyorum da “Urfalının terazisi Urfalıyı hafif tartar” darb-ı meseli Urfa’da halen geçerli. Aradan geçen zaman içinde bu mefhumu aşamadık. Urfa hiçbir zaman gerçek değerlerine sahip çıkmamıştır. Rant ve eğlence yoksa bu kural her zaman geçerli olmuştur. Oysa bu değerler Urfa’yı Urfa yapan dinamiklerdir. Bunları çıkarırsanız Urfa’nın bir özelliği kalmaz. Urfa müziği denince akla hemen İbrahim Tatlıses gelir, Kazancı Bedih gelir. Bunları çıkarırsanız geriye ne kalır?
Urfalı şairler ve yazarlar derken akla Divan şairimiz Yusuf Nabi gelir. Yusuf Nabi’den başta şair yok mu? Elbette vardır, onun kadar olmasa da onun ayarında şairlerimiz yetişmiştir. Bugün şehre bakıyoruz da şair ve yazardan geçilmiyor. Bunların çoğu kendinden menkullu, yani kendini şair ve yazar görenlerdir.
Bakıyorum da belediyelerimiz, her yıl müzikte usta gazelhanları ve bu arada Kazancı Bedih’i anıyor. Edebiyat, şiir ve yazarlıkta ise merhum M.Akif İnan’ı anıyor. Ansın sözümüz yok. Oysa bu topraklar şiir ve edebiyatta sadece M.Akif İnan’ı mı yetiştirdi? Mutasavvıf şair Ömer Nüzhet’i unuttuk mu? Kıratoğlu Emin’i unuttuk mu? Arkasında 16 eser bırakan, Nabi ayarında bir eğitimci-şair ve büyük Peygamber aşığı Kemal Edip Kürkçüoğlu’nu nereye koyacağız? M.Akif İnan sendikacı olmasaydı anılır mıydı? İsmi bir ortaokula ve bir hastaneye verilir miydi? Urfa’da her zaman popüler kültür kazanmıştır. Anılmaya layık değerlerimiz unutulmuştur veya onlara duyarsız kalınmıştır. Kıyaslama durumu olsa Kemal Edip’i M.Akif İnan’la karşılaştıramayız. O da anılsın ama ona gelinceye kadar çok büyük değerlerimiz var ve bunlar hep göz ardı ediliyor.
Unuttuğumuz değerlerden biri de ünlü hikâyeci Bekir Yıldız’dır. 65 yıllık ömründe bütün her şeyini yazmaya adayan ve arkasında roman, hikâye, masal ve röportajdan oluşan 28 eser bırakan Bekir Yıldız’ı Urfa’da kaç kişi tanıyor? Kaç kişi adını duymuş? Adı bir yere verilmiş mi? Hayır. Yazıklar olsun bize! Bu büyük değeri nasıl unuturuz? Ne yazık ki popüler kültür Bekir Yıldız’ı da unutturmuştur bize…
Bekir Yıldız, ulusal anlamda tanınmış ünlü bir hikâyeci (öykücü) ve romancıdır. Hakkında iki yüksek lisans tezi ve bir kitap yayınlanmıştır. Hayatını okumaya ve daha çok yazmaya adamıştır. Öykülerinde Güneydoğu Anadolu insanının yaşamını, ağa-köylü ilişkileri, törelerin katılığı, kadının ezilmişliği, kan davası ve kaçakçılık gibi konuları toplumcu-gerçekçi bir yaklaşımla işlemiştir. Almanya’ya çalışmaya giden Anadolu insanının yaşantısını yansıtan öykülerinde ise kahramanlarının Batı toplumuna yabancılaşmasını iç ve dış çatışmalarını anlatmıştır. Ayrıca evlilik kurumunun çarpık yanlarını ve kırsal kesim insanının kentteki bunalımını da ele almıştır. 8 Ağustos 1998 tarihinde bir kalp krizi sonucu hayata veda ederken belki memleketi Urfa’yı hayal ediyordu. Her fani gibi o da bir ömür yaşadı, kitaplar yazdı, ödüller aldı ve unutulmamak üzere arkasında eserler bıraktı. Çok değil aradan 19 yıl geçti ve bizler onu unuttuk. Yazıklar olsun bize!!! Adını yaşatamadık, ismini bir okula, bir kütüphaneye, bir sokağa veremedik. Onu her 8 Ağustos’ta anamadık. Yazıklar olsun bize!!!
Bu önemli değere gereken önemi vermezsek gelecek nesiller bunu nasıl tanıyacak? Güneydoğu Anadolu insanını bu kadar eserlerinde işleyen ikinci bir öykücü ne yazık ki yok!
Urfalının terazisinin bu Urfalıyı hakkıyla tartması dileğiyle…