İbrahim Halil Okuyan
13 Aralık 2006
Türkiye’de bir kısım insanların (bazan nüfûsumuzun yüzde 55-60’ına çıkıyor) ve iktidarın sevdası halini alan “Avrupa Birliğine girme arzusu” iktidar ileri gelenleri ve AB yetkililerince zaman zaman trenin yol alışı ile değerlendirilerek; “Tren hızlandı, tren yavaşladı, durakladı, kaza yaptı…” şeklinde anlatılıyor. Tabii bu değerlendirmeler ve ölçülerin şahıstan şahısa, partiden partiye, yetkiliden yetkisize değiştiği de bolca oluyor. Millet; “Kavram kargaşası” yaşıyor.
AKP iktidarının başlangıcından beri normal gidişini sürdüren malûm tren “Kıbrıs” istasyonuna gelince acı bir fren yapıyor ve duruyor. Bizim bir hatamız yok ama AB nin direksiyonunu ve motorunu elinde bulunduranlar normal bir sürücü durumunda olmadıkları için, içten pazarlıklı, çifte standartlı ve netice itibariyle “haçlı” oldukları için oyun üstüne oyun kuruyorlar. Sosyal, siyasal, ekonomik güçlerini, Bizans oyunlarını sahaya sürerek oyalama taktiklerini her ahvalde var ediyorlar.
Aslında onlar bize, biz onlar gerekliyiz. Ama 24 ülkeden en az yarısı bunun idraki içinde değil. “Türkiye’den ne kadar taviz koparırsak kârdır..” anlayışını benimsemişler. Zaten vereceğimiz kadar vermişiz. Kıbrıs gibi Milli bir meselede vereceğimiz birşeyin olmadığını görüp trene “hareket” işareti vereceklerdir.
AKP iktidarı dışarıda uğraştığı haçlıların zorluğu ve verdikleri yorgunluk yetmiyormuş gibi bir de içerideki AB muhalifleri veya başarıyı kıskananlar ile uğraşıyor. “Ne başarısı?” diye soranlar bulunabilir.
Biz, bilindiği üzere 40 küsûr yıldan beri AB’ye girmek için uğraşıyoruz. Elbet koca koca Devlet Adamlarımızın bildiği, imrendiği birşey vardı ki, bunun peşine düşüldü, bütün engellemelere rağmen vazgeçilmedi.
Bu yolda en hatırı sayılır ilerlemeler de bu iktidar zamanında oldu. “Tren şu veya bu şekilde ilerliyorsa da” hiç olmazsa ilerliyor, devrilmiyor. Yarın bu iktidar veya gelecek Hükûmetler döneminde gayeye vasıl olunursa, bugünkü emeklerin hatırlanması kadirşinaslık olur.
En kötümserler bile kabul etmeli ki, 40 küsûr yıllık Hükûmetlerin rayına bile oturtamadığı treni AKP güvenilir demiryoluna yerleştirdi. Haraket ettirdi. Diplomatik arenada devlerle mücadele ederek çalıştırıyor, ilerletiyor. Halkımıza düşen görev, Devletimizin ve Milletimizin hakkına hayırlısı olmasını dilemek, girsek de girmesek de çağdaş medeniyeti benimseyerek çalışmaktır. En azından bunun bile Ülkemizin kalkınmasına çok yararı olacak. Türkiye’nin şeref ve itibarı kalkınması ile orantılı olarak artacaktır.
Düşünelim ki, Devlet adamlarımız uygar bir toplum olma hedefine doğru ilerliyor, gayeye ulaşmak için geceyi gündüze katıp çalışıyorlar. Dönen tekere çomak sokmak, engebeli siyasal alanlara bir de yakışıksız takozlar koymak merd olanlara yakışır mı? Allah (c.c.) Doğrularla beraberdir.