Ali H. Demir
15 Ağustos 2006
Bilindiği gibi insan bir toplum içinde dünyaya gelir, büyür, gelişir. Toplum içinde aile ilişkileri, komşuluk ilişkileri, yakın akrabalık ilişkileri ve diğer toplum üyeleri ile sürekli bir ilişki, etkileşim söz konusudur. Toplumsal yapı içinde bir çok değişik toplumsal ilişki, etkileşim olduğu gibi bir çok farklı kurumsal yapı da söz konusudur. Tüm bu ilişkiler, etkileşimler ve kurumsal yapılar toplumun üyelerini etkiler, şekillendirir. Bu kurumsal yapılar içinde okullar da bulunur. Okullar toplumsal yapı içinde oluşturulmuş eğitim kurumlarıdır. Eğitim kavramı her ne kadar okulla özdeşleşmiş bir durumda da olsa eğitim sadece okulda olan bir faaliyet değildir. Eğitim kavramı hemen her yerde söz konusudur. Eğitimi insan için bir öğrenme öğretme süreci olarak ele alırsak yaşanan hayatın her anında da eğitim kavramından söz edebiliriz. Dolayısıyla insanın her an eğitimle yüz yüze gelmesi söz konusudur diyebiliriz. Ancak okuldaki eğitim kavramı için aynı şeyi söyleyemeyiz. Okuldaki eğitime formal eğitim de denildiğini önceki yazılarda dile getirmiştik. Okuldaki eğitim yani formal eğitim insanın yaşamının bir döneminde olup biten bir eğitim yani öğrenme öğretme sürecidir. Formal eğitim okul sınırları içinde yapılırken genel anlamda eğitim için yer, zaman, süre sınırlaması yoktur. Okuldaki öğrenme öğretme sürecinde bir resmiyet söz konusu iken hayat boyu öğrenmede böyle bir durum söz konusu değildir. Toplumsal yaşamın her anında sürekli öğrenen ve öğreten birey için eğitim süreklilik arz eder. Okuldaki eğitimde devletin bir başka deyişle sistemli bir yapının sorumluluğu söz konusu iken okul dışındaki eğitimden bireyin kendisi, çevresi, genel olarak toplumun tümü, toplumdaki kurumsal yapılar toptan etkili olabilir, sorumluluk taşıyabilir. Birey dünyaya geldiği andan itibaren bir ailenin üyesi olarak yaşamını sürdürür. Aile toplumun bir üyesi olarak dünyaya gelen bireyi bir süre şekillendirir, yetiştirir, bir takım bilgi ve becerilerle donatır. Bir bakıma bireyi topluma hazırlar. Belli bir yaşa gelen birey okul eğitimine tabi tutulur. Okuldaki eğitim süreci içinde de birey yine bir takım bilgiler, beceriler, tutum ve davranışlarla karşı karşıya gelir ve şekillenme süreci devam eder. Okul eğitimi sonrası birey toplumun bir üyesi olarak değişik kurumsal yapılar içinde yer alır. Toplumsal yapı içindeki sosyal, kültürel, dini, siyasal, ekonomik ve diğer kurumsal yapılara girer. Tüm bu toplumsal yapılar da bireye bir takım bilgi, beceri, tutum ve davranışlar vermeye devam eder. Bireyi içine alan aile, okul ve diğer kurumsal yapılar birbirinden yalıtılmış olarak, birbirinden bağımsız olarak var olmazlar. Bireyler yaşamlarını sürdürürken aynı anda hem aile, hem okul, hem de diğer toplumsal kurumlarla ilişkide bulunur. Bireyi etkileyen aile, okul ve toplumsal kurumlar kendi aralarında sürekli bir etkileşim içinde bulunurlar. Dolayısıyla birey yaşadığı süre içinde birçok değişik ortamlarda, ilişkiler, etkileşimler yaşar. Tecrübeler edinir. Tüm bu etkileşimler, tecrübeler kişiye özgün bir takım bilgiler, beceriler, duygular, tutumlar kazandırır. Yani birey çevreden aldığı etkilerle sahip olduğu öz niteliklerini birleştirerek özgün bir kişilik olarak var olur. Çevrenin etkisi ve öz niteliklerin birleşimi sonucu ortaya çıkan bireyin toplam nitelikleri toplumun bir bireyi olan kişiyi meydana çıkarır. Benlik olarak var olmamız sadece kendi özgün çabamızın bir sonucu değildir. Dolayısıyla kendimiz, çevremizdeki kişiler, hep benzer durumda toplumsal yapının ve kendi bireysel öz niteliklerinin toplamı durumunda kişilerdir. Buradan şuna varmak istiyorum. Toplum içinde var olan bireyler kendiliklerinden bir birey olarak var olmamaktadır. Bireyin var olmasında rol oynayan kişisel nitelikler yanında toplumsal yapıdan kaynaklanan birçok nitelikler de bireyin oluşumunda rol oynamaktadır. Toplumsal yapıyı oluşturan ise tüm bireylerdir. Dolayısıyla toplumsal yapı içinde olumsuz davranışlara sahip bir birey varsa, toplum içinde bir takım istenmeyen davranışlar yaygınlaşıyorsa bunda toplumu oluşturan her bireyin sorumluluğu vardır. Toplum içinde var olan her birey yaptığı olumlu veya olumsuz davranışlarla çevreye bir takım ürünler sunar. Toplum da bireylerin ortaya koyduğu bu ürünlerden mutlaka etkilenir. Bir tek kişinin yaptığı olumlu veya olumsuz bir davranışı görmezden gelmek, önemsememek, bundan bir şey olmaz gözüyle bakmak yanlıştır. Yapılan her türlü olumlu ve olumsuz davranışlar toplumsal yapıda izler bırakır, toplumsal yapıyı küçük veya büyük oranda etkiler. Bu izler, etkiler zamanla güçlenir. Bu nedenle birey veya toplum olarak görülen her tür olumlu veya olumsuz davranış karşısında bir tepki vermeli, kişisel de olsa değerlendirmemizi dışa yansıtmalıyız. Toplum içinde olumlu veya olumsuz yapılan davranışlara tepki göstermemek bireysel ve toplumsal duyarlılığı köreltir. Bireysel ve toplumsal duyarlılığın olmadığı bir yerde ise güvensizlik, vurdumduymazlık, bana necilik, sorumsuzluk gibi saymakla bitmeyecek toplumsal hastalıklar ortaya çıkar. Bireysel ve toplumsal tepki olumlu davranışların güzel görülmesi, teşvik edilmesi, geliştirilmesi, korunması olumsuz davranışların ise eleştirilmesi, kötü görülmesi, desteklenmemesi, ortadan kaldırılması, uyarılması şeklinde olmalıdır. Toplum ve toplumu oluşturan her birey olumlu veya olumsuz her tür davranışa karşı mutlaka bir tavır takınmalıdır. Unutulmamalıdır ki duyarlı, sorumlu, tepkili, hassas kişilerden oluşan toplumlar her zaman en güçlü toplumlar olmaya adaydır. Toplumsal hayatta bu tür olumlu kişilerin sayısının arttırılması, olumsuz kişilerin sayısının da azaltılması ki olumsuzlukları sıfıra indirebilmek imkansızdır- için toplumsal yapıda bireyi etkileyen aile, okul ve diğer toplumsal kurumların el ve güç birliği yapmaları gerekir. Eğitimi sadece okulda yapılan eğitim olarak algılamanın yanlışlığını, eğitimin her yerde her zaman yapılması gereken bir faaliyet olduğunu vurguladık. Öyleyse toplum için de var olan her bireyin kadın erkek, okumuş okumamış, işçi memur, yöneten yönetilen, büyük küçük ayrımı gözetmeksizin kendi çapında olumlu davranışları yaygınlaştırma, olumsuzlukları yok etme yönünde eğiticilik görevini yerine getirmesi gerekiyor. Selam ve saygılar….