Köşe Yazısı

Tek ayakkabı

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

Bazen
dalgınlıkla ayağımızı bir yerlere çarpar ve sızlanırız.

Oysa
Ayağın taşa takıldığında “Allah kahretsin” dememelisin.

“Dua
etmelisin”’ ki Taşa takılan bir ayağın var.

Bir
bilinen öğütte şudur:

“Ayakkabım
yok diye üzülürdüm, ta ki yolda karşıdan gelen ayaksız bir adam görünceye
kadar.”

Öykümüzde
ayakkabı konusunda.

“Ayakkabıcı,
yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken, sokaktaki bir çocuk onu
izlemekteydi.

Okullar
kapanmak üzere olduğundan, spor ayakkabılara rağbet fazlaydı.

Gerçi
mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en
güzelini ön tarafa koyunca, çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı.

Fakat
bir koltuk değneği kullanmaktaydı.

Hem
de güçlükle..

Adam
ona bir kez daha göz attı.

Üstündeki
pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu.

Bu
yüzden de sağa sola uçuşuyordu.

Çocuğun
baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.

Bir
müddet öyle durdu.

Daldığı
hülyadan çıkıp yola koyulduğunda, adam dükkândan dışarı fırlayıp:


Küçükk!. Diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü?

Bu
seneki modeller bir harika!.

Çocuk,
ona dönerek:


Gerçekten çok güzeller!. Diye tebessüm etti.

Ama
benim bir bacağım doğuştan eksik.


Bence önemli değil!. Diye, atıldı adam.

Bu
dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!.

Kiminin
eli eksik, kiminin de bacağı.

Kiminin
de aklı ya da vicdanı.

Küçük
çocuk, bir şey söylemiyordu.

Adam
ise konuşmayı sürdürdü:


Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun
kafası iyice karışmıştı.

Bu
sefer adama doğru yaklaşıp:


Anlayamadım!. Dedi.

Neden
öyle olsun ki?


Çok basit!. Dedi, adam.

Eğer
yoksa cennete giremeyiz.

Ama
ayaklar yoksa problem değil.

Zaten
orda tüm eksikler tamamlanacak.

Hatta
sakat insanlar, sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler…

Küçük
çocuk, bir kez daha tebessüm etti.

O
güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi.

Adam,
vitrine işaret ederek:


Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. Dedi. Denemek ister misin?

Çocuk,
başını yanlara sallayıp:


Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.

-İndirim
sezonunu, senin için biraz öne alırım!. Dedi adam.

Bu
durumda 20 liraya düşer.

Zaten
sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.

Çocuk
biraz düşünüp:


Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. Dedi.

Onu
kim alacak ki?


Amma yaptın ha!. Diye güldü adam.

Onu
da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.

Küçük
çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı.

Adam,
devam ederek:


Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.


İkiye gidiyorum!. Diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.


Tamam işte!. Dedi adam.

5
Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira.

O
da zaten pazarlık payı olur.

Bu
durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.

Ayakkabıcı,
çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi.

İçerdeki
raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu.

Ama
adam, vitrinde olanı çıkarttı.

Bir
tabure alıp döndükten sonra, çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi.

Ve
çıkarttığı eskiyi göstererek;


Benim satış işlemim bitti!. Dedi.

Sen
de bana, bunu satsan memnun olurum.


Şaka mı yapıyorsunuz? Diye kekeledi çocuk.

Onun
tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?


Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş.. Dedi, adam.

Antika
eşyalardan haberin yok her halde.

Bir
antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar.

Bu
yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük
çocuk, art arda yaşadığı şokları, üzerinden atabilmiş değildi.

Mutlaka
bir rüyada olmalıydı.

Hem
de hayatındaki en güzel rüya.

Adamın,
heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten
sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:


Bana göre 20 lira yeterli.. Dedi.

İndirim
mevsimini başlattınız ya!..

Adam
onu kıramayıp parayı aldı.

Ve
bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.

Her
nedense içi içine sığmıyordu.

Eğer
bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça
yerinden doğruldu.

Sanki
koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu.

Sımsıcak
bir tebessümle teşekkür edip:


Babam haklıymış!. Dedi.

“Sakat
olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!”

 

Sözün Özü

Her
Rüzgâr Savuracak Bir Toz bulur,

Her
Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,

Her
Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur.

1.329 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

TEK AYAKKABI…

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

 

 

Bazen dalgınlıkla ayağımızı bir yerlere çarpar ve sızlanırız.

 

Oysa

Ayağın taşa takıldığında “Allah kahretsin” dememelisin.

Dua etmelisin”’ ki Taşa takılan bir ayağın var.

 

Bir bilinen öğütte şudur:

Ayakkabım yok diye üzülürdüm,

Ta ki yolda karşıdan gelen ayaksız bir adam görünceye kadar.”

 

Öykümüzde ayakkabı konusunda.

“Ayakkabıcı, yeni getirdiği malları vitrine yerleştirirken,

Sokaktaki bir çocuk onu izlemekteydi.

Okullar kapanmak üzere olduğundan,

Spor ayakkabılara rağbet fazlaydı.

Gerçi mallar lüks sayılmazdı ama küçük bir dükkân için yeterliydi. Onların en güzelini ön tarafa koyunca,

Çocuk vitrine doğru biraz daha yaklaştı.

Fakat bir koltuk değneği kullanmaktaydı.

Hem de güçlükle..

Adam ona bir kez daha göz attı.

Üstündeki pantolonun sol kısmı, dizinin alt kısmından sonra boştu.

Bu yüzden de sağa sola uçuşuyordu.

Çocuğun baktığı ayakkabılar, sanki onu kendinden geçirmişti.

Bir müddet öyle durdu.

Daldığı hülyadan çıkıp yola koyulduğunda,

Adam dükkândan dışarı fırlayıp:

– Küçükk!. Diye seslendi. Ayakkabı almayı düşündün mü?

Bu seneki modeller bir harika!.

Çocuk, ona dönerek:

– Gerçekten çok güzeller!. Diye tebessüm etti.

Ama benim bir bacağım doğuştan eksik.

– Bence önemli değil!. Diye, atıldı adam.

Bu dünyada her şeyiyle tam insan yok ki!.

Kiminin eli eksik, kiminin de bacağı.

Kiminin de aklı ya da vicdanı.

Küçük çocuk, bir şey söylemiyordu.

Adam ise konuşmayı sürdürdü:

– Keşke vicdanımız eksik olacağına, ayaklarımız eksik olsa idi.

Çocuğun kafası iyice karışmıştı.

Bu sefer adama doğru yaklaşıp:

– Anlayamadım!. Dedi.

Neden öyle olsun ki?

– Çok basit!. Dedi, adam.

Eğer yoksa cennete giremeyiz.

Ama ayaklar yoksa problem değil.

Zaten orda tüm eksikler tamamlanacak.

Hatta sakat insanlar,

Sağlamlara oranla, daha fazla mükâfat görecekler…

Küçük çocuk, bir kez daha tebessüm etti.

O güne kadar çektiği acılar, hafiflemiş gibiydi.

 

Adam, vitrine işaret ederek:

– Baktığın ayakkabı, sana yakışır!. Dedi. Denemek ister misin?

Çocuk, başını yanlara sallayıp:

– Üzerinde 30 lira yazıyor, dedi. Almam mümkün değil ki!.

-İndirim sezonunu, senin için biraz öne alırım!. Dedi adam.

Bu durumda 20 liraya düşer.

Zaten sen bir tekini alacaksın, o da 10 lira eder.

Çocuk biraz düşünüp:

– Ayakkabının diğer teki işe yaramaz!. Dedi. Onu kim alacak ki?

– Amma yaptın ha!. Diye güldü adam.

Onu da, sağ ayağı eksik olan bir çocuğa satarım.

Küçük çocuğun aklı, bu sözlere yatmıştı.

Adam, devam ederek:

– Üstelik de öğrencisin değil mi? diye sordu.

– İkiye gidiyorum!. Diye atıldı çocuk. Üçe geçtim sayılır.

– Tamam işte!. Dedi adam.

5 Lira da öğrenci indirimi yapsak, geri kalır 5 lira.

O da zaten pazarlık payı olur.

Bu durumda ayakkabı senindir, sattım gitti!.

Ayakkabıcı, çocuğun şaşkın bakışları arasında dükkâna girdi.

İçerdeki raflar, onun beğendiği modelin aynısıyla doluydu.

Ama adam, vitrinde olanı çıkarttı.

Bir tabure alıp döndükten sonra,

Çocuğu oturtup yeni ayakkabısını giydirdi.

Ve çıkarttığı eskiyi göstererek

– Benim satış işlemim bitti!. Dedi.

Sen de bana, bunu satsan memnun olurum.

– Şaka mı yapıyorsunuz? Diye kekeledi çocuk.

Onun tabanı delinmek üzere. Eski bir ayakkabı, para eder mi?

– Sen çok cahil kalmışsın be arkadaş.. Dedi, adam.

Antika eşyalardan haberin yok her halde.

Bir antika ne kadar eski ise, o kadar para tutar.

Bu yüzden ayakkabın, bence en az 30- 40 lira eder.

Küçük çocuk,

Art arda yaşadığı şokları,

Üzerinden atabilmiş

Değildi.

Mutlaka bir rüyada olmalıydı.

Hem de hayatındaki en güzel rüya.

Adamın, heyecandan terleyen avuçlarına sıkıştırdığı kâğıt paralara göz gezdirdikten sonra, 10 liralık banknotu geri vererek:

– Bana göre 20 lira yeterli.. Dedi.

İndirim mevsimini başlattınız ya!..

Adam onu kıramayıp parayı aldı.

Ve bu arada yanağına bir öpücük kondurdu.

Her nedense içi içine sığmıyordu.

Eğer bütün mallarını bir günde satsa, böyle bir mutluluğu bulamazdı. Çocuk, yavaşça yerinden doğruldu.

Sanki koltuk değneğine ihtiyaç duymuyordu.

Sımsıcak bir tebessümle teşekkür edip:

– Babam haklıymış!. Dedi.

“Sakat olduğum için, üzülmeme hiç gerek yok!

Demişti.”

 

Sözün Özü

Her Rüzgâr Savuracak Bir Toz bulur,

Her Hayat Yaşanacak Bir Can Bulur,

Her Umut Gerçekleşecek Bir Düş Bulur.

Bulunmayacak Tek Şey Senin Benzerindir..!

 

Bu duygusal ve ders verici öykü ile 2012 ye veda ederken,

Yeni yılın; herkese Sağlık ve Mutluluk getirmesini diliyorum.

 

Saygılarımla.

 

İbrahim Halil Okuyan

İnşaat Yüksek Mühendisi

30.Aralık.2012 Şanlıurfa

1.017 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir