Cüneyt Gökçe
14 Haziran 2013
Tatil; bir işi paydos
etme, bir meşguliyeti sonlandırma veya ara verme gibi anlamlara geliyorsa da,
yaklaşımımızın “farklı” olması gerektiğini düşünüyorum.
Deyim yerindeyse tatil; vakit öldürme, zamanı
boşa geçirme ve yan gelip yatma şeklinde algılanmaması gerekir. Her şeyden
önce; sağlığın yanı sıra bize bahşedilen iki önemli nimetlerden birisi olan
“zaman” çok değerli ve kıymetli bir hazinedir. Hatta denilebilir ki, yedeği
olmayan ve tekrarı imkânsız olan biricik sermaye zamandır. Yani, ilahi bir
lütuf olarak bize ikram edilen vakit, yerli yerinde ve amacına uygun bir
biçimde kullanılmadığı takdirde sorumluluğu çok çetin olur.
Evet, gerçekten sağlık
nimeti ile zaman nimetinin yokluğu hayalen dahi düşünülse, ne kadar sıkıntıları
beraberinde getireceği izahtan varestedir.
Günlük
meşguliyetlerimizin pek çoğu ancak sağlık ile beraber meydana geldiği ve bütün
bunların bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştiği bilinmektedir.
Gerçekten de, sağlık
olmadan çoluk-çocuk için çalışmak, sağlık olmadan iyi bir öğrenci olabilmek,
sağlık olmadan iyi bir öğretmenlik yapabilmek, sağlık olmadan normal bir esnaf
görevini üstlenebilmek, sağlık olmadan derli-toplu ibadet yapabilmek neredeyse
imkânsızdır. şunu da düşünelim ki, bütün bu faaliyetleri, içerisinde bulunduran
ve tükenip giden en ufak zaman diliminin dahi tekrar geri getirilebilmesi
mümkün değildir.
Bütün bunlar göz
önünde bulundurulduğunda tatile “ayrı” ve “farklı” bir anlam yüklenilmesi
gerektiği sonucu ortaya çıkacaktır.
Elbette, yıl boyu
çalışıp yorulan işçinin, öğrencinin, esnafın ve diğer insanların bir “hava
değişimi”ne ihtiyaçları vardır. Ancak, bu “değişim” güzel sonuçlar doğuracak
şekilde planlanmalı, önemli projelerin alt yapısının görüşüldüğü zaman dilimi
haline getirilmeli, dinlenme ve meşru eğlenmenin yanı sıra eksikliklerin
tamamlanması ve yapılacakların gözden geçirilmesi şeklinde
değerlendirilmelidir.
Unutmayalım ki,
tamamen “bomboş” geçirilen bir tatilden sonra ciddi işlere konsantre olabilmek
de son derece zordur. Bu nedenle büyüklerin çoğu dinlenmeyi “iş değişikliği
yapma” ve “alan değiştirme” şeklinde düşünmüşlerdir.
Dolayısıyla, tatilde
kendimize vakit ayırmamız, okuma fırsatı bulamadığımız kitapları okumamız,
gezdiğimiz gördüğümüz yerleri bilerek dolaşmamız, ziyaret fırsatı bulamadığımız
akraba ve dostları imkânlar ölçüsünde ziyaret etmemiz, vakit ayıramadığımız
çoluk-çocuğumuza vakit ayırıp yakından ilgilenmemiz tatile ayrı bir mana kazandıracaktır.
Diğer taraftan,
çocuklarımıza ciddi bir dini eğitim zemini hazırlamamız, Kur’an okumaları ve
dini bilgilerini sağlamlaştırmaları için yardımcı olmamız, yapmamız gereken
işlerin başında gelir. Yaşlarını, eğlenmelerini ve çocukluklarını göz önünde
bulundurarak yapacağımız bu tür bir katkı, hayatları boyunca yararlanacakları
bir husus olacaktır. Bu yüzden, çocuklarımızın elinden tutarak onları
hocalarına teslim etmemiz ve eğiticiye destek sağlayarak çocuğumuza yardımcı
olmamız ve fıtratına uygun bir eğitim vermemiz geleceğini olumlu
etkileyecektir.
Kuşkusuz, hocalarımız
da çocukların dinlenme, eğlenme ve oynama ihtiyaçlarını dikkate alacak,
fıtratlarını gözden ırak tutmayacak ve pedagojik kurallara uygun bir eğitim
vereceklerdir. Böylece, çocuklarımız dinlerini sevecek, Kuran ve camiye
sempatiyle yaklaşacak ve kendi arzusuyla koşarak öğrenmenin yolunu tutacaktır.
Aksi davranışlar ise, çocukların ömür boyu din, iman, ezan ve Kur’an’dan
soğumalarına sebebiyet verebilecektir.
Sağlıklı ve yararlı bir
tatil dileğiyle…