İbrahim Halil Okuyan
28 Temmuz 2015
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
“Genç
bir Yönetici,
Yeni
Jaguarı içinde kurulmuş,
Biraz
da hızlıca,
Bir
mahalleden geçiyordu.
Park
etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir Düşüncesiyle
dikkatini daha çok yol kenarına vermişti.
Bir
şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana Kadar geçen
mesafede yola çocuk fırlamadı.
Bunun
yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca
frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri
geri gitti. Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu
kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu
yaparken de bağırıyordu :
“Sen
ne yaptığını sanıyorsun serseri?
Bu
yaptığın ne demek oluyor?
O
gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri
düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım.
Neden
yaptın bunu ?
Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi.
“Lütfen,
amca, lütfen kızmayın. Ben
çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı
attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı.” Çocuk,
gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın
arkasına işaret etti.
“Ağabeyim
orada.
Yokuştan
aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben
onu kaldıramıyorum.” Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve
şaşkın adama sordu :
“Onu
kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz?
Sanırım
ağabeyim yaralandı ve benim için çok ağır.” Ne diyeceğini bilemez halde,
Genç
yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı.
Yerde
yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve
ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli
yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin
tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından
bakakaldı.
Jaguar
marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol
ona çok uzun geldi. Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net
görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman TAMİR ettirmedi. Oradaki
İZİ,
Şu mesajı hiç unutmamak için sakladı :
Hiçbir
zaman YAŞAMIN içinden, seni
durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına Mecbur kalacağı
kadar HIZLI GEÇME. YARATICI ruhumuza fısıldar ve KALBİMİZLE konuşur.
Bazen,
onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize
TAŞ FIRLATMAK zorunda kalır.
Sözün
ÖzüYa Fısıltıyı dinle…Ya da taşı bekle.”
*alıntıdır.