İbrahim Halil Okuyan
21 Mayıs 2015
Şimdi
sen su olduğunu düşün.
Su
kadar özel, su kadar faydalı ve su kadar çok, tükenmez…
İnanıyorum
ki gerçekten de öylesin. Ama ister çeşmelerden dökül, ister göklerden yağ,
ister nehirler dolusu ak; Dibi olmayan bir kovayı dolduramazsın.
Yani
seni dinlemeyenlere sesini duyuramazsın…
Unutma,
daha çok bağırdığında daha çok dinlenmezsin… Gürültünün parçası olursun
sadece!..
Suyun
yanında olanlar suyu en az içenlerdir.
Çünkü
Su nasılsa burada, lüzum yok ki suyu kana kana içmeye diye düşünürler… Aynen,
sesini sürekli duyanların seni dinlemedikleri gibi!
Ormandaki
hiç bir hayvan, ırmağın gürültüler koparan yerinden su içmeye çalışmadı şimdiye
kadar. Hepsi, hep sabahın en sakin anını bekledi, suyun durgun yerlerini
bulabilmek için, gittiler ve sakin sakin ihtiyaçlarını giderdiler. Onlar için
en uygun olan ve kendi istedikleri zamanda…
Sen,
hep bir su olduğunu düşün. Su gibi güzel, su gibi yararlı, su gibi
vazgeçilmez…
Ve
su gibi hayat kaynağı olduğunu düşün. Ama su gibi yaşatıcı ol Su gibi yıkıcı,
sürükleyici ve öldürücü değil!..
Sen
bir su ol… Ama rahmet ol, Afet değil!
Su
isen bir bardağa sığabil ki; Damarlara giresin!..
Su
Yüce Tanrı’nın insanlar için yarattığı en büyük nimetlerden biri…
Ve
suya benzediğini unutma! Su gibi özel, su gibi güzel, su gibi faydalı, su gibi
lüzumlu ve su gibi bitmez-tükenmez olduğunu da unutma.
Ayrıca
su gibi sakin olabileceğin gibi, su gibi de kıyametler koparıcı olabileceğini
unutma…
Unutma;
Senin işin rahmet olmak, afet değil!
Vadiler
varken önünde ve ovalar varken, yayılabileceğin Küçük ırmaklara ayırabiliyorsan
kendini ve bardaklara bölebiliyorsan, hayat verirsin çevrene.
Ve yasayabilirsin dünya dönmesine devam ettiği
müddetçe…
Yoksa
hep duyulmayan, dinlenmeyen korkulan ve kaçılan olursun seller, afetler gibi…
Tercih
elindeydi hep ve hep de senin ellerinde olacak…
Ya
tutmayı öğreneceksin dilini veya hiç durmadan konuştuğun için, sadece bomboş ve
anlamsız sesler çıkartan birisi olduğunu zannettireceksin çevrendeki insanlara!
Ama
yapman gereken şu, değil mi;
Düşüneceksin
ne zaman ne söyleyeceğini. Düşüneceksin kimin dinleyip dinlemediğini, kimin
anlayıp anlamadığını. Düşüneceksin anlatmak istediklerinin ne kadarını
anlatabildiğini…
Hatta
anlayanların anladıklarının da senin anlattıklarının ne kadarı olduğunu
düşüneceksin…
Ve
konuşmak için en uygun zamanı bekleyecek, en az ama en uygun kelimeleri seçmeye
çalışacaksın…
Ahmak
olmayan yolcuların, önceden aldıkları biletleri ceplerinde olduğu halde,
saatlerini kontrol ederek, vakit yaklaştığında, vapurun kalkacağı iskelede
hazır olmaları gibi, sen de fikrini bildireceğin kişinin kıyıya yanaşmasını
bekleyeceksin !..
Demeyeceksin;
Ben canim isteyince giderim iskeleye, vapur da o saniyede gelmek zorunda!..
Demeyeceksin;
Ben aklıma geleni aklıma geldiği biçimde söylerim. Karşımdaki de değil duymak,
değil dinlemek, anlattığımdan bile fazlasını anlamak zorunda!..
Keşke
öyle olsaydı. Keşke hakli olsaydın, ama maalesef değil…
Ağzını
açıp Şelaleden dökülen suyu içmeye çalışan bir tavsan gördün mü hiç ?..
Veya
önüne çıkan ağaçları dahi sürükleyen bir selden susuzluk gidermeye uğrasan bir
ceylan gördün mü?
Kaplanlar
bile içebilmek için suyun durulmasını bekler, Beyni olan her yaratık gibi!
Hadi… Sen şimdi su olduğunu düşün ve kendini
su gibi hisset…
Su
gibi özel, su gibi güzel, su gibi berrak, su gibi yararlı…
Su
gibi hayat kaynağı ve su gibi bitmez-tükenmez olduğunu hatırla…
*
Unutmayalım ;
“ Su
hayatın ta kendisidir. “
“Su ateşe hep
galip gelirmiş ta ki tasa
girinceye kadar.”
O halde ne yapmak lazım;
Kendine
dikkat edeceksin, dürüst olacaksın, dik duracaksın, Eğilmeyeceksin, kısaca tasa
girmeyeceksin ki buharlaşmayasın.
Ama yine
su gibi bir küçük
bardağın içine sığdır ki kendini , Girebilmeyi öğren
insanların damarlarına.
Hayat
ver…
Vazgeçilmez
ol! ….
SU GİBİ
OL : TEMİZ VE TEMİZLEYEN !!!