İbrahim Halil Okuyan
15 Eylül 2010
Usta’ya başarısının sırrını sormuşlar.
“Doğru kararlar” demiş.
Hepimizden farklı olarak, Sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar.
“Tecrübe” demiş.
İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş?
Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş:
“Yanlış kararlar!”
Hepimiz aynı gök kubbenin altında yaşıyoruz, ama maalesef hepimiz aynı ufka sahip değiliz.
Referandum sonucunda,
Dış basın kaynaklarının tepkilerini özetlemek istiyorum.
Referandum sonucunun Başbakan Tayyip Erdoğan ve partisi için bir güvenoyu desteği yansıttığını ve 2011 seçimleri öncesinde AK Parti’nin gücünü artırdığını belirtti.
Bu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ulusal seçimlerdeki dördüncü zaferi.
İsrail’de sevilmeyen adam olsa da, Erdoğan Türkiye’de kalıcı bir kazanan durumunda.
Geçtiğimiz gün yapılan referandum da Erdoğan’ın İslam kökenli partisi için bir zafer oldu.
Sonuçlar Erdoğan’ın ordu ve yargı sistemi üzerinde kontrolünü artıracağı gibi, benimsediği ideoloji için de bir zafer oldu.
Artık sivil mahkemelerde yargılanacak olan ordunun bir başka darbe planlaması ve Yargıtay’ın geçmişte olduğu gibi parti kapatması zor bir ihtimal.
Erdoğan artık halinden memnun bir şekilde önüne ve arkasına bakabilir.
Ülkesini uluslararası toplumda daha zengin, daha istikrarlı ve güçlü kıldı.
Erdoğan’ın dün alınan sonuçların ardından 2011 seçimlerinden de galip çıkması, onu Mustafa Kemal Atatürk’ün ardından en uzun görev yapan ve en nüfuzlu lider haline getirecek.
Türkler, İslami etkili hükümetle laik karşıtları arasında bir mücadele olarak görülen referandumda, yargıyı yeniden şekillendirecek ve ordunun güçlerini sınırlandıracak olan anayasal değişiklikler onaylandı.
Referandumla ilgili kutuplaşma Türkiye’nin parçalı siyasi yapısını yansıtıyor.
Bu yapıda Ak Parti’nin omurgasını oluşturan yükselişteki dindar Müslümanlardan oluşan orta sınıf Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti kurduğu 1923 yılından bu yana iktidarı elinde tutan laik elitlere meydan okudu.
Türkiye’de seçmenler, referandumda kapsamlı anayasa değişikliğini kabul ederek İslamcı kökene sahip hükümete büyük bir zafer daha kazandırdı.
Hükümet Türkiye’deki iktidarın, ülkeyi tarihinin büyük bir kısmında yöneten laik Batılı elitten alınması yönündeki adımlarına devam etti
Anayasa değişikliği paketini oylamak için Pazar günü yapılan referandum Başbakan Tayyip Erdoğan için de bir güvenoyu özelliği taşıdı.
Referandum, Türkiye’deki laik düzen ile Erdoğan’ın İslam kökenli Ak Parti’si arasındaki son politik savaş oldu.
Alınan sonuçlar, 2011 seçimleri öncesinde Ak Parti’ye kuvvet verirken, analistler iktidar partisinin bu durumdan fayda sağlamak için genel seçimleri öne çekebileceğini belirtti.
Anayasa değişikliğini savunanlar, ordunun savunduğu laik düzene ait geleneksel yönetiminde değişiklik yapılması adına referandumu önemli bir adım olarak görüyor.
Toplumun büyük kesimi teklif edilen anayasa değişikliği paketinin içeriği hakkında bilgi sahibi değildi.
Yapılan anketler seçmenlerin yüzde 50’sinin sunulan değişikliklerden bir tanesini bile bilmediklerini gösterdi. Buna rağmen katılım yüzde 78 olarak gerçekleşti
Başbakan Erdoğan Pazar günkü referandumda kazandığı zafer ile Temmuz ayında yapılacak genel seçimler öncesinde iktidarda üçüncü bir dönem elde etme şansını artırdı. Yapılacak değişiklikler, Ak Parti iktidara geldiğinden bu yana, İslamcılığa karşı kendilerini son savunma hattı olarak gören general ve yargıçların güçlerini kısıtlayacak.
Avrupa Komisyonu, referandumdan çıkan sonuçları memnuniyetle karşılayarak, bunun doğru yönde bir adım olduğunu belirtti.
Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle “Bu reformlar doğru yönde atılmış bir adımdır. Türkiye’nin AB üyelik kriterlerine uyum sürecindeki çabaları sürecinde gündeme gelen bir dizi öncelik değiştirilen maddeler kapsamında gündeme gelmiştir” dedi.
Füle sonuçların, “Türk vatandaşlarının haklarını ve özgürlüklerini artırma açısından reformlara devam etme yönündeki kararlığını” gösterdiğini “ancak etkilerinin gerçekten uygulanıp uygulanmayacağına bağlı olduğunu” belirtti.
Füle “Bugün Türkiye’de birçok insanın dile getirdiği gibi biz de bu değişikliklerin ifade özgürlüğü ve din özgürlüğü gibi öncelik alanlarındaki ihtiyaçlara cevap verecek reformlarla tamamlanması gerektiğine inanıyoruz” dedi.
Füle sivil anayasa çağrısı yapanlarla aynı fikirde olduklarının altını çizdi.
ABD Başkanı Barack Obama ise:
referanduma neredeyse yüzde 80 oranındaki katılımın işaret ettiği Türk demokrasisinin canlılığını övdü.
Erdoğan’ın önemli bir siyasi zafer kazandığı belirtildi.
Erdoğan’ın “Türkiye’nin tarihi bir atım attığı ve reformları sürdürmeye devam edeceği görüşü” vurgulandı.
Avrupa yolunda atılmış bir adım.
Referandumun sonucu,
Türkiye’nin büyük oranda merkezileşmiş, yarı-demokrasisinden, daha Avrupai bir demokrasiye geçişi gösteriyor.
Erdoğan hiç kuşkusuz dindar.
Ancak kendisinin bugüne kadar gizlediği, anti-demokratik bir niyeti olduğunu ispatlayan bir kanıt da yok.
Manzara o kadar da güven verici değil.
Türkiye halen, görece olarak fakir ülkeler arasından çıkmaya yetecek kadar hızlı büyümüyor.
Bunun olması için hükümetin dikkatini yeniden reformlara vermesi gerekiyor.
Hukuk sistemi aşırı karmaşık, eğitim seviyesi ortalamanın altında ve doğrudan yabancı yatırımları için çok fazla engel var.
Seçmen anayasa değişikliklerine destek verdi, askerler ve hâkimler kaybetti.
Türkiye köklü bir değişime hazırlanıyor.
Sonuçlar Kemal Kılıçdaroğlu için şahsi bir yenilgi oldu.
Oy kullanamaması Kılıçdaroğlu’nun daha da küçük düşmesine neden oldu.
Türk ordusu savaşı kaybetti.
Sonuç Türkiye’nin askerci geleneğine büyük bir darbe. Muhalifler Erdoğan’ın sok kale olan yargıyı da ele geçireceğinden korkuyor.
Sonuçlar, Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerini güçlendirecek.
İktidar partisi muhalefete daha az duyarlı hale gelecek. Türkiye’nin Batı yanlısı tutumunu terk edip, İran gibi komşularıyla yakınlaşması konusunda Başbakan Erdoğan’ın eli daha da güçlenecek.
Sonuç olarak;
Ortak tepki olumlu.
Yarınlar için ümitli olmamak için sebep yok.
Asker ve yüksek yargı kendi öz eleştirisini yapma durumunda.
Ortaya atılan korku tohumlarının; statükonun yerini korumak için mi? yoksa gerçekler mi olduğunu zaman gösterecek.
Seçimin mağlubu yine aynıdır ve Türkiye’nin sosyolojik gerçeğine ayak uyduramayan şehirli oylar, varoşlara ve köylülere karşı yine büyük bir hezimet yaşamıştır.
Şu anda gündem, MHP yi parçalama ve tabanını paylaşmak üzerine oluşturuluyor.
Televizyonlar birden gündeme bu konuyu oturttu.
Kalan 3 parti; AKP, CHP ve BDP olacak gibi.
Bu durum AKP ve CHP yi aralarında daha fazla diyalog kurmaya zorunlu kılabilir.
Genel seçimlerden sonra oluşacak yeni meclisin dağılımı çok şeyi şekillendirecek.
Saygılarımla.