K. Eren Akalın
4 Aralık 2007
Kentimiz gitgide büyüyor, nüfus artışında Türkiye genelinde ilk üçü zorladığımız son nüfus sayımıyla zaten açıklandı. Kentleşmenin getirdiği sancılar ise, çok yakın zamana kadar küçük bir Anadolu Kenti görünümünde olan Urfa’yı, yaşanması daha zor ve biraz da tehlikeli bir şehir hüviyetine büründürmekte. şehir büyüyor, sorunlar büyüyor. Büyüyen en önemli tehlike ise çaresizliğimiz.
Büyük Urfa’nın bana göre görünmeyen veya görülmek istenmeyen en büyük sıkıntısı adamsızlık.Bu toplumda doğru dürüst bir adam malesef yetişmiyor. Milletvekillerimizden bu güne kadar hemen hiçbir hayır görmedik ama öte yandan yılmadıkta.Karşımıza nice basiretsizler geldi, bizler Erbakan’a, Demirel’e, Özal’a ve şimdi de Erdoğan’a oy verebilmek için bu ‘nadide’ insanları vekil diye meclise yolladık. Aslında hepimiz biliyoruz, biz bu insanları sonuna kadar hak ediyoruz.
Gelen bürokratlarda, bu toplumun aynası, vekillerimizin aynısı. Urfalı’ların en büyük zevki de bu bürokratları iltifat yağmuruna tutma yarışı. Aman müdürüm, yaman müdürüm, sen ne eylersen güzel eylersin müdürüm.Çıkıp da gelen bu insanlara, bu memleketin bu sorunu var ve sen bu sorunu çözmek için buradasın, bu yüzden, bu devlet bizden aldığı vergilerle sana maaş ödüyor diyen yok. Bu, bu, bu.. Bu memleketin bu halde olmasının sebebi de bu.
Sayın müdürüm, sayın valim, sayın başkanım, sayın bakanım,sayın rektörüm, sayın vekilim, sayın manavım..Bizler bu şehirde bir sempozyumun açılış konuşması tadında yaşıyoruz. Bizler bu insanlardan şehrimiz için istifade etmektense, şahsımızın istifadesi için elimizden gelen her türlü iki yüzlülüğü yapıyoruz. Ben gerçektende Urfa’da vazife yapmış hiçbir bürokratı kabahatli bulmuyorum çünkü onlar bizim istediğimiz her şeyi layıkıyla yerine getiriyorlar. Kabahat bizde, kabahat Urfalı’ların kendilerini bunlara layık görebilen düşünce yapısında. Yoksa elin müdürünün ne kabahati var!