Deniz Güney
17 Ekim 2012
Biz, Hz. İbrahim’den beri haksızlığa boyun eğmedik.
Kim bize haksızlık ettiyse karşısında durduk.
Ancak haksızlığa karşı durduğumuz kadar haksızlık ettiklerimiz de oldu.
İşte buyurun size son Urfaspor maçı.
Şimdi bu olaylarda “Vali İstifa” demenin ne manası var?
Oysa biz Valiye haksızlık ettikçe o bizim hakkımızı aradı.
Urfaspor’un şampiyonluğa taşınmasında çok emeği geçti.
Eğer biz Urfasporu Vali Bey kadar sevseydik şimdi bu durumda olmazdık.
Tamam doğrudur.
Futbolun adaleti yoktur ve İzmir bölgesi hakemlerinden de çok çektik.
Hakemin haksız kararına tepki göstermeyelim demiyorum.
Ben holiganlaşmayalım istiyorum.
Bir de tepki gösterirken yanlış ata oynamayalım diyorum.
Hangi Urfalıya sorduysam,
GAP Arenada filmin koptuğu anı yanlış buldu.
Stadın içine atlayanları, koltukları kırıp sahaya fırlatanları, hakemin üstüne yürüyenleri eleştirip duranlar oldu.
Peki, bu taşkınlık sonucu değiştirdi mi?
Kusura bakmayın ama kendi parmağımızı kendi gözümüze soktuk
Rüzgârda tersine dönen kravatlarımız şimdi yılan gibi boynunuza dolandı.
Bununla da yetinmeyip kalkıp bir de “Vali İstifa” dedik.
Vefasızlığın bu kadarı fazla değil mi sizce?
Gerçi bu istifa çağrılarını biz, cezaevi olaylarında da duyduk,
Akçakale’ye top mermisi düştüğünde de.
Sanki cezaevini Vali yaktı.
Sanki Suriye’den top mermisini üzerimize vali attı.
Sanki hakeme düdüğü Vali çaldırttı.
Hiç kusura bakmayın ama şimdi benim gibi birçok Urfalının gözümde, Cezaevi ve Akçakale olaylarında, “Vali İstifa” diye bağıranlarla Urfaspor maçında, “Vali İstifa” diye bağıranların hiç bir farkı kalmadı.