Mehmet Göncü
22 Eylül 2010
“İSOT” yani biberin birçok çeşidi vardır. Bu faydalı bitkinin ana vatanı bildiğiniz gibi Güney Amerika’dır. Yeni kıtanın keşfinden sonra eski dünyaya getirilen bu sebze türü bitkinin, besleyiciliği, lezzeti ve yararları anlaşılınca bütün dünyada yetiştirilip tüketilmeye başlanmıştır.
En çok Amerika kıtasında yetiştirilip tüketilen İsot, Urfamızda da hatırı sayılır miktarda yetiştirilip tüketilmektedir.
Urfa isotu gerçekten çok lezzetlidir. Bu değerli ve yararlı sebzeyi sabah kahvaltısında közleyerek sıcak ekmekle yemeyen Urfalı hemen hemen yok gibidir. Urfa’da yılda binlerce ton isot kurutulur, reçeli yapılır. Çiğköftenin, lahmacunun baş katkı malzemesi kırmızı kuru isottur. Ayrıca yemeklerin de lezzet kaynağı da yine Urfa isotudur.
Hal böyle iken son zamanlarda isot kurutmada bana göre bazı yanlışlar az da olsa yapılmaktadır.
Şöyle ki;
1. İsot doğrandıktan sonra damlara serilir ve güneşten ısı ve ultraviyöle ışınları alarak kurur. Rengi daha da kırmızı olan ve çekildikten sonrada çok az zeytinyağı ile karıştırılan bu isot daha güzel bir renge kavuşur. Bu şekilde kurutulan biber de aflatoksin bakterisi oluşamaz. Bu şekilde kurutma doğru ve faydalı bir kurutmadır. Eğer bu kuruyan biber henüz çekilmeden önce naylon torbalara su serpilerek konulur ve karartmaya bırakılırsa bu yanlış ve sağlıksız bir kurutma şeklidir. Son yıllarda bazı evlerde neden bu şekilde kurutulmaya geçildiğini anlamak mümkün değil ve bilimsel bir açıklaması da yoktur. İşte aflatoksin bakterisi bu şekildeki kurutma esnasında meydana gelir. Bu aflatoksin bakterisinin insan bedenine verdiği zararları bir tanıdık doktora sorup öğrenebilirsiniz. Zira bu husus uzmanlık ister, dolayısı ile beni aşar.
2. İsotun tohumu da çok besleyicidir. İnsan dahil tüm memeli canlılar isot’un meyvesi gibi,tohumunu da sindirip faydalı yaşam enerjisine çevirebilirler. İsotun tohumunu sindiremeyen canlılar ise kuşlar yani kursaklı canlılardır. Kuşlar isot tohumunu sindiremedikleri için isot meyvesini yedikten sonra tohumunu uçtukları, kondukları alanlara dışkıları ile bırakır ve isotun yeniden yeşermesini bir doğal süreç olarak sağlarlar. Ayrıca kuşların tat alma duyguları da memeliler gibi olmadığından meyvenin acısından da etkilenmezler.
Demem o ki; isot aslında acı tadını kendini ve tohumlarını memeli canlılardan korumak için meyvenin içinde oluşturduğu kapsaisin maddesini meyvenin içinde oluşturduğu damarları vasıtasıyla geliştirmiştir.
Zira; İnsan gibi diğer memeli canlılardan korunmak için isotun geliştirdiği bu acı, zamanla tat alma duygusunun alışma sonucu bir lezzet haline dönüşmüştür.
Özetle; son derece faydalı ve besleyici olan isot tohumlarının atılmaması, kurutulup çekilmesi doğru ve ekonomik bir davranıştır.
Tohumların çöpe atılması ise çok yanlış ve büyük bir ekonomik kayıptır. Bu manada çok şükür Urfamız da Tarım İl Müdürlüğümüzün sık sık uyarmaları ve takibi sonucu ilimizde kurallara göre üretilen isotlar da aflatoksin bakterisi kabul edilir sınırların altına düşmüştür. Bu nedenle ilgili müdürlüğümüzün tüm personelini yürekten kutlar, başarılarının devamını dilerim.
Dürüst ve şeffaf bir toplumda, lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…