Köşe Yazısı

Rusya-Urfa / Öküz Bokunu Altın Diye Yutturma !

K. Eren Akalın

K. Eren Akalın

Tüm Yazıları Gör

12 Haziran 1991’de Sovyetler Birliği’nin onbeş cumhuriyetinden en büyüğü olan Rusya’da başkanlık seçimleri yapıldı. Oyların yüzde 57’sini alan Boris Yeltsin, Rusya tarihinde halkın oylarıyla seçilmiş ilk başkan oldu.


 


18 Ağustos 1991’de Gorbaçov, bir askeri darbeyle devrilmek istendi.


Darbecilerin tankları Moskova’ya girdi. Boris Yeltsin darbecileri hain


ilan etti. Parlamentonun önünde konuşlanmış tanklardan birinin üzerine çıkarak,


tüm dünya televizyonlarının canlı yayınladığı tarihi konuşmasını


yaptı ve Rus halkı adına darbecilere karşı direneceğini söyledi.


 


O ana kadar olup bitenleri evlerinde, televizyonlarının başında korkuyla


izlemekte olan Rus halkının büyük bir bölümü Yeltsin’in karşı


çıkışından cesaretlenerek yollara döküldü. Kısa bir sürede on binlerce


Moskovalı, tankın üstündeki Yeltsin’in etrafını büyük bir coşkuyla


sarmıştı.


 


21 Ağustos 1991 günü darbeciler Moskova’dan kaçtı. Gorbaçov tutsak


bulunduğu Kırım’dan Moskova’ya getirildi. Yeltsin, Rusya’nın parlayan


yıldızıydı artık. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri Yeltsin’in darbecilere


karşı başarılı direnişini demokrasinin bir zaferi olarak görüyor,


demokrat Yeltsin’i çılgınca alkışlıyordu.


 


 


8 Aralık 1991 günü Sovyetler Birliği Komünist Partisini kapattıran


Yeltsin, Sovyetler Birliği’nin de dağılmış olduğunu duyurdu.


 


Yetmiş yılı aşkın bir süre, amansız düşmanı kapitalizme karşı savaşmış


olan Rusya’nın devlet başkanı Boris Yeltsin, bozulan  Rus ekonomisini


düzeltmek için, ABD kapitalizminin en acımasız iki kurumu olan IMF ve


Dünya Bankası’na başvurdu.


 


 


IMF’ye teslim olan Yeltsin, ‘şok tedavisi’ olarak sunulan IMF’nin


önerilerini hemen kabul edip Rus halkına dayattı. Yeltsin, IMF’nin Rus


halkını perişan edecek olan önerilerini, ‘radikal reformlar’ olarak


niteliyor, hiç kimsenin bu reformlara karşı çıkmasını istemiyordu.


 


Sözde reformların ardından faizler yükseldi,  sosyal harcamalarda büyük kesintiler yapıldı, başta gıda maddeleri olmak üzere tüm tüketim maddelerinin fiyatları tavana vurdu, milyonlarca kişi işsiz kaldı, Ulusal gelir yarı yarıya azaldı, Rus halkı fakirleşti. Oligark denilen bir avuç vurguncu dolar milyarderi oldu. Özelleştirme adı altında devletin fabrikaları, yeraltı ve yer üstü zenginlikleri yağmalandı. Büyük yağmacıların arkasında, Yeltsin’in etrafını kuşatmış Yahudi kökenli Rus politikacılara her türlü destek veren ABD’nin Siyonist bankerleri ve şirketleri bulunmaktaydı .


Rus halkı açlık sınırına dayandı.


 


 


Rus halkı fakirleştikçe, ABD’nin Yeltsin’e olan övgüleri de artıyordu.


Yeltsin’i tüm dünyaya örnek bir demokrat olarak tanıtıyorlardı.


 


Ekmek kuyruklarında sürünen Rus halkını görmezlikten gelen Yeltsin,


‘radikal reformların’ süreceğini duyuruyordu. Oysa kendi yardımcısı


Rutskoy bile bu reform programını ‘ekonomik soykırım’ olarak


niteliyordu.


 


Ekonomi çöküp milyonlarca insan işsiz kalınca, Yeltsin’e karşı siyasi


hareket başladı. Parlamentoda iki cephe oluştu. Yeltsin’e karşı


olanlar üst üste önergeler vererek Yeltsin’i görevden almaya


çalışıyorlardı.


 


21 Eylül 1993’te Yeltsin, televizyona çıktı, ulusa seslendi.


Parlamentoyu kapattığını duyurdu. Yeni seçimlere kadar ülkeyi, özel


yetkilerle kendisi yönetecekti. ABD’nin övdüğü örnek demokrat Yeltsin,


muhalefete dayanamayıp parlamentoyu kapattığını duyurduğu günün hemen ertesinde Rus Parlamentosu toplandı. Yeltsin görevden alındı, yerine yardımcısı atandı. Artık her şey çığırından çıkmıştı. Rusya çok


tehlikeli bir siyasi bunalımın içine yuvarlanmıştı. On binlerce


Moskovalı sokaklara döküldü. Meydanlar Yeltsin karşıtı sloganlarla


inliyordu. Rus halkı, parlamentosunu savunuyordu.


 


Ordunun ve güvenlik güçlerinin desteğini alan Yeltsin, 4 Ekim 1993


günü, Beyaz Saray adı verilen Rus Parlamentosunu topa tutturdu. Tüm


dünya televizyonları , Rus parlamentosunun topçu ateşi altında


kalışını anında yayınladı. ABD Başkanı Bill Clinton, Yeltsin’in bu eylemini, demokrasinin savunulması olarak gördüğünü duyuruyor, demokrat Yeltsin’i destekliyordu.


 


Yeltsin, Aralık 1994’de Çeçenistan’a askeri saldırıda bulunup işgal


etti. Moskova’nın denetiminde özerk bir cumhuriyet kurmayı denedi.


Ancak Çeçenlerin güçlü direnişi karşısında geri çekilmek zorunda


kaldı, iç politikada güç duruma düştü.


 


IMF’ye teslim olmuş Rusya’nın 1995’de dış borçları çok artmıştı. Hem


bu borçları ödemek hem de Rusya’da yeni türemiş işadamlarının 1996


başkanlık seçimlerinde desteğini alabilmek için, Yeltsin yeni bir


özelleştirme yağması başlattı. Rusya’nın en büyük fabrika ve


işletmelerinin hisselerini, yeni türemiş Rus bankalarına nakit para


karşılığı yok pahasına sattı. Bu hisseleri ele geçiren, kendilerine


oligark denilen, hemen hemen tamamı Yahudi kökenli olan Rus işadamları


ulusal medyanın ve bankaların sahibi oldular.


 


 


 


Alkol bağımlısı olan Yeltsin, 1995’de iki kez kalp krizi geçirdi.


 


17 Aralık 1995’de yapılan parlamento seçimlerinde, Yeltsin


taraftarları beklenmedik ağır bir yenilgi aldılar. Yeltsin’in dolaylı


olarak desteklediği  ‘Vatanımız Rusya Partisi’ oyların sadece %


12,2’sini alırken, Genadi Zuganov’un liderliğindeki ‘Rusya Federasyonu


Komünist Partisi’ oyların  % 34,9’unu alarak seçimden birinci


parti olarak çıkmıştı. Artık herkes, Haziran 1996’da yapılacak devlet


başkanlığı seçimini Komünistlerin lideri Zuganov’un kazanacağına kesin


gözüyle bakıyordu.


 


Şubat  1996’da Boris Yeltsin, Haziran 1996’da yapılacak devlet


başkanlığı seçimlerine katılacağını duyurdu. Bir dönem daha başkan


olmak istiyordu.


 


Yeltsin’in karşısında iki güçlü aday vardı:


Komünistlerin lideri Genadi Zuganov


General Aleksandr Lebed


 


Yeltsin adaylığını açıkladıktan hemen sonra yapılan kamuoyu


yoklamalarının ortaya koyduğu görünüm şöyleydi:


 


Genadi Zuganov: % 50-55


 


General Lebed:    % 30-35


 


Başkan Yeltsin:  % 2-8


 


Ekonomiyi IMF’ye teslim eden, Rusya’nın yeraltı ve yer üstü


zenginliklerini özelleştirme adı altında yok pahasına yağmalatan,


halkın işsiz ve aşsız kalmasına neden olan Yeltsin’i halk artık


istemiyordu. Onun alkol bağımlısı oluşu, ciddi sağlık sorunlarının


bulunuşu ve dengesiz davranışları da gözden iyice düşmesinin nedenleri


arasındaydı.


 


Kamuoyu yoklamalarının ortaya koyduğu kara tabloyu gören Yeltsin


taraftarları paniğe kapıldılar. En çok korkanların! başında,


özelleştirme yağmasıyla milyarlarca dolar vurgun vuran oligarklar


geliyordu. Bu kişiler toplanıp, Yeltsin’e başkanlık seçimlerini iptal


etmesi için baskı yaptılar. Açıktan açığa, ‘Seçime gerek yok, ülkeyi


bir diktatör olarak siz yönetin!’ diyorlardı. Bunları söyleyenlerin


tümü de, ABD tarafından desteklenip övülen Rusya’nın yeni demokrat


yıldızlarıydı.


 


Yeltsin kendisine verilen! öğüdü dinlemedi. Sadece seçim kampanyasını


yürütecek ekibi değiştirdi. Ekibin başına kızı Tatyana ve özelleştirme


yağmasının mimarı Çubais’i getirdi.


 


Çubais hemen işe koyuldu. Bankerlerden ve medya patronlarından oluşan


bir çekirdek kadro kurdu. Medya patronları sürekli Yeltsin yanlısı


propaganda yapacaklar, bankerler de paraları seçim kampanyasına


akıtacaktı. Bu hizmetlerine karşılık olarak da Çubais, özelleştirme adı


altında Rusya’nın en değerli kurum ve kuruluşlarını bu kişilere peşkeş


çekecekti.


 


Yapılacak başkanlık seçiminde uygulanan kural şuydu: İlk oylamada oyların % 50’sinden fazlasını alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu. Eğer ilk oylamada hiçbir aday oyların % 50’sini alamazsa, bir ay içinde ikinci  bir seçim yapılıyor bu kez en çok oy alan aday seçimi kazanıp başkan oluyordu.


 


Rusya devlet başkanlığı seçim tarihi, 16 Haziran 1996 olarak


duyuruldu. Seçim kampanyası başladı.


 


Rus medyasının tamamı Yeltsin yanlısı propaganda yapıyor, diğer


adaylara televizyonda konuşma fırsatı verilmiyordu. Buna rağmen


yapılan kamuoyu yoklamalarında Yeltsin, hala Zuganov ve Lebed’in çok


gerisinde kalıyordu.


 


Yeltsin’in kampanyasını yürüten kızı Tatyana ve ortağı Çubais, çok


çabuk bir çare bulmak zorundaydılar.


 


Buldular da.


 


Özelleştirme yağmasından milyarlarca dolar vurmuş olan Yahudi kökenli


Rus işadamlarının aracılığıyla, ABD’den yardım istediler. Açıkçası,


Amerikalıların Rusya’ya gelip başkanlık seçimini kendilerine


kazandırmalarını bekliyorlardı !


 


Amerikan yönetimi, çok bilgili ve deneyimli üç siyasi uzman danışmanı


Moskova’ya hemen göndermeye hazır olduğunu bildirdi.


 


Üç Amerikalı siyasi uzman danışman; George Gorton, Dick Dresner ve Joe


Shumate acele Moskova’ya geldiler ve hemen işe başladılar.


 


Peki, bu üç danışman hangi konuda uzmandılar?


 


Seçim kampanyalarını yönlendirmede uzmandılar. Amerikan ağzıyla söyleyecek olursak, ‘öküz bokunu altın diye yutturabilecek’ kertede yetenekliydiler. Şimdi de Yeltsin’i Rus halkına, ‘eşi bulunmaz demokrat bir lider’ olarak yutturacaklardı .


 


Üç Amerikalı uzmanın ilk önerileri şu oldu: Yeltsin’in rakipleri hakkında medya


sürekli olarak yalan haberler uyduracak, çamur atacaktı. Ruslar bu


öneriye karşı çıktı. Yalan söylenmeyecek, çamur atılmayacak, dürüstlük


ilkesine bağlı kalınacaktı. Amerikalıların yanıtı ise çarpıcıydı:


Seçimi kazanmak istiyorsanız bizim söylediğimiz gibi davranacaksınız,


dürüstlükle seçim kazanılmaz!


 


Amerikalı üç siyasi uzman danışman ikinci önerilerini yaptılar:


Yeltsin halkın arasına girecek, onlarla kucaklaşıp öpüşecek, gençler


için düzenlenecek eğlence programlarına katılacak, onlarla beraber


şarkılar söyleyip dans edecek, kısacası ‘çok sevecen, çok tonton’ bir


kişi rolünü oynayacaktı! Ruslar bu öneriye de sıcak bakmadı.


Yeltsin’in doğal davranmasından yanaydılar, rol yapmasını


istemiyorlardı . Amerikalı uzmanlar yine sert çıktılar, rol yapmadan,


halkı kandırmadan seçim kazanılamazdı! Ateşli tartışmalardan sonra Amerikalı üç uzman danışmanın önerileri kabul edildi. Artık Yeltsin’in seçim kampanyasında ipler bu üç Amerikalının eline geçmişti.


 


‘Öküz bokunu altın diye yutturabilecek’ düzeyde yetenekli üç Amerikalı


uzman; bir yandan Yeltsin’in nerede, neler konuşacağını, kimlerle


buluşacağını belirlerken, bir yandan da medyanın kullanacağı


sloganları üretiyordu.


 


Rus medyası, Yeltsin’in rakipleri hakkında asılsız dedikodular,


yalanlar, iftiralar uyduruyor, en aklı başında olanların bile kafalarını


karıştırıyordu. Yeltsin’in rakipleri Zuganov ve Lebed bu karalama


kampanyası karşısında şaşkın, kendilerini savunacak, seslerini


duyuracak değil bir televizyon kanalı, bir gazete dahi bulmakta


zorlanıyorlardı .


 


İşte bu atmosferde, 16 Haziran 1996’da başkanlık seçimleri yapıldı.


Katılım oranı % 70 olmuş ve şu sonuçlar alınmıştı:


 


Yeltsin ( % 35,3 ), Zuganov ( % 32 ), Lebed ( % 14,5 ).


 


Seçimin ilk aşamasında başkan seçilememişti, ancak bu sonuç Yeltsin


için çok büyük bir başarıydı.  Birkaç ay öncesine kadar kamuoyundaki


desteği % 5 dolaylarındayken, sanki sihirli bir el değmiş ve bu oran


% 35’e çıkmıştı. Yeltsin’in kampanya ekibi sevinç içindeydi. Üç


Amerikalı uzman ise daha soğukkanlı davranıyor, asıl savaşımın yeni


başladığını söylüyordu.


 


 


Üç Amerikalı uzman hemen kolları sıvadılar. Yolun yarısını başarıyla


geçmişlerdi  ama asıl öldürücü darbeyi şimdi vurmaları gerekiyordu.


Yeltsin’e acele bir öneri götürdüler: İlk aşamada % 14,5 oy alan


Lebed’e, geri çeviremeyeceği kadar parlak bir teklif götürün ve


Lebed’in ikinci aşamaya katılmasını önleyin


 


Seçimin ilk aşamasından iki gün sonra, 18 Haziran 1996’da Başkan


Yeltsin, üç Amerikalı uzmanın önerisini yerine getirdi. Lebed’i,


‘Rusya Federasyonu Güvenlik Konseyi Sekreteri’ ve ‘Başkanın Ulusal


Güvenlik Danışmanı’ olarak atadı. Lebed, ağzı kulaklarında, bu yüksek


prestijli atamayı hemen kabul etti ve başkanlık seçiminin ikinci


aşamasından çekilmiş olduğunu ilân etti.


 


 


 


Lebed’in çekilmesiyle meydan, Yeltsin ve Zuganov’a kalmıştı.


Üç Amerikalı uzman, Zuganov’u yıpratacak kampanyaya hemen


başladılar. Tüm medya hemen her gün ve neredeyse günün tamamında şu


sloganları tekrar edip durdu: ‘Zuganov’a verilecek oylar, Komünistleri


tekrar iş başına getirecektir! ‘, ‘Zugonov’u seçmek demek, diktatör


Stalin’i diriltmek demektir’, ‘Zuganov’a verilecek oylar,


demokrasinin sonu, özgürlüklerin sonu olacaktır, ‘Bir komünist olan


Zuganov eğer seçilecek olursa, Rusya’da iç savaş çıkacaktır’, ‘Mal


sahibi, mülk sahibi, iş sahibi olmak istiyorsanız oyunuzu demokrat


Yeltsin’e verin’, ‘ABD’nin ve Avrupa’nın saygı duyduğu Başkan


Yeltsin’i seçin’.


 


Medya bu tek yanlı propagandayı sürdürürken, özelleştirme vurguncusu


Rus işadamlarının oluşturduğu havuzdan milyonlarca dolar, üç Amerikalı


uzmanın saptadığı bölgelerde, belirlediği gruplara dağıtılıyordu. Tam


bu sırada IMF, Rusya’ya 10 milyar dolar kredi verdiğini duyurdu.


Yeltsin’in seçim kampanyasını yürütenler sevinç içindeydiler.


 


Üç Amerikalı uzman, Yeltsin’e bir öneri daha götürdüler: Neredeyse iki


yıla yakın ödenmeyen emekli maaşlarını ve birikmiş işçi ücretlerini


hemen ödeyin. Ödemeler derhal yapıldı. Televizyon kanalları, birikmiş


emekli maaşlarını alan yaşlıların ve ücretlerini alan işçilerin


Yeltsin’in boynuna sarılarak nasıl ağlaştıklarını, ellerini yüzünü


nasıl öptüklerini tekrar tekrar gösterip durdu.


 


Seçimin ikinci aşamasına bir hafta kala, Yeltsin bir kalp krizi daha


geçirdi. Üç Amerikalı uzmanın yönlendirmesiyle medya bunu halka,


Yeltsin aşırı yorgunluktan grip oldu, diye duyurdu. Yeltsin’in yanına


hiç kimse sokulmadı, fotoğrafı çekilmedi, görüntüsü alınmadı. Bu


olumsuzluğun  ustaca atlatılmasından sonra, 3 Temmuz 1996 günü


başkanlık seçiminin ikinci aşaması gerçekleştirildi. Yüzde 68,9


katılımın sağlandığı seçimde iki aday şu oyları almıştı:


 


Yeltsin ( % 53,8 ), Zuganov ( % 40,3).


 


ABD’den özel olarak getirilen üç Amerikalı uzman, medyanın ve


özelleştirme vurguncularının desteğiyle, ‘öküz bokunu altın diye’ Rus


halkına yutturmayı başarmıştı. Boris Yeltsin, ikinci kez Rusya’nın


devlet başkanı olarak seçilmişti.


 


*          *         *


 


Biraz uzun oldu ama demem o ki;


 


Aday listeleri açıklandığında Urfa’da hükümete büyük bir tepki oluştu, “AKP 11 milletvekilini zorlar mı ?” diye başlanan sohbetler “AKP Urfa’da 6’ya düşer mi ?”ye dönüştü.


 


İşte tam bu esnada Urfa’da AKP’nin başını ağrıtacak İbrahim Tatlıses bir şekilde adaylık başvurusunu geri çekti,


 


Göreceksiniz İkinci adım ise tepkileri göz boyayarak, gündem saptırarak sıfırlamak olacak,


 


Bunun için Amerika’dan danışman mı getiriler , “öküz bokunu altın diye yuttururlar bilemem ama yaşayıp göreceksiniz 12 Haziran’a kadar Urfa’da hiçbir şey bugünkü gibi olmayacak.


 


 


 


 



Yasal Uyarı: Yayınlanan haberin tüm hakları URFAHIZMET.COM’a aittir. Kaynak gösterilse dahi haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın

1.549 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir