Abuzer Akbıyık
20 Kasım 2009
Dünüyle, bugünüyle hatta yarınıyla tarih kokan Şanlıurfa bu özelliğiyle dünya uygarlık ve medeniyet tarihinin başlangıç noktası olarak kabul edilmektedir. Sosyo-kültürel anlamda ön plana çıkan şehir; üç Semavi din tarafından kutsal kabul edilen on iki merkez (Mekke, Medine, Kudüs, Vatikan, Antakya, Efes, İznik, İstanbul, Demre, Kapadokya, Tarsus, Şanlıurfa) içerisinde yer almasıyla da dinsel anlamda ikonografik bir vizyon kazanmıştır.
Dini açıdan daha ağır basan kent İslam Tarihinde birçok peygamberin yaşamış olmasıyla “Peygamberler Şehri” unvanını alırken; Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul eden ilk krallardan olan Osrhoene Krallığının ünlü hükümdarı Abgar Ukomo’nun Hristiyanlığı yaymak amacıyla İsa Peygamberi Urfa’ya davet etmesi neticesinde, peygamberin yüzünü sildiği ve simasının çıktığı bir mendil (hagia mendilion) ile Urfa’yı kutsadığına dair bir mektup göndermesi kentin “Blessed City” yani “Kutsanmış Şehir” olarak da adlandırılmasını sağlamıştır.
Yüzey araştırmalarında ele geçen çeşitli el aletleri Şanlıurfa’da ki Paleolotik (Yontma Taş Çağı) yerleşmenin varlığını doğrulamaktadır. Hassek Höyük’te çıkan buluntularla tarımsal faaliyetlerin varlığı, yörenin en büyük höyüklerinden biri olan Lidar Höyük’te ise Kalkolitik dönemden başlayıp Helenistik döneme kadar uzanan kesintisiz bir iskânın izleri görülmektedir. Tarih öncesi çağları ve çeşitli uygarlıkları bünyesinde barındıran şehir tarihi açıdan ön plana çıkarken, Titriş Höyük’te ortaya çıkarılan nekropoller ve buna benzer çok sayıdaki taşınır-taşınmaz mimari eserler Şanlıurfa’nın kültürel zenginliklerini ve dini açıdan önemini bir kez daha vurgulamaktadır.
Son dönemlerde araştırmalarında titizlik ve özveri kazanan Göbeklitepe tapınak kültürünü, Haleplibahçe mozaikleri ise amazon kraliçelerinin yerleşik hayat düzenini bu topraklarda sürdürdüklerini kanıtlamaktadır. Özellikle göbekli tepede bugüne kadar çıkarılan buluntular, bilimin kesinlik ilkesinin olmaması doğrultusunda, insanlık tarihinin tarih öncesi dönemine ait bilinenlerini ve kültür tarihini daha eskiye götürerek bu tarihin yeniden yazılmasını sağlamıştır.
İnsanlık tarihine ışık tutan bu önemli merkezin, biz halk olarak önce kendimizin araştırması daha sonra şehrimizi ziyarete gelen yerli ve yabancı turistlerin bilgilendirilmesi bir vatandaş olarak en tabii görevlerimizden olmalıdır. Kısacası Urfa’yı Urfa yapan bu değerlerin korunması konusunda “ Bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at ise bir orduya savaş kazandırabilir.” ilkesi çerçevesinde üstümüze düşenleri yerine getirmeliyiz…
Yasal Uyarı: Yayınlanan haberin tüm hakları URFAHIZMET.COM’a aittir. Kaynak gösterilse dahi haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın