Mehmet Göncü
30 Aralık 2014
Kıymetli
okuyucularım, bu Dünyaya gelmek gibi, bu Dünya’dan gitmekte normal bir hadise
ve kaçınılmaz bir gerçektir.
İşte
bu durumu bilen akıllı insanlar, üreterek helâl kazançları ile yaşamlarını
şekillendirirler ve artan kazanımlarını ise üretemeyen alil, aciz ve muhtaçlara
dağıtırlar.
Hemen
hemen bütün semavi ve beşeri dinler yardımlaşmayı, dayanışmayı tavsiye ve telkin
etmişlerdir.
İslam
dini ise, yardım ve dayanışmayı belli koşulları taşıyanlara dini görev olarak
zorunlu kılmıştır.
Bunlar
fitre, zekat, kurban gibi güzel ve faideli emir ve kurallardır.
Kaldı
ki; Düşündüğünü düşünebilen insan denilen bu güzel canlı, ahlaki değerler
nedeni ile de bütün canlı, cansız tüm varlıklarla dayanışma ve yardımlaşma
içinde olmak zorundadır.
Ancak;
Geçici ve emanet bir yaşamı, ebedi bir hayatmış gibi algılayan bana göre pekte
akıllı olmayan bazı kimseler, her türlü hileli ve gayrı meşru yolları
deneyerek, haram servetlerine servet katmakta, sanki ölürken bütün herşeylerini
götüreceklermiş gibi davranmaktadırlar.
Halbuki,
neticede bu tür davranışların failleri mutlaka maddi ve manevi cezaya da düçar
olacaklardır.
İşte
yukarıda bahsettiğim gözü doymaz haramzadelerden birinin aksine, çok iyi kalpli
ve dürüst bir babası varmış.
Oğluna
yaptığı nasihatları fayda etmeyince bir vasiyette bulunmuş ve vasiyetinde şöyle
söylemiş;
“Ben
ölünce beni yıkayın, ancak kefenlemeden önce de ayağıma bir tek çorap giydirin
ve öylece gömmün”
Aradan
bir müddet geçtikten sonra yaşlı adamın günü saati gelmiş ve şahıs vefat etmiş.
Çoluk
çocuk bir müddet ağlayıp feryat ettikten sonra ilgili hocayı çağırmışlar
cenazeyi yıkayıp kefenlemişler.
Tam
tabuta koyup mezarlığa götürecekleri sırada, vasiyetin muhatabı paragöz oğul
imama seslenmiş, “Yaho durun! babamın bir vasiyeti var, gömmeden önce ayağına
bir tek çorap giydireceğiz”
Orada
bulunanlar başta imam olmak üzere bu hususa itiraz ederler:
“Olmaz,
mevta kabire dinimize göre Dünya malından hiçbir şey götüremez. Onun için bir
tek çorap dahi ayağına giydiremezsiniz”
Münakaşa
uzar ve o gece ölüyü gömmezler.
O
akşam oğlan rüyasında babasını görür.
Babası
ona; “Ey aptal oğlum, bak ben helal kazancım olan bir tek çorabı dahi kabire
götüremiyorum. Aklını başına al, buna göre davran. Bu dünyaya çıplak gelinir ve
çıplakta gidilir” der.
Hikaye’ye
göre; oğlu bu rüyadan sonra dürüst ve mert bir kimse olmuştur.
Ya
bizim haramzadeler, bu kıssayı okuyup da bir ibret alırlar mı acaba?
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın çok
olması dileğiyle kalın sağlıcakla.