Sabri Dişli
31 Ekim 2006
Bayram da… Benim için her gün bayram ya (!) bu bayramı da öğrenci olan evlatlarımla gurbette geçirdim… 22.10.2006 tarihinde www.sanlıurfa.com da yayınlanan bayramla ilgili benim hoşuma gitti…yazı heba olmasın, hem günü de kurtarmış oluruz… Leyli Evleri Tan’ın rengi ağarmaya inat ettiği saatlerde, fırından gelen tırnaklı ekmekten mis gibi koku savrulurdu… Üzlemeli pilav, safranla yeşillenmiş zerde tepsilerle komşulara doğru yol almaya başlardı… Geceden bekleyen ezyeler (elbiseler) giyilir… Cizlave cankurtaran lastik ayakkabının yerini, ayna gibi parlayan kösele ayakkabı alırdı… Önce ev efradından, sonra yakın çevreden alınan harçlıklar, bekleyen özlemlerin giderilmesine doğru sabırsızca koşardı patikler… Eyyübiye’de atık su kanalları o zaman kapanmamış üstü açık lagarda akardı… Bu nedenle mahalleye “kötüler” unvanı verilmişti… (Bibimin) Babamın bacısı evi kötüler mahallesindeydi, her yıl garanti bir kağıt beşliğim vardı o mahallede… 20 defa motosikletle turlama hakkı veren kocaman beşlik… Motosiklet: bir mil ile sabitlenmiş kendi ekseninde daire çizerek madara beygiri gibi dönerdi… Hız, kiraya veren kişi tarafından bir kabloyla kumanda edildiği bilindiği halde, binenler rallici edasıyla motorun gazını sonuna kadar açardı… Mahallenin geniş hayatlı (avlulu) evlerinde uzun telgraf direklerinden kendirli leyli kurulur, ev sahibinin adı leyliyle özdeşleşir, leyli olmadığı günlerde bile “leylici Aşo’nun evi” lakabıyla tanınırdı… Nişanlı kızlara özel “leyli günleri” yapılırdı… Gelinlik çağına gelmiş genç kızlar leylileri olabildiğince yukarıya doğru sallardı… Her yükselişte iki sokak ötede duran yavuklunun endamını uzaktan ve anlık görme ihtimali vardı. Yavuklunun anası da gelin adayının leyli sallayışındaki sağlığı ve gücü test edercesine dikkatle takip ederdi… Sokak meydanlarında kurulan tahtadan: leyliler tahtaravelliler, ve dönme dolapların gıcırtısı; konçerto orkestrasından çıkan ses gibi yankılanırdı… Tarçınlı şekerlemeden yapılan hayvan figürlerinin en pahalısı horozdu… Kaynamış börülce yani lolaz-ekmek henüz kral tahtındaydı… Ciğer kebabı bugünkü kadar yaygın değildi… O günlerde yedi filmin bir seansta oynadığı sinemaların önünde çığırtkanlar sinema salonunu sonuna kadar doldurmak amacıyla “yer bol!” diye bağırırdı. Dün bayramdı… Tahtadan oyuncaklara ulaşılması zor özlemlerin giderildiği günlerdi… Bugün tahta oyuncakların yerini ne aldı? Hemen elimin altındaki ‘farenin’ (Mouse)kıpırdanışı ile gelen ekran başındaki sanal dünyanın hâkimiyeti… Kime gönderildiği belirtme zahmetine katlanmadan tek tuşla binlerce kişiye gönderilen: Bayram tebrik mesajları! Varsın ozanın sazına, ayın şevki vurmasın Varsın sözler su üstünde yazılı kalsın Varsın aşk türküleri bayramlarda; Leyliler Leylim ley diye salınmasın. Her şeye rağmen her dönemin her yaşın kendine özgü evrelerini hayatla barışık yaşamanın tadındaki hazza sonuna kadar varmak dileği ile… Barış bayrağının hep dalgalandığı nice bayramlara… ***** Yarın 1 Kasım Hastaneden, acile gel diye bir haber geldi… Hemen yola koyuldum Son zamanlarında sıkça rastladığım o manzarayla karşılaşacağımı sanıyordum; acilde yatan, kolunda serum çevresindekilere kur yapan şen adama… Acil de yoktu… Deli gibi diğer kapıları açtım… Bir odada üstü beyaz çarşafla tamamen örtülü yerde sedye de yatırılmış bir adam uzatmışlardı… Endamından tanıdım; oydu… Vedalaşamadık. Gitmişti! Ruhsuz bir bedendi… Üşümemesi için özen gösterdiğim, sevdiğini üryan bir şekilde morga götürmek zor, çok zor… Neyse, daha fazla duygusal girdaba girersem söz uzar… Onu rahmet ve mihnetle anıyorum… ****** şU PLASTıK MıNARE Selam söyle o yâre Teneke ve bidondan yapılan minareler yetmemiş olacak ki, şimdi de plastik minare çıktı… Plastik minareyi nereye kuruyorlar? Öyle köye veya varoşlara yapılan bir camiye değil; Peygamberler şehrinin en kutsal makânı olan Dergâh’a beş yüz metre uzaklığa… Sayın Uğur Beyazgül’ün dediği gibi; “taş ve taş ustasının en çok bulunduğu yere…” Eeee… Ehli-hayırlar yapıyor işte (!) Efendim, Belediye müsaade etmedi de… kaldırımdı da!!! Kem küm. Kimmiş bu ehli-hayır? Kentin böğrüne koca gökdeleni bir hançer gibi diken zat… O Holding ki onca insanın vebalini almış.. O vebalin her birine karşılık bir kesme taş koyulsa, değil cami; Mısırdaki Piramidi kıskandıracak bir yapı ortaya çıkar… ******** TEKTEK dağları Ne iş abi? Yazıp çizdik mi tamamdır! Kimi tatmin ediyoruz; kendimizi mi? Yahu adamlar afet evleri yapmak için ihale almış, bu gün yarın temel atacaklar? şimdi diyeceksiniz ki; Milletin, Urfalının vekilleri nerede? Onlar Ankara da… Bizden çıkacak gür sesi bekliyorlar… Nerede o ses? Biri iki sivil örgüt demeci, bir iki makale… Yemezler abi… TEKTEK dağları şanlıurfa Vakfının, Tema’nın Vedat Melik’in veya Mahmut Kaplan’ın değil hepimizin… Nerede diğer STK’lar? Memleketini seven sesini yükseltsin…