İbrahim Halil Okuyan
11 Şubat 2015
İslâmın
beş temeli
İslâm
yapısının beş temeli hikmet ölçüsüyle yükseldi.
Bu
binanın içinde olan kişi rahattır.
Dışı
ise fenalıkların ayakları altında kalmıştır.
Bilhassa
seher vaktinde hiç yatma, uyanık ol.
O
vakitte kendini tevbe seccadesine vakfet.
O
saatte Allah huzurunda el bağlayıp hatalarından dolayı göz yaşı dökmek ne
saadettir.
Secde
için alnını yere koy da yeryüzünde gerçek saltanat ne imiş bir gör.
Eğer
İslâmın değerini gerçekten anlayabilseydin, namazı kılmak için bir an bile
gecikmezdin.
Gerçi
senin yaşındaki çocuklar bunu anlayamaz, ama yine de sana bu sırrı açıklayayım.
Çalış
ve gayret göster ki git gide bunun hikmetini anlayacaksın.
Ey
parlak ay gibi olan oğul!
Eğer
namaz kılacak olursan elif gibi düzgün durmalısın.
Rükûya
vardığında da dal harfi ortaya çıkar.
Bu
söz Peygamber simdir, bilesin!
Ey
harikulade ruh oğul! İnsan olup bunu anlayabilirsen, secdeye kapandığında da
mim harfinin daire şekli görünür.
Anla
ki “Namaz kılmayan kişi, hiç âdem olur mu?” sözündeki sırlar sana
açılır.
Oruç
bir rahmet sofrasıdır
Ey
babalık bağının seçkin meyvesi!
Ey
hayat denizindeki sadefin incisi oğul!
Hasta
olmadıktan ve vücudun halsiz kalmadıktan sonra
Ramazan
orucunu sakın geçirme.
Oruç,
Allah’ın kullarına bir lütfudur.
Orucun
mükâfatını bizzat Allah verir.
Oruç
bir rahmet sofrasıdır.
Oruçlu
için ise nurdan bir elbisedir.
Oruç
gizli tutulan gizli bir ibadettir.
Onun
için asla oruca riya giremez.
Oruç,
Allah’ın ezelî kudret ve kuvvetine mensup temiz bir gizliliktir.
Oruç
melekiyet sıfatına bürünmektir.
Oruç,
Cennet nimetlerinin yol göstericisidir.
Böylece
oruçta yeme içmeyi terketmek bir rahmet sebebi olur.
Ta
gecenin karanlığı uzadığı bir vakitte güneşin parlak yüzük taşı, senin ağzına
mühür vurur, yeme içme kesilir.
Artık
kendi nurun parlamaya başlar ve kötü amellerin gece karanlığına gömülür,
affedilir.
O
ne saadettir ki dudağın kapalı olduğu için, yeme-içme olmadığı için bütün
beyhude işlerden uzaklaşmışsındır.
Kabe
yoluna git
Ey
can güllüğünün taze yetişmiş gülü!
Ey
bilgi ve anlayış dimağını kokularla donatan oğul!
Yola
çıkacaksan mutlaka Kabe yoluna git.
Gayesiz
boşuna yapılmış bir yolculuk cehennem ateşine götürür.
Hacer-i
Esved, Allah’ın sevgili kullarının, öperek şifa buldukları bir taştır.
Günahlardan
minnetsizce yıkanıp temizlenmek için Altın Oluktan rahmet dökülür.
Zemzem
suyu ferahlık verici bir ilaç gibidir.
Ondan
içen suçlu kullara şifa verir, günahlarından arınmalarını sağlar.
“Lebbeyk”
sadalarını çıkaran nefesler göklere doğru uydular gibi yükselir, giderler.
Bu
ne ikbal, bu ne saadet ve ne mertebedir ki Allah’ın evini tavaf edersin.
Arefe
günü, yarlığayıcı Allah’ın, insanları hesap için topladığı kıyamet gününden bir
örnektir.
Arafat’ın
o berraklığı ve ter temizliği, satır satır günahların affı için berat
yazmaktadır.
Orada
günahtan kararmış defterler yıkanmış, paklanmış ve orada günaha esir olanlar
azat olunmuştur.
İhramlar
içindeki hacıların oluşturdukları gümüş halkanın üstünde Rahmet dağı bir yüzük
taşı gibi durur.
Ey
oğulcuğum!
Eğer
sen Kabe’nin etrafını tavaf eden bir pergel olursan, bir gün elbet kazanç noktası sana kendini
gösterecektir, karşılığını kıyamette alırsın.
Malını
muhtaçlardan esirgeme
Ey
sadefin kulak süsleyen incisi!
Ey
şeref hanedanının hayırlı halefi oğul!
Üzerinde
zekâta ait olan bir tanecik bile bırakma.
Zekâtını
ver ki malın bereketi ve hayrı olsun.
Zekâta
ayrılan o mal Hazret-i Allah’ın hakkıdır, sen de edasını ihmal etme.
Zekât,
fakirlerin hakkıdır.
Ondan
elini çekme, vermemezlik yapma ki temiz olan malını kirletmeyesin.
Zekâtını
verdikçe Allah’ın emri üzerinesin ve Allah senin o malının birine on verir.
Malının
zekâtını vermezsen bereketi kalmaz ve o nimet sende fazla durmaz.
Malın
telef olması, zekâtını vermemektendir.
Ayrıca
zekâtı vermemek bazı musibetlere de hedef olur.
Dine
uyularak verilen zekât, malın tohumudur ve zekât olarak verilen mal, bu tohum,
Allah katında kabul toprağına ekilmiş olur.
Serpilmiş
tohum yerden fazlasıyla biter ki, bu da iki âlemde sana yeterlidir.
Fakirliği
ve zenginliği yaratan Allah, zekâtı da fakirlere tahsis etmiş.
Her
şeye kadir olan Allah’ın seni zengin yaratırken onu da fakir etmesinin elbette
bir hikmeti vardır.
Fakirlerin
hakkını kesme. Senesi geldikçe zekâtını ver.
Ayrıca
sadaka vererek de zekâtını tamamla.
Bir
mal için zekât kök, sadaka ise dalbudaktır.
Sadakadan
elde edilecek sevabın sınırı yoktur.
Nitekim
bunu kuvvetlendiren bir çok da ayetler vardır.
Fakirler
zenginlerin aynasıdır.
Nitekim
her şey zıddı ile vardır.
Eğer
Allah’ın takdiri, seni onun yerine fakir yaratsaydı, bunu değiştirmeye gücün
yeter miydi?
Fakirlik
olmayınca zenginliğin güzelliği ve çekiciliği kalmaz.
İşte
Allah bunu böyle yaratmış.
Nimetin
şükrüne sebep fakirliktir.
Devlet
ve ikbalin güzel oluşuna süs yine fakirliktir.
Bu
fani dünyada fakirler olmasa acaba sen zekâtını kime verirdin?
Fakir,
zekâtı almaktan kaçınırsa üzül, alırsa da memnun ol, sevin.
Zekât,
senin ikbaline ve varlığına bir vesiledir.
Bunu
da Allah tarafından sana verilmiş bir nimet ve lütuf kabul et.
Allah’ın
verdiği nimete şükretmesini bil ki ekmeğin ve suyun ziyadeleşsin.
Fukaraya
merhamet nazarıyla bak.
Sertlikle
konuşma, cömertlik et.
Malını
muhtaçlardan esirgeme.
Allah’ın
sana verdiği nimetten açlara ve yoksullara yedir.
Kapını,
fakirlerin boş dönmeyecekleri bir hale getir ve mümkün olduğu kadar ihsanda
bulun.
Acıkmışı
doyurmak, her gün nafile oruç tutmaktan hayırlıdır.
Senin
elinden bir açın doyması, nice camiyi tamir ettirmenden yeğdir.
Bir
susuza su vermen, her yıl Kabe’yi ziyaret etmenden daha hayırlıdır.
Senin
yüzünden ihtiyaç sahiplerinin sevinmesi ne büyük saadet, ne büyük yücelik, ne
büyük devlettir.
O
geçim malı ne kutludur ki, fakirler onunla ihtiyaçlarını karşılarlar…
Ve
o mal sahibi ne saâdetlidir ki bin yere azık gönderir.
Bir
fakire yardımı dokunan kişi gerçekten dine layık kişidir ve o kişinin hayrı başkalarına
da geçer.
Sakın
fukaraya tiksinti ile bakma ve asla ihsanda bulunmaktan kaçınma.
İhsanda
bulunarak çocukları sevindir.
Gönüllerini
alarak kalplerini mamur et.
Hele
hele yetimlerin ve kimsesizlerin yaralı gönüllerine merhem olursa…
Eğer
gidişatını düzelttiysen ve Allah da sana malca nimet ve zenginlik verdiyse
nimete nankörlük semtine sakın ayak basma ve hem fiil, hem de söz ile şükrünü
eda et.
Gerçi
şükür kelimesi herkesçe bilinir, herkes şükreder, ama sen yine de can u
gönülden şükret.
Hem
gizli gizli ve çok çok şükret; hem de aynı şekilde ihtiyaç sahiplerine ihsanda
bulun.
Allah’ın
kullarını aç, elbiseye, ekmeğe ve yiyeceğe muhtaç görünce ihsan kapısını sakın
kapatma ve sana hacetini bildireni sakın geri çevirme.