
İbrahim Halil Okuyan
2 Aralık 2016
Hayat bir
fırsatlar silsilesidir.
İnsanın
yakalayacağı fırsatlar kişinin bakış açısıyla alakalıdır.
Başarıları ve
başarısızlıkları da öyle.
Hayat insanı bir
yaşa kadar ailesiyle destekler,
Eğer bir yaştan
sonra insan kendi sorumluluklarını üzerine alamıyorsa kayıpları başlıyor
demektir.
Hayat sizinle bir
oyun oynar öyle bir oyundur ki bu,
Hayat size sorar
“Akıl mı Para mı?” diye.
Akıl burada büyük
balıktır.
Para ise küçük
balık.
İnsanlar genelde
parayı tercih ederler ve küçük balığın peşine düşerler.
Bu da demektir ki
sabahın altısından akşamın dokuzuna kadar haldır haldır bir şeylerin peşinde
koşturmak.
Kariyer yapmak
ise, daha fazla para demek olacağından;
Aileni,
Sosyal ilişkilerini,
Sevgilerini ve
hatta sağlığını ertelemek ve Sürekli çalışmaktır.
Akılı tercih eden
insan ise parayı tercih edenleri güden çobandır.
Akıl burada büyük
balıktır.
Fikir üretir,
Proje üretir,
Yatırım yapmak
için kaynak yaratır,
İstihdam yaratır
aklını kullanır ve yolunu bulur.
Para onun için
amaç değil araçtır.
Parayı tercih
edenleri bu araç vasıtası ile kiralar ve kendine, geleceğine yatırım yapar.
Hayat insana arzu
ettiği her şeyi sunar aslında.
Fırsatlar
yanımızdan gelip geçerken biz genelde küçük balıklarla meşgul oluyorsak
kaybettiklerimiz için hayatı suçlamak büyük haksızlık olur.
Hayatımız
yönlendiren tercihlerimizdir.
Şanslarımızı
doğuran da.
Hepimize bir büyük
balık sunulmuştur
Başarısızlıklarımız
yanlış tercihlerimizdir.
Bir Öykü ile bu
görüşü açıklayalım.
“Mumcu Sabit
Efendi,
Atadan gördüğü
mesleği dükkânında devam ettiriyordu.
Akşam olunca her
zamanki gibi dükkânını kapayıp evine doğru yollandı. Dedesi mum kralı idi.
Babası kendisinden
daha zengindi.
Sabit efendi ise şimdi
fakir.
Çünkü Elektrik,
Havagazı, Petrol kullanımı arttıkça Sabit Efendi’nin Mum satışları azaldıkça
azaldı.
Sabit efendi
dükkândan çıktıktan sonra farelerin dükkândaki cümbüşü başladı.
Fareler bir yandan
oynaşmaya diğer yandan mumları kemirmeye devam ettiler.
Bekçi Sarman
gelince çil yavrusu gibi dağılmak zorunda kaldılar.
Bunların içinden
genç bir fare komşu duvarını aşarak yürüdü,
Yürüdü nihayet
elektrik dairesine girdi.
Her taraf
kablolarla doluydu.
Başladı kemirmeye.
Kemirdikçe hoşuna
gitti, hoşuna gittikçe daha çok kemirdi.
Birden bire
Beyazıt’tan Fatih’e kadar her yerin elektriği kesildi.
Bir Ramazan
Gecesiydi.
Herkes “Mum, Mum!
diyerek sokağa fırladı.
Mum bir anda büyük
bir çölde bir Bardak Su gibi kıymetlendi.
Sabit efendiyi
evinden çağırdılar.
Dükkanının önünde
uzun kuyruklar oluştu.
Dükkânda on
senedir satılmayan mumlar, yarım saatte tükendi.
Sabit efendinin
keyfine diyecek yoktu.
“Garip Kuşun
Yuvasını Allah yapar.” diye söylendi ve akşamüstü dükkânı kaparken unuttuğu
fare kapanını kurdu, kepenkleri indirip gitti.
Sabahleyin,
Dükkânı açtığında
o genç fareyi,
Ağzında Kablo ve
Kauçuk kırıntıları dolu olarak kapana yakalanmış buldu.
“Bir düşmandan
kurtuldum.” diye sevindi.”
İşte buna benzer,
Hayatında herkesin bazen farkında olmadan kapısını çalan fırsatlar vardır.
Bu fırsatlar
karşımıza o kadar değişik şekillerde çıkabilir ki,
İnsan kendi bile
inanamaz.
Bazen bir sınav,
bazen bir arkadaş, bazen bir sevgili, bazen bir kağıt parçası bile olabilir.
Bunu
değerlendirmek ise bizim elimizdedir.
Kimisi bunları
değerlendirir, bu fırsatı kullanıp hayatını değiştirir.
Kimisi bu fırsatı
teper, farkına bile varmaz.
Kaçırdığımız
fırsatları unutmamalı ama çokta düşünmemeli,
Gelecek fırsatları
ise geri tepmemeliyiz.
Kaçan fırsatları
iyi analiz edip daha iyisini elde etmeye çalışmalıyız.
Hatta bu fırsatlar
çoğu zaman hayatımızın dönüm noktasını dahi oluşturabilir.
Bu noktada
vereceğiniz karar tüm hayatınızı etkileyecektir.
Seçim sizin elinizdedir.
Sözün Özü İse
“Şu Dünyada Nice
İnsan Vardır ki, Bu Mumcunun Faresi Gibidir.”
Saygılarımla..
İbrahim Halil
Okuyan
İnşaat Yüksek
Mühendisi
2.Aralık.2011
Şanlıurfa