
K. Eren Akalın
2 Kasım 2007
Telefondaki sesi gülümsüyordu;
-Benim gideceğim yer Edirne Keşanmış,sen hala öğrenemedin mi ?ınternet çok yoğun giremezsen telefon et.ınşallah sana da iyi bir yer çıkar.
Benim rotamsa ızmir oldu.Bir kaç saat sonra öğrenebildim ancak. Mehmet bilirdi, ben internetten pek anlamam, telefonla öğrendim.
“Can’ın gittiği yere gidiyorum. Bahriyeli oldum. Bakayım,eğer memnun kalırsam seni de yanıma alırım” dedim. Güldü…
-Hani Urfa’da askerlik yaptırtacaktın bana.Bir daha sana inanmamı bekleyemezsin dedi ve ani bir sessizlik oldu telefonda.Sessizlikten istifade “Hakkını helal et Memo” dedim.Ne de olsa askerlik işte…
-Yapma ya Allah aşkına illa bir duygusallık yapacaksın yine..ıyi tamam Helal Olsun!Sen de helal et.
-Helal olsun Memo!
Bir daha da olmadı.Bir daha hiç görüşemedik…Cenazesinde bile.
Soğuk bir yurt koridorunda başlamıştı her şey.Soğuk bir kışla damında sona erdi.Oysa aynı gün başlamıştı askerliğimiz,beraber dönecektik.O dönmedi.
Tanrı belki de kapkara gözlerinde tutmuştu ona verdiği kısa ömrünün yasını.Bense Mehmet’ten sonra artık iyice beyazlayan şakaklarımda.
şehitlerin mekanı cennet olurmuş be Memo ama yine de çok erken olmadı mı bu gidiş?!
Kırşehir’in ey hiçbir yere sığmayan çocuğu peki gittiğin yere nasıl sığacaksın?!
Biliyorum birgün yine karlar yağacak şehirlere, kardelenler baş kaldırırken doğaya aşağıda, biz yine kırmızı şarabımızı yudumluyor olacağız.Karlar yağacak yine şehirlere,Neşet Ertaş dinlerken bir yandan,bir yandan belki de sönen başka ocaklara yanacağız.
Toprağın reyyan olsun.