Köşe Yazısı

LİDER

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör


 

İngiliz gazeteci,

Sina dağında
karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar:

“Sence lider
kimdir?”

 

Bedevi:

“Bir tanım
yapmak yerine,

Bir öykü ile
sorunuza cevap verebilir miyim?” der.

 

Gazeteci:

“Elbette,
anlat öykünü” diye yanıtlar.

 

Bedevi anlatır.

 

Benim gibi bir
Bedevi,

Devesinin üstünde
ve kızgın güneşin altında,

Sina Çölünde yol
almaktadır.

 

Birden ufuk
çizgisi kararır,

Gökyüzünde nadiren
tek tük görülen kuşlar,

Bu kez toplu
halde,

Karanlığın aksi
istikametine doğru,

Telaşla kanat
çırpmaktadır.

 

Çölün mutlak
sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki.

 

Deneyimli Bedevi;
bu alametlerin,

Şiddetli bir kum
fırtınasının habercisi olduğunu hemen anlar.

 

Devesini çökertir,
üstünden iner.

Heybeden aldığı
sağlam bir kazığı,

Kızgın kumlara
çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar.

 

Sonra yine
heybelerden,

Katlanmış parçalar
halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele kurup,

İçine girer ve
kapı örtüsünü her iliğinden düğümler.

 

Son düğümü henüz
atmıştır ki;

Fırtına bulundukları
bölgeye ulaşır.

 

Küçük çadır
havalanacakmış gibi sallanmakta,

Rüzgarın
oluşturduğu kum sağanağı,

Neredeyse delip
geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır.

 

Her kum tanesinin,
boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve,
dile gelir:

‘Efendi, canım çok
acıyor.

Hiç olmazsa başımı
çadıra sokmama izin verir misin?’ der.

 

Dışarıda olmanın
ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder
ve ‘Peki, başını çadıra sokabilirsin.’ diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri
boşaltır.

 

Durmak bir yana,
fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır.

 

Deve, sahibine
tekrar yalvarır;

‘Efendi,

Derimin en ince
olduğu yer boynumdur ve şu an çok acıyor.

İzin ver, boynumu
da çadıra sokayım.’

 

Biraz ikirciklenmeyle,
bu isteğe de ‘Peki’ der Bedevi.

 

Fırtına, sanki
sonsuza dek sürecek gibidir.

 

Deve bu kez, ilk
ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır;

‘Efendi, ne olur,
hörgücümü de çadıra sokmama izin ver…’

 

Bedevi bu son
isteği de kerhen kabul eder.

 

Ancak, hörgücün de
içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır.

 

Bu duruma,
Bedevi’den önce, deve tepki gösterir;

‘Efendi, bu çadır
ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan…’

 

Kıssadan Hisse

 

‘Lider kimdir?’

 

“Lider;
Devenin Başını Dahi, Çadıra Sokmasına İzin Vermeyen İnsandır… “

 

Son söz:

“Başını rica
ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet etmektedir…”

 

‘Deve’ deyip
geçmeyin; kini çok derindir.

Sizi çadırın
dışına atacak kadar…

 

Güncel sorunlarımızla
nasılda birebir örtüşen ve ders alınacak bir öykü.

 

Saygılarımla.

 

İbrahim Halil
Okuyan

İnşaat Yüksek
Mühendisi

27.Ocak.2011
Şanlıurfa


892 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

LİDER

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

15 Temmuz 2016 ve sonrasında yaşananları hayretle izliyoruz.

Bu
sarkacın ne zaman duracağı da belli değildir.

Şaşkınlık
içindeyiz.

 

Yaşananları
aşağıda verilen öyküden hareketle daha iyi anlamak mümkündür.

 

 “İngiliz gazeteci, Sina dağında karşılaştığı
bir Bedevi’ye sorar:

“Sence
lider kimdir?”

Bedevi:
“Bir tanım yapmak yerine, Bir öykü ile sorunuza cevap verebilir
miyim?” der.

Gazeteci:

“Elbette,
anlat öykünü” diye yanıtlar.

Bedevi
anlatır.

 

Benim
gibi bir Bedevi, Devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölü’nde yol
almaktadır.

Birden
ufuk çizgisi kararır, Gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar, Bu kez toplu
halde, Karanlığın aksi istikametine doğru, Telaşla kanat çırpmaktadır.

Çölün
mutlak sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki.

Deneyimli
Bedevi; bu alametlerin, Şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen
anlar.

Devesini
çökertir, üstünden iner.

Heybeden
aldığı sağlam bir kazığı, Kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar.

Sonra
yine heybelerden, Katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele
kurup, İçine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler.

Son
düğümü henüz atmıştır ki; Fırtına bulundukları bölgeye ulaşır.

Küçük
çadır havalanacakmış gibi sallanmakta, Rüzgârın oluşturduğu kum sağanağı,
Neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır.

Her
kum tanesinin, Boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine
saplandığı deve, dile gelir:

‘Efendi,
canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin?’ der.

Dışarıda
olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, Zavallı devenin bu dileğini
kabul eder ve ‘Peki, başını çadıra sokabilirsin.’ diyerek, kapıyı bağlayan
düğümleri boşaltır.

Durmak
bir yana, fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır.

Deve,
sahibine tekrar yalvarır; ‘Efendi, Derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu
an çok acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.’

Biraz
ikirciklenmeyle, bu isteğe de ‘Peki’ der Bedevi.

Fırtına,
sanki sonsuza dek sürecek gibidir.

Deve
bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır; ‘Efendi, ne olur,
hörgücümü de çadıra sokmama izin ver…’

Bedevi
bu son isteği de kerhen kabul eder.

Ancak,
hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer
kalmamıştır.

Bu
duruma, Bedevi’den önce, deve tepki gösterir; ‘Efendi, bu çadır ikimize dar
geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan…’ “

 

Kıssadan
Hisse

 

‘Lider
kimdir?’ “Lider; Devenin Başını Dahi, Çadıra Sokmasına İzin Vermeyen
İnsandır… “

 

Son
söz: “Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet
etmektedir…” ‘Deve’ deyip geçmeyin; kini çok derindir.

Sizi
çadırın dışına atacak kadar…

 

Güncel
sorunlarımızla nasılda birebir örtüşen ve ders alınacak bir öykü.

 

Saygılarımla.

 

İbrahim
Halil Okuyan

İnşaat
Yüksek Mühendisi

 

14.Agustos.2016
Mersin

1.629 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

Lider

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

İngiliz gazeteci,
Sina dağında karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar:

“Sence lider
kimdir?”

Bedevi: “Bir
tanım yapmak yerine, Bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim?” der.

Gazeteci:

“Elbette,
anlat öykünü” diye yanıtlar.

Bedevi anlatır.

Benim gibi bir
Bedevi, Devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında, Sina Çölünde yol
almaktadır.

Birden ufuk
çizgisi kararır, Gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar, Bu kez toplu halde,
Karanlığın aksi istikametine doğru, Telaşla kanat çırpmaktadır. Çölün mutlak
sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki.

Deneyimli Bedevi;
bu alametlerin, Şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen anlar.
Devesini çökertir, üstünden iner. Heybeden aldığı sağlam bir kazığı, Kızgın
kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar.

Sonra yine
heybelerden, Katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele
kurup, İçine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler. Son düğümü henüz
atmıştır ki; Fırtına bulundukları bölgeye ulaşır.

Küçük çadır
havalanacakmış gibi sallanmakta, Rüzgârın oluşturduğu kum sağanağı, Neredeyse
delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır.

Her kum tanesinin,
boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve,
dile gelir: ‘Efendi, canım çok acıyor. Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin
verir misin?’ der.

Dışarıda olmanın
ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder
ve ‘Peki, başını çadıra sokabilirsin.’ diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri
boşaltır.

Durmak bir yana,
fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır.

Deve, sahibine
tekrar yalvarır; ‘Efendi, Derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu an çok
acıyor. İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.’

Biraz
ikirciklenmeyle, bu isteğe de ‘Peki’ der Bedevi.

Fırtına, sanki
sonsuza dek sürecek gibidir. Deve bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle
yalvarır; ‘Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra sokmama izin ver…’ Bedevi bu
son isteği de kerhen kabul eder.

Ancak, hörgücün de
içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır.

Bu duruma,
Bedevi’den önce, deve tepki gösterir;

‘Efendi, bu çadır
ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan…’

Kıssadan Hisse

 

‘Lider kimdir?’
“Lider; Devenin Başını Dahi, Çadıra Sokmasına İzin Vermeyen İnsandır…

 

Son söz:

“Başını rica
ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet etmektedir…” ‘Deve’
deyip geçmeyin; kini çok derindir. Sizi çadırın dışına atacak kadar…

 

Güncel
sorunlarımızla nasılda birebir örtüşen ve ders alınacak bir öykü.

 

Saygılarımla.

 

İbrahim Halil
Okuyan

İnşaat Yüksek
Mühendisi

 

27.Ocak.2011
Şanlıurfa

918 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

LİDER

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

İngiliz gazeteci,


Sina dağında karşılaştığı bir Bedevi’ye sorar:


Sence lider kimdir?”


Bedevi:


Bir tanım yapmak yerine,


Bir öykü ile sorunuza cevap verebilir miyim?” der.


Gazeteci:


“Elbette, anlat öykünü” diye yanıtlar.


Bedevi anlatır.


Benim gibi bir Bedevi,


Devesinin üstünde ve kızgın güneşin altında,


Sina Çölü’nde yol almaktadır.


Birden ufuk çizgisi kararır,


Gökyüzünde nadiren tek tük görülen kuşlar,


Bu kez toplu halde,


Karanlığın aksi istikametine doğru,


Telaşla kanat çırpmaktadır.


Çölün mutlak sessizliği, daha da yoğunlaşır sanki.


Deneyimli Bedevi; bu alametlerin,


Şiddetli bir kum fırtınasının habercisi olduğunu hemen anlar.
Devesini çökertir, üstünden iner.


Heybeden aldığı sağlam bir kazığı,


Kızgın kumlara çakar ve devesini sıkıca bu kazığa bağlar.


Sonra yine heybelerden,


Katlanmış parçalar halinde çıkardığı küçük çadırını alelacele kurup,


İçine girer ve kapı örtüsünü her iliğinden düğümler.
Son düğümü henüz atmıştır ki;


Fırtına bulundukları bölgeye ulaşır.


Küçük çadır havalanacakmış gibi sallanmakta,


Rüzgârın oluşturduğu kum sağanağı,


Neredeyse delip geçecek bir hızda, çadır yüzeyine çarpmaktadır.


Her kum tanesinin, boyları küçük fakat verdikleri acı büyük oklar gibi bedenine saplandığı deve, dile gelir:
‘Efendi, canım çok acıyor.


Hiç olmazsa başımı çadıra sokmama izin verir misin?’ der.
Dışarıda olmanın ne kadar zor olduğunu iyi bilen Bedevi, zavallı devenin bu dileğini kabul eder ve  ‘Peki, başını çadıra sokabilirsin.’  diyerek, kapıyı bağlayan düğümleri boşaltır.
Durmak bir yana, fırtına giderek daha da gemi azıya almaktadır.


Deve, sahibine tekrar yalvarır;
‘Efendi,


Derimin en ince olduğu yer boynumdur ve şu an çok acıyor.


İzin ver, boynumu da çadıra sokayım.’
Biraz ikirciklenmeyle, bu isteğe de ‘Peki’ der Bedevi.


Fırtına, sanki sonsuza dek sürecek gibidir.


Deve bu kez, ilk ikisinden daha acıklı bir sesle yalvarır;
‘Efendi, ne olur, hörgücümü de çadıra sokmama izin ver…’
Bedevi bu son isteği de kerhen kabul eder.
Ancak, hörgücün de içeri girmesiyle, küçücük çadırda, artık kımıldayacak yer kalmamıştır.
Bu duruma, Bedevi’den önce, deve tepki gösterir;
‘Efendi, bu çadır ikimize dar geliyor. Sen dışarı çıkıp, başının çaresine baksan…


Kıssadan Hisse
‘Lider kimdir?


Lider; Devenin Başını Dahi, Çadıra Sokmasına İzin Vermeyen İnsandır… “


 


Son söz:


Başını rica ile çadıra sokan deve, artık sahibini dışarı davet etmektedir...”  


Deve‘ deyip geçmeyin; kini çok derindir.


Sizi çadırın dışına atacak kadar…


 


Güncel sorunlarımızla nasılda birebir örtüşen ve ders alınacak bir öykü.


 


Saygılarımla.


İbrahim  Halil  Okuyan


İnşaat Yüksek Mühendisi


27.Ocak.2011    Şanlıurfa


[email protected]


 

165 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir