Mehmet Göncü
31 Ağustos 2006
Yaşı müsait olanlar bilirler. Özellikle şehir içindeki ulaşım, yaylı ve körüklü paytonlarla, köylerde ise hem iş, hem de ulaşım için atların çektiği yaylı arabalar kullanılırdı. Paytonlar, yaylı körüklü ve de çok süslü araçlardı. Bugünkü binek otomobilleri kadar yolcu ve eşya taşıma kapasitesine sahiptiler. Atlar o kadar eğitimli idiler ki, en dar sokaklara bile girer, yolcuyu salimen istedikleri yere bırakırlardı. O devirde kent merkezinde yaşamanın, medeni olmanın bir takım kuralları vardı. Ve istisnasız herkeste bu uygarca yaşamanın kaidelerine uyardı. Her ev kendi kapısının önünü temizler, süpürür ve yıkardı. Cadde ve sokaklar, belediye temizlik işçileri tarafından sulanır ve temizlenirdi. Komşu hakkı akraba hakkından önde gelirdi. Uygar olmak, şehir anlamına gelen arapça kökenli (medine) yani medeni şehir kurallarına uyan anlamına geliyordu. Düne göre bugün kayıp ettiklerimizi anlatmaya kalkarsak, ciltler dolusu kitap eder. Onun için biz dönelim konu başlığımıza. Yukarıda tarifini yaptığım payton sürücüleri de, bu şehircilik kurallarına uyar, araç atlarının tırnakları çabuk aşınmasın diye taktırdıkları demir nal yerine sağlam lastikten parçalar çaktırırlardı. Gaye, gece yolcu taşıması esnasında at nalları ses çıkarıp, kent halkını rahatsız etmesin diye. Bugün ne durumdayız? 1950 li yıllardan beri, yeterli derecede petrol üretemeyen bir ülkede, petrole dayalı bir ulaşım şeklini kullanmayı tercih ettik. Kitle ulaşımı yerine ferdi ulaşım aracı teşvik edildi. Halen ediliyor. Bu nasıl oldu? 1950’li yıllardaki Marşal yardımı ve Turuman doktorini yanılgısı ile oldu. Sonuç; Milli gelirimizin büyük bir bölümü petrol ve otomotiv sanayine boşu boşuna akıp gitti ve kalkınmamız hız kesti. Bugün içine düştüğümüz faiz, israf ve borç kısır döngüsünün ana sebeplerinden biri budur. Bana göre; 1950’li yıllardan beri bir yanılgı olarak içine düştüğümüz marşal yardımı gibi benzeri ekonomik yanılgılardır. Dert çok, konular birbiri ile bağlantılı olduğu için, esas konuya gelemiyoruz. Evet, dün şehir halkı rahatsız olmasın diye atlarının tırnaklarına lastik çaktıran uygar insanların yerine, bugün gece yarısı otomobillerinin müzik aletlerini en son sesine kadar açan ve boşu boşuna gezen görgüsüz, utanmaz, arlanmaz, kural tanımaz, mağandalar boy göstermeye başladı. Hele birde gece yarısı motorsikletlerinin eksoz susturucularını çıkarıp, keyif tur atan duyarsız, saygısız kişiler sokaklara doluşunca bu sıcaklarda balkonlarda oturmak ve yatmak hiç mümkün olamıyor. Ve çok rahatsız, oluyoruz. Kaldı ki, bu davranışların yasal yaptırımları da var. ılgililerin bu konuda denetlemelerini sıklaştırması lazım ama en iyi denetleyicinin insanın kendi vicdanının olması gerekir. ınancındayım. Dürüst ve şeffaf bir toplumda; lütufta geride, kahırda önde olan dostlarınızın, çok olması dileğiyle kalın sağlıcakla…