Köşe Yazısı

Kurban

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

Bana
hep, Bir Urfa sevdalısı olan rahmetli “MUSTAFA DİŞLİ”yi hatırlatan, Atilla
Maraş’ın Ünlü “ANEY” şiiri şöyle biter:

 “… Ah Aney daha neler var neler sana
yazamadığım Mektubumu burada bitirirken,

Beni
büyüten ellerinden,

Binlerce
kere öperim,

Canım
Aney,

Kurban
Aney,

Can
Aney…….”

 Bu “Aney kurban” lafı beni çok duygulandırır
her duyduğumda.

Açılımı
“Annen kurban olsun seni verene..” dir belki de.

Analarımızın
söylediği bu sözün doğru yazılışını bilemiyorum.

Aney
yazmak; o lafı, o anlamı, o telaffuzu ifade edemiyor bence.

Tabi
ki konumuz bu değil ,“Mustafa Dişli” rahmet istedi oradan başladık.

***

Konumuz
kurban.

Sorun
sadece fiyatlar yükselmesi değil aynı zamanda ülkemizdeki canlı hayvan sayısı
çok azalmış durumda.

Sonuçta
gelinen nokta her bakımdan iç acıcı değil.

Kurban
Kimlere Borçtur?

Kurban,
mukim olan ve sadaka-i fıtır ( Ramazan ayının sonuna yetişen ve asli
ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı bir mala sahip bulunan her
Müslüman’ın vermesi gereken vacip bir sadakadır. Bu kelime halk arasında fitre
şeklini almıştır.) nisabına (Nisap; zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi
ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür.) malik olan her kadın ve erkek
Müslüman’a vaciptir.

Zenginliğin
asgari sınırı olan “nisap” Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir.

Bu
asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve
zenginlik ölçüsünü göstermektedir.

Hadislerde
belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir;

80,18
gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı;

40
koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve.

Nisap
miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların,

O
dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır.

Nisabın
bu mallar üzerinden belirlenmesi,

Sosyal
ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen
korunmuştur.

Kurban
Niçin Kesilir?

Kurban
Allah’a yaklaşmak maksadıyla ve yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için kesilir.

Kurbanlık
hayvanın özellikleri

Kurbanlar;
yalnız koyun, keçi, deve ve sığır türü hayvanlardan kesilebilir.

Mandalar
da sığır türünden sayılır.

Bunların
erkekleri ile dişileri eşittir.

Yaban
sığırı, geyik gibi yabani hayvanlarla, tavuk, horoz, kaz gibi evcil hayvanlar
ve deniz hayvanları kurban edilemezler.

Koyun
ve keçi ya birer yaşını bitirmiş bulunmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık
olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli olmalıdır. Deve en az beş
yaşını, sığır da iki yaşını bitirmiş olmalıdır.

Kurban
Etinin Taksimi

Deve
ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini
olarak değil, tartılarak taksim edilir.

Kurban
etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu
için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip,
birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de
akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile
yemektir.

***

Koyun
Yetiştiriciliği

Koyunculuk
Türk ulusunun tarih boyunca uğraştığı en önemli hayvan yetiştiriciliği
dallarından biridir.

“Buğday
İle Koyun, Gerisi Oyun” atasözümüzün benzerini bugün hiç bir ulusun
geleneğinde göremiyoruz.

Merinos
koyununun ana vatanı Anadolu’dur.

Koyun
yetiştiriciliği; et üretimi, süt ve süt ürünleri üretimi, yün üretimi ve deri
üretimi açısından ülkemiz ekonomisinde önemli yer tutmaktadır.

Kırsal
alanda yaşayan halkımız için kolay bir uğraş alanı ve aynı zamanda ekonomik
güvence olan koyunculuk en eski hayvansal üretim alanlarından biridir.

İhtiyaç
duyduğunda köylü için koyunculuk kasadır,

En
yakınındaki bankadır.

Koyun
yetiştiriciliği köyden kente göçün önlenmesi,

İşsizlik
ve ekonomik krizden çıkışa katkısı açısından da önemlidir.

Ancak
koyunculuğa gereken destek sağlanmadığı için,

Bu
gün zor şartlar yaşanmaktadır.

Gelinen
noktada “koyunculuk kaderine terk edilmiştir.”

Koyunculuk
için son derece elverişli olan ülkemizde acil önlem alınmazsa,

Ülkemizin
“gıda krizi” çekeceği kaçınılmaz görünmektedir.

Ülkemizde
maalesef koyun ağılları ve ahırları boşalmış, yaylalar boş kalmıştır.

Anadolu’da
yolculuk yaparken yol kenarlarında sıklıkla gördüğümüz koyun sürüleri artık
görülmemektedir.

Böyle
giderse yakın gelecekte çocuklarımız koyunları sadece hayvanat bahçelerinde
görecektir.

Ülkemizde
yaklaşık olarak et üretiminin üçte biri, süt üretiminin beşte biri koyundan
elde edilmektedir.

Toplum
olarak koyun eti tüketim alışkanlığımız ve özellikle damak zevkimize dayanan
kuzu eti talebinde bir azalma söz konusu değildir.

Kurban
bayramı nedeniyle her yıl yaklaşık 2 milyon baş koyun kesilmektedir.

Ordumuz
için de stratejik öneme sahip olan et içerisinde koyun eti önemli yer tutmakta
olup, dışa bağımlı olunmamalıdır.

Kebapları,
köfteleri ve sulu et yemekleriyle dünya çapında ünlü Türk mutfağının
vazgeçilmezi kuzu etidir.

Ülkemizde
kebap ve lokantacılık oldukça gelişmiştir.

Hemen
önlem alınmaması halinde,

Ülkemizin
geleneksel mutfak zenginliği ve yemek kültürü de büyük darbe alacaktır.

Anadolu’nun
kekik kokan kuzu etine hasret kalınacaktır.

En
acısı kuzu eti ithal etmek zorunda kalınacaktır.

Kurbanlık
koyun darlığı yaşanacaktır.

Sığırcılığın
durumu da farklı değildir.

Şeni
parlamentonun en öncelikli çözmesi gerekli sorunu bu olmalıdır. İnsanlarımızı
besleyemesek sağlıklı bir nesilden nasıl bahsedebiliriz.

Yıllar
önce kendi kendine yeten ülke olmakla övünürken şimdilerde ne hallere düştük.

Japonya
da olsa Tarım Bakanları herhalde harakiri yapar bu durumda.

Belki
de Avrupa Birliği böyle istiyor.

Yetiştireceğine
daha ucuza ithal et.

İnsanlarımızı
dışarı ihraç ederken dışarıdan hayvan ithal eder hale geldik.

Eti
dışarıdan ithal edelim tamamda o parayı nereden kazanacağız ülke olarak.

***

Özellikle
dişi hayvanların kurban edilmemesi gerekir. 
Kısır olduğu kesin olanlar dışında dişilerin kurban edilmesi doğru
olmaz.

Şimdi
gelinen nokta çok vahim. Senede bir kere, oda bayramda et yüzü gören
insanlarımız var.

Bu
insanlarımızı unutmamalıyız.

Bu
yıl kesilen kurban sayısı azalacak o kesin. Bu durumda: Kurban kesenlerin
kurban etlerini üçe pay etmeden “tamamını fakirlere dağıtılmasını” dinen
mahzuru yoksa teklif ediyorum.

 Saygılarımla.

1.216 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe Yazısı

KURBAN

İbrahim Halil Okuyan

İbrahim Halil Okuyan

Tüm Yazıları Gör

Bana hep, Bir Urfa sevdalısı olan rahmetli “MUSTAFA DİŞLİ”yi


hatırlatan, Atilla Maraş’ın Ünlü “ANEY” şiiri şöyle biter:


 


“… Ah Aney daha neler var neler sana yazamadığım Mektubumu burada bitirirken,


Beni büyüten ellerinden,


Binlerce kere öperim,


Canım Aney,


Kurban Aney,


Can Aney…….”


 


Bu “Aney kurban” lafı beni çok duygulandırır her duyduğumda.


Acılımı Annen kurban olsun seni verene..” dir belki de.


Analarımızın söylediği bu sözün doğru yazılışını bilemiyorum.


Aney yazmak; o lafı, o anlamı, o telaffuzu ifade edemiyor bence.


Tabi ki konumuz bu değil ,“Mustafa Dişli” rahmet istedi oradan başladık.


***


Konumuz kurban.


Kurban Bayramına az bir zaman kaldı.


Kurban Bayramı’nın yaklaşmasıyla birlikte gözler kurbanlık fiyatlarına çevrildi.


Geçtiğimiz yıl küçükbaş hayvanlar, kilosu 5,5-6 liradan satılıyordu. Kilogramı 7-8 lira düzeyinde seyreden kurbanlık koyun fiyatlarının Kurban Bayramı’na kadar 10 liraya yükselmesi bekleniyor.


Bu fiyatlar; Hayvan sahipleri acısından yaklaşan kış öncesi iyi fiyatla hayvanlarını elden çıkarmak arzusunu arttıracaktır.


Bu yıl kışın ağır geçeceği endişesi de besicileri endişelendiriyor olmalı.


Ayrıca ithalatla fiyatlar düşer diye düşünenler ellerindeki hayvanları satmak isteyeceklerdir tez elden.


Sorun sadece fiyatlar yükselmesi değil aynı zamanda ülkemizdeki canlı hayvan sayısı çok azalmış durumda.


Sonuçta gelinen nokta her bakımdan iç acıcı değil.


Kurban Kimlere Borçtur? 
Kurban, mukim olan ve sadaka-i fıtır (
Ramazan ayının sonuna yetişen ve asli ihtiyaçlarından başka en az nisap miktarı bir mala sahip bulunan her Müslüman’ın vermesi gereken vacip bir sadakadır. Bu kelime halk arasında fitre şeklini almıştır.) nisabına (Nisap; zekât, sadaka-i fıtır ve kurban gibi ibadetler için konulan bir zenginlik ölçüsüdür.) malik olan her kadın ve erkek Müslüman’a vaciptir.


Zenginliğin asgari sınırı olan “nisap” Hz. Peygamber tarafından belirlenmiştir.


Bu asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir.


Hadislerde belirlenen nisap miktarları şöyle sıralanabilir;


80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı;


40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve.


Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların,


O dönemin en yaygın zenginlik aracı olduğu açıktır.


Nisabın bu mallar üzerinden belirlenmesi,


Sosyal ve ekonomik şartların fazla değişmediği ileriki dönemlerde de aynen korunmuştur.


Kurban Niçin Kesilir? 
Kurban Allah’a yaklaşmak maksadıyla ve yalnız Allah’ın rızasını kazanmak için kesilir.


Kurbanlık hayvanın özellikleri


Kurbanlar; yalnız koyun, keçi, deve ve sığır türü hayvanlardan kesilebilir.


Mandalar da sığır türünden sayılır.


Bunların erkekleri ile dişileri eşittir.


Yaban sığırı, geyik gibi yabani hayvanlarla, tavuk, horoz, kaz gibi evcil hayvanlar ve deniz hayvanları kurban edilemezler.


Koyun ve keçi ya birer yaşını bitirmiş bulunmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli olmalıdır. Deve en az beş yaşını, sığır da iki yaşını bitirmiş olmalıdır.


Kurban Etinin Taksimi


Deve ve sığır gibi hayvanlar ortaklaşa kurban edildiğinde etleri ortaklar arasında tahmini olarak değil, tartılarak taksim edilir.
Kurban etinin hepsini yoksullara sadaka olarak dağıtmak veya kendisi ve çoluk çocuğu için alıkoymak caiz ise de, en uygun olanı, kurban etini üçe taksim edip, birini kurban kesmeyen yoksullara sadaka olarak dağıtmak, bir bölümünü de akraba, tanıdık ve komşulara ikram etmek, birini de kendi çoluk çocuğu ile yemektir


***


Koyun Yetiştiriciliği


Koyunculuk Türk ulusunun tarih boyunca uğraştığı en önemli hayvan yetiştiriciliği dallarından biridir.


“Buğday İle Koyun, Gerisi Oyun” atasözümüzün benzerini bugün hiç bir ulusun geleneğinde göremiyoruz.


Merinos koyununun ana vatanı Anadolu’dur.


Koyun yetiştiriciliği; et üretimi, süt ve süt ürünleri üretimi, yün üretimi ve deri üretimi açısından ülkemiz ekonomisinde önemli yer tutmaktadır.


Kırsal alanda yaşayan halkımız için kolay bir uğraş alanı ve aynı zamanda ekonomik güvence olan koyunculuk en eski hayvansal üretim alanlarından biridir.


İhtiyaç duyduğunda köylü için koyunculuk kasadır,


En yakınındaki bankadır.


Koyun yetiştiriciliği köyden kente göçün önlenmesi,


İşsizlik ve ekonomik krizden çıkışa katkısı açısından da önemlidir.


Ancak koyunculuğa gereken destek sağlanmadığı için,


Bu gün zor şartlar yaşanmaktadır.


Gelinen noktada “koyunculuk kaderine terk edilmiştir.”


Koyunculuk için son derece elverişli olan ülkemizde acil önlem alınmazsa,


Ülkemizin “gıda krizi” çekeceği kaçınılmaz görünmektedir.


Türkiye’de 1990 yılında 40 milyonun üzerinde olan koyun varlığımız, son yıllarda hızla azalma göstermiştir.


Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2008 yılında 24 milyon koyun mevcuttur.


Ancak bu veriler de gerçeklerle örtüşmemektedir.


Türkiye Kasaplar Federasyonunun bölgelerde yaptığı inceleme ve araştırmalar bu sayının çok altında koyun varlığı olduğunu göstermektedir.


Ülkemizde maalesef koyun ağılları ve ahırları boşalmış, yaylalar boş kalmıştır.


Anadolu’da yolculuk yaparken yol kenarlarında sıklıkla gördüğümüz koyun sürüleri artık görülmemektedir.


Böyle giderse yakın gelecekte çocuklarımız koyunları sadece hayvanat bahçelerinde görecektir.


Ülkemizde yaklaşık olarak et üretiminin üçte biri, süt üretiminin beşte biri koyundan elde edilmektedir.


Toplum olarak koyun eti tüketim alışkanlığımız ve özellikle damak zevkimize dayanan kuzu eti talebinde bir azalma söz konusu değildir.


Kurban bayramı nedeniyle her yıl yaklaşık 2 milyon baş koyun kesilmektedir.


Ordumuz için de stratejik öneme sahip olan et içerisinde koyun eti önemli yer tutmakta olup, dışa bağımlı olunmamalıdır.


Kebapları, köfteleri ve sulu et yemekleriyle dünya çapında ünlü Türk mutfağının vazgeçilmezi kuzu etidir.


Ülkemizde kebap ve lokantacılık oldukça gelişmiştir.


Hemen önlem alınmaması halinde,


Ülkemizin geleneksel mutfak zenginliği ve yemek kültürü de büyük darbe alacaktır.


Anadolu’nun kekik kokan kuzu etine hasret kalınacaktır.


En acısı kuzu eti ithal etmek zorunda kalınacaktır.


Kurbanlık koyun darlığı yaşanacaktır.


TÜİK verilerine göre; 2008 yılında kırmızı et üretimi, bir önceki yıla göre toplamda % 16,18 oranında azalarak 482.458 ton olmuştur.


Sığır etinde % 14,20, koyun etinde % 17,69, keçi etinde ise % 43,02 azalış olmuştur.


Ticaret Borsaları kayıtlarına göre kırmızı et üretimi yılda 1.200.000 ton olarak gerçekleşmektedir.


Sığırcılığın durumu da farklı değildir.


Parlamentonun en öncelikli çözmesi gerekli sorunu bu olmalıdır ama Parlamento tercihini başörtüsü için kullanıyor.


İnsanlarımızı besleyemesek sağlıklı bir nesilden nasıl bahsedebiliriz.


Yıllar önce kendi kendine yeten ülke olmakla övünürken şimdilerde ne hallere düştük.


Japonya da olsa Tarım Bakanları herhalde harakiri yapar bu durumda.


Biz herhalde başarılı buluyoruz ki, değiştirmeyi bile düşünmüyoruz.


Demek ki Sayın Bakan doğru yolda.


Belki de Avrupa Birliği böyle istiyor.


Yetiştireceğine daha ucuza ithal et.


İnsanlarımızı dışarı ihraç ederken dışarıdan hayvan ithal eder hale geldik.


Eti dışarıdan ithal edelim tamamda o parayı nereden kazanacağız ülke olarak.


Zaten petrol ithalatı yetiyor belimizi bükmeye.


Maşallah hükümet vergi gelirinde, dışarıdan yapılacak ithal otoların vergilerine bel bağlamış (Maliye Bakanı beyanı).


Anlamak mümkün değil.


***


Neyse esas konumuza dönelim.


Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu,


Kurban Bayramı öncesinde Hürriyet gazetesine konuştu.


Ali Bardakoğlu, “Kesilecek hayvanların, Türkiye’nin canlı hayvan rezervini tehlikeye sokabileceği” iddiaları üzerine çalışma başlattı.


Konuyla ilgili veri toplanmasını isteyen Bardakoğlu,


“Gelen bilgiler ve onlarla yapacağımız değerlendirmeler sonucunda bir karara varacağız.


Önümüzdeki hafta detaylı bir açıklamada yapmayı planlıyoruz” dedi.


Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, şöyle konuştu:


“Kimileri ‘Kesilmesinde bir sakınca yok’ diyor,


Kimileri de ‘Kesmeyelim’ diyor.


Tüm kesimlerin değerlendirmelerini alacağız.


Eğer bu yıl kurban edilecek hayvanların,


Canlı hayvan stokunu olumsuz şekilde etkileyeceği sonucu ortaya çıkarsa,


Biz de bu konuda fikrimizi söyleriz.


Bir tehlike görürsem ‘Bu yıl kurban kesilmeyebilir’ derim.


Kıtlık, doğal afetler ve benzer gelişmelere bağlı olarak kurban kesiminden vazgeçilebilmesinin dinen bir sakıncası olmayacağı vurgusu yaparız.


Ancak,


Hiçbir olumsuz gelişme olmaması halinde dahi,


Özellikle dişi hayvanların kurban edilmemesi gerekir.


Kısır olduğu kesin olanlar dışında dişilerin kurban edilmesi doğru olmaz.


Örneğin bir süredir,


Vekâletle kurban kesimi yoluyla Pakistan’da kurban kesiyorduk.


Ancak Sayın Başbakan’la hafta başında Pakistan’a yaptığımız ziyarette de oradaki temsilcilerimize şunu söyledim:


Burada kurban keseceğiz diye,


Ülke halkına zarar vermeyelim.


Çünkü sel nedeniyle binlerce hayvan telef oldu.


Bir de biz kurban keseceğiz diye insanların elindeki hayvanları alırsak aslında onlara,


İyilik değil,


Uzun vadede kötülük yapmış oluruz.”


***


Şimdi gelinen nokta çok vahim.


Senede bir kere, oda bayramda et yüzü gören insanlarımız var.


Bu insanlarımızı unutmamalıyız.


Bu yıl kesilen kurban sayısı azalacak o kesin.


Bu durumda:


Kurban kesenlerin kurban etlerini üçe pay etmeden “tamamını fakirlere dağıtılmasını” dinen mahzuru yoksa teklif ediyorum.


 


Saygılarımla.


 


İbrahim Halil Okuyan


İnşaat Yüksek Mühendisi


20. Ekim. 2010  İstanbul


 [email protected]


 


 

140 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir