Ömer Elçi
1 Aralık 2006
Bazı film yıldızları, ses ve sahne sanatçıları, mankenler, ressamlar, yazarlar, şairler kendilerinden söz ettirmek;Türkiye’ye ve dünyaya tanıtmak, popülist olmak için akla hayale gelmedik yollara baş vururlar. Amaç reklamdır… Reklamın iyisi, kötüsü olmaz düşüncesiyle ve de ülke ınsanının duyarsızlığını çok iyi bildiklerinden hakaretlerle, saçmalıklarla; gösterilerle kendilerinden bahsettirirler. Sonunda filmleri, klipleri, resimleri, kitapları yok satar…. Her kes o malum kişiden bahseder… Bir gün yuhalananlar ertesi gün omuzlara alınırlar… Bir gün alkışlananlar ise ertesi gün yuhalanırlar… Türkiye bir çok yönüyle tezatlar ülkesidir… *** Ok yaydan çıkmış, kuyuya taş atılmış… Su bulanır, kuyu zamanla taşla dolar, insanlar su içemez… ılk taşlara aldırmayanları gördükçe başkaları da taş atar…. Susuzluk ve kirlilik insanları etkiler… Susuzluk ve kirlilik istemeyen kuyuya taş atanı medenice uyarmak zorundadır… Taş atan kişinin de insanların susuz kalacağının, insanların kirleneceğinin idrakinde olması lazım… *** şanlıurfa yerel basınında düşünceleri paylaşan bazı arkadaşlarımız “Kültür şehri şanlıurfa” kitabındaki “Feodalite “ başlıklı şiiri çok öncesinden biliyormuş ve kendi aralarında konuşuyorlarmış… Benim köylü aile terbiyesi doğrultusunda köşemde konuyu irdelemem daha önce şiiri okuyanlar veya dinlediğinde alkışlayanlardan bile “ vay be! “,”bu ne hakaret” türünde yaklaşımlarda bulundu. şiiri okuduğunda veya dinlediğinde (taslak aşamasında) insanlar yüz yüze mertçe neden eleştirmediler? Eleştirdi iseler ve sayın Kurtoğlu yine de şiiri her zaman arşivlerde kalacak bakanlık kitabına almışsa hata yapmıştır. şimdide zaaflarına mağlup olmanın ceremesine katlanmalıdır.… Yaşamın her alanında ve anında yanlışlarla doğrular dans ederken,bireyler toplumsal bazı değerlere saldırılmasını kabullenemezler… Kültür Müdürlüğü gibi bir makamda olmanın ağırlığı ve sorumluluğu vardır…. Düşmanın yaptığını olağan karşılarız fakat dost görünüp de dost olmayandan aşırı etkileniriz…. şiir kamuoyunda açıkça tartışılmaya başlanınca sivil toplum kuruluşlarına, avukatlara, partilere, valilik makamlarına, milletvekillerine tepkiler ulaşmaya başlamış. Sayın Kurtoğlu engin birikim ve deneyimlerine bağlı olarak( mazlum rolü yapmadan) her halde açıklamalarda bulunur.… Türkiye Yazarlar Birliği şanlıurfa Başkanı olarak sözün uçtuğunu yazının kaldığını; köylü kesimiyle ilgili gözlemlerinin kendi yüreğinde de sızı oluşturup, oluşturmadığını bir kez daha düşünür her halde… Köşemde konuyu irdelememe kendisi de köşesinde yanıt(mazlum rolü oynamadan) vermeli… *** Yazarlar, şairler, sanatçılar halkın içinden geldiklerini ve halkın daha insancıl yaşam normlarına ilerlemesinde sorumluluklar üstlendiklerini bilmeleri gerek… Yaşamı farklı bakış açılarıyla, farklı yaşam felsefeleriyle algılamamız yaşamın getirisi ve gereğidir… Yaşamda öz olansa sevgidir, saygıdır ve düşünceleri medenice tartışabilmektir. Kültür şehri şanlıurfa dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biridir. Kültür şehri şanlıurfa’da dilleri, gelenek ve görenekleri, mezhepleri birbirinden farklı kesimler yaşamaktadır ve yaşamak zorundadır. Bu doğrultuda günde ve gelecekte yüreklerimizde, yüreklerde sevgi, saygı, güven, dostluk, dürüstlük ve daha insancıl yaşam tohumlarını oluşturmak asli ve temel sorumluğumuzdur. Doğrularımın yanlışlığı ispatlanana kadar doğrularım doğrudur. Doğrularımın yanlış olduğunu ispatlayanlardan ise özür dilerim ve saygı gösteririm. Aynı olguyu karşımdakilerden de beklerim. Ve Kurtoğlunu kamuoyuna hedef göstermedim. Tetikçi olmadım. Yanlışlarını ve köylülerin aşağılanmayacağını kamuoyu ile paylaştım. Kadınlara yönelik (yerel gazetelerdeki dizi yazıları) yazılarına yanıt vermeyi ise bayan yazarlara, STK ve okuyuculara bıraktım… Kültür Müdürlüğü, sorumluluk göstermesi gereken makamlar; rencide edilen köylü kesimi gelecekli zamanlarda çok irdeleyecek. Kuyuya taş atan ve atılmasına göz yumanları şahsen tenkit ediyorum.. Halen köşemde ismi geçenlerden, makamlardan açıklama gelmedi… Söz uçar yazı kalır… Yazık, çok yazık…