Köşe Yazısı

KORKULARIMIZ

Ceylan Pala Karadağ

Ceylan Pala Karadağ

Tüm Yazıları Gör

 

            Biliyor musunuz iki aydır yazamıyorum.


            Çünkü bu memlekette muhalefet yok!


            Çünkü bu memlekette kabulleniş var, dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülkeyiz bu konuda sesimizi çıkartalım dediğimde bile bana sus diyebilecek zihniyet var.


            Çünkü bu memlekette hak verilmez alınır değil, hak istenmez lütfedilir anlayışı var.


            Çünkü bu memlekette birkaç söz söyleyebilecek adamın kalemini küstürecekler var.


            Hal böyleyken neyi niye yazayım? Ben bir hukukçuyum. Asla tek taraflı olarak bir uygulamayı, bir düzenlemeyi kayıtsız şartsız anlayıp dinlemeden ön yargıyla eleştirmem. Her şeyi ama her şeyi pek çok açıdan özellikle de hukuki açıdan ölçerim tartarım, olumlu faydalı yönlerini söyleyebildiğim kadar,  sakıncalarını da eğer görürsem söylerim.


            Ama son zamanlarda o kadar sıkıldım ki. Tüm yazılarımı gazeteye göndermeden önce son bir defa yine avukat olan eşime okuturum. Son zamanlarda özellikle seçim döneminin hassasiyetiyle O da, “Boşver Ceylan şu konuyu yazma istersen farklı düşündüğün zannedilebilir, şu cümleyi çıkart istersen yanlış anlaşılabilir vs.vs.” demeye başlayınca baktım ki o bile huzursuz. Anladım ki bir yazar  etliye ve sütlüye karışmasa da , sadece hukuku anlatmaya çalışsa da anlaşılamayabiliyormuş !!!  Bu durumdan korkmadım ancak çok rahatsız oldum, şevkim kırıldı, kalemim küstü.


            İki aydır madem böyle o zaman hiç yazmayayım diye düşünürken bugün büroya gelen bir müvekkilin son durumu artık yeter, birilerinin bir şeyleri söylemesi lazım dedirtti ve tekrar yazıverirken buldum kendimi bilgisayarımın başında.


            Ondaki korkunun adı Aşiret korkusuydu. Malum burası aşiretleriyle ünlü Şanlıurfa. Herkes ya bir aşiret mensubu, ya bir aşiretle kız alıp vermişlikleri var veyahut bir aşiret mensubuyla kirve. Bu arada ben de bir aşiret geliniyimJ


            Sigortasız çalıştırılan 18 yaşından küçük çocuğun işyerinde iş saatinde iş kazası neticesi parmağı kopuyor ve kol kasları dâhil zayıflamaya, güç kaybetmeye başlıyor. Fakat görgü tanıklarından hiçbiri tanıklık yapmaya cesaret edemiyor. Tanıkların anlatımına göre kaza olduktan sonra işyerindeki usta oradaki herkese bu çocuk yanımızda çalışmıyor, siz de görmediniz tamam mı diyor ve yine  anlattıklarına göre işyeri sahipleri aşiret mensupları ve elleri kolları çok uzun. Tanıklar ise bu nedenle ancak gizli tanıklık yapabilirlermiş. Gerçi şu Ergenekon davasından sonra yurdum insanını bir gizli tanıklık merakı sardı ki sormayın gitsin. Neredeyse bir soyadı düzeltme davasında bile komşular aman bizi karıştırmayın, olacaksak gizli tanık olarak dinlettirin nemize lazım demeye başladılar ya hadi neyse J


            Ne oluyoruz? Nereye gidiyoruz? Bu ülkenin Polisi var, Savcısı var, Hâkimi var, Avukatı var diyorum. Müvekkil bana dönüp ne dese beğenirsiniz? Abla yok onların elleri kolları çok uzun inanın bu da fayda etmez, tek çarem gidip Yalçın Abiye ekranlar önünde haykırmak diyor! (Yalçın Abi dediği özel bir ulusal kanalda yayınlanan reality show yapımcısı) Bak tanıklarım da korkuyorlar, ben işimi davayla çözemem diyor.


            İşte bu durum içler acısı. İnsanlar haklarını mahkemelerde değil, başka yollarla aradıklarında bulacaklarına inanmaya başlamışsa şöyle durup bir düşünmeliyiz diyorum. İnanın her hafta böyle pek çok kişi geliyor büroya. Her biri bir şeyden korkuyor. Kimi ölümüne dayak yediği kocasından, kimi patronundan, kimi eşinin akrabalarından, kimi çocuklarını kaybetmekten, kimi aşiretten, kimi parasını kaptırmaktan, batmaktan kimi de eli kolu uzunlardan korkuyor. Yada bir başka deyişle Avukat Hanım siz hakkımızı aramayın da sadece çıtlatın belki lütfedilir deniyor! Saygılarımla.




                          Av.Ceylan PALA KARADAĞ

 (Medeni Hukuk Yüksek Lisans & Tüketiciler Derneği Şanlıurfa İl Temsilcisi)

788 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir