Mehmet Göncü
6 Ekim 2015
Kıymetli
okuyucularım, rahmetli babam, “Kılıç yarası geçer, kaşık yarası geçmez” sözünü
bizlere devamlı nasihat şeklinde söylerdi.Aslında bu veciz ifadeye ‘Söz yarası’ da denilir.
Bir
gün rahmetli babama sordum;
-Bu sözün ne anlama geliyor?
Bana
şöyle bir açıklama yaptı:
“İnsan
davranışlarına etki yapan en önemli faktörler
1-Genel
ve özel eğitim-öğretim
2-Çevre
ve aile olgusu
3-Genetik,
yani kalıtım yolu ile geçen davranışlar
İlk
ikisi değişim kuralına tabidir. Üçüncüsü ise değişmezlik kuralına bağlıdır.
Yani
bir adamın göz ve ten rengini değiştirmek nasıl mümkün değilse, kalıtım yolu
ile geçen bazı pozitif ve negatif davranışlar da değiştirilmez.
Bu
davranışların nicelik ve niteliklerinin neler olduğunu zaman içerisinde sizler
yaşayarak öğreneceksiniz”
Rahmetli
babam, genetik yatkınlığa ve negatif uygunluğa örnek olarak da; “Behil, yani
cimrilerden ve muhannet, yani yaptığı iyiliği başa kalkanlardan da uzak durun”
derdi.
Cimrinin
ikramını asla kabul etmeyin. Çünkü cimrinin yapacağı ikram da gözü vardır.
Ayrıca cimrilik tedavisi olmayan kötü bir hastalıktır. Bu nedenle; cimri de
şeref ve itibar olmaz.
Muhannet,
yani yaptığı iyiliği sürekli başa kalkanların da size iyilik yapmalarına fırsat
vermeyin. Çünkü bu gibiler yaptıkları en ufak bir iyiliği dahi ölünceye kadar
başınıza kalkarlar. Bu sebeple çok üzülürsünüz ve onurunuz da çok zedelenir.
Hakikaten
zamanla hayat yolculuğunda öyle negatif kimselerle karşılaştım ki, babama yüzde
yüz hak verdim.
Bakınız
Atalarımız boşuna bu sözleri ve şiirleri yazıp, söylememiş:
“Geçme
namert köprüsünden, alırsa sel alsın seni
Yatma
tilki gölgesinde, yerse aslanlar yesin seni”
Şarkı
olmuş bir başka şiirde ise şöyle yakınmış şair;
“Kadir
mevlam senden bir dileğim var.
Beni
muhannete muhtaç eyleme.
Beni
muhannete muhtaç eylersen,
Yedi
deryalara garkeyle beni.
Muhannetin
suyu bulanık akar,
Aktığı
yerleri sel gibi yıkar.
İyilik
etmeden başına kakar.
Beni
muhannete muhtaç eyleme.
Ben
dertliyim hak ayırsın işimi
Kaygılara
saldın garip başımı
Varsın
kurtlar kuşlar yesin leşimi
Yine
muhannete muhtaç eyleme”
Sevgili
okuyucularım, bu hususta ilimiz Urfa’da anlatılan ve yaşanmış çok ibret
alınacak örnek bir olay var;
Adamın
biri Urfa’da çarşıda gezerken, aniden yağmur bastırır. Adam yağmurdan
ıslanmamak için bir sığınak ararken, elinde şemsiyesi olan bir tanıdığına
rastlar. Şemsiyeli şahıs, kendisini çağırır, şemsiyenin altına girmesini sağlar
ve böylelikle bir nebze de ıslanmaktan kurtulan şahıs şemsiyeli tanıdığına
teşekkür eder. Bir müddet sonra ayrılır.
Aradan
günler ve aylar geçer. Ne var ki bu şemsiyeli şahıs nerede bu adamı görse
yağmurlu günü hatırlatarak, “Ben olmasam o gün çok ıslanacaktın” diyerek
yaptığı iyiliği başa kalkar.
Netice
de adam bu başa kalkmalardan o kadar ızdırap duyar ki, bir gün Balıklıgöl’de
rastladığı şemsiyeli şahsın gözü önünde elbiseleri giyinik bir halde suya atlar
ve ıslanır. Gölden çıkar ve şemsiyeli şahsa, “O gün senin şemsiyen olmasaydı bu
kadar ıslanmazdım. Ben şimdi ıslandım. Bir daha başıma iyiliğini kalkma” der.
Buna
benzer bir öyküyü de, “Diyet” isimli bir hikâye romanıyla Ömer Seyfettin kaleme
almıştı.
Özetle;
Rahmetli babamın; “Bu gibi kimselerin ikramlarını ve iyiliklerini kabul etmeyin
ama elinizden geliyorsa siz onlara hem ikramda bulunun, hem de iyilik yapmaya
çalışın.” nasihatini aklımdan hiç çıkarmadım.
Onun
dediği gibi davranmaya özen gösteriyorum.
“Kılıç
yarası geçer,
Kaşık
yarası geçmez”
Dürüst
ve şeffaf bir toplumda; engin gönüllü dostlarınızın çok
olması dileği ile kalın sağlıcakla…