İbrahim Halil Okuyan
20 Aralık 2006
şu bizim girmek için çırpındığımız “Avrupa Birliği”ndeki devletleri tek tek ele alıp inceledikçe ne mal oldukları daha iyi anlaşılıyor. Hemen hemen hepsi Türklere ve müslümanlara karşı içten pazarlıklı, çifte standartlı. Bunların arasına girmek ya da girmemek Hükûmetimizin ağır bir mesaisini alıyor, Milletimizi önemli derecede ilgilendiriyor, yaptıkları veya yapmadıkları ile halkımızı çileden çıkarıyorlar. Doğrusu geçmişleri de hallerinden daha temiz değil. Nereye, hangisine el atarsanız, eliniz pisliğe, hainliğe bulaşıyor. Hakikat şu ki; şu “Avrupa Birliği”ne dahil olsak da, olmasak da başımızın ağrısı eksik olmayacak. Dairesi yıldızlarla çizilmiş “Mavi Bayrağı” içten selâmlamak zor. Çünkü, çeşitli ülkeleri temsil eden her yıldızın altında bin melânet gizli. Bunların çoğu geçmişte ve yakın zamanda olmuş, oluyor, unutulamıyor. Dinimize, milletimize “eğri bakışlarını ne yapsak doğrultamıyoruz. şu Avrupa Birliği macerası sürerken bakalım daha neler göreceğiz… Yugoslavya’nın dağılışı günlerine rastlayan bir olay kanımızı dondurmuş gibiydi. “Birleşmiş Milletler”e teslim edilen Bölgede Hollandalı askerler de görev almıştı. Yani bugünkü AB’de hakkımızda söz sahibi olacak Devletin askerleri… Burada yer alan “Srebrenica” savaşın çok şiddetli bir döneminde “Güvenli Bölge” ilânı ile Hollandalı askerlere teslim ediliyor, 8 bin sivil Boşnak müslüman da bu güvenli bölgeye konuluyor. Üç yıl önceki bu dönemde buraya gelen, savaşın kanlı katillerinden Sırp komutan Radko Miadiç ve askerleri bölgeyi kuşatıp Hollandalılara Boşnakları kendilerine teslim etmelerini istiyorlar. Hollandalılar görevleri icabı Boşnakları korumaları gerekirse bu uğurda çarpışmaları gerekirken gayet normal bir isteği karşılıyorlarmış gibi 8 bin biçare sivil insanı azılı köpeklere teslim ediyorlar. Olay, kuzuların kurtlara teslim edilişinden farksız. Tabiiki, 8 bin insan o anda katl’ediliyor ve Hollandalı askerlere de seyr’ediyorlar. Görüyorsunuz ki, ne kadar kahraman, ne kadar vicdanlı, ne kadar medeni, ne kadar güvenli ve ne kadar emanetin kıymetini bilen askerler şu Hollandalılar. 8 bin insan bir hamlede yok edildi, dünyada, medeni Avrupa’da bir toplu mezar daha arttı. Nasıl yanmazsın, nasıl ağlamazsın… ış bununla da bitmiyor. Bizim AB’ne girme mücadelesi verdiğimiz bu zamanda çok uygar(!) Hollanda Hükûmeti bu olayı hatırlamış, oradaki askerlerinin kahramanlığı(!) akıllarına gelmiş ve bu askerleri madalya ile şereflendirmeği düşünmüşler. Ne şeref, ne şeref.. Dünya durdukça askerlerine de, Hükûmetlerine de bol bol yeter… şu zamana, şu şerefsizliğe, şu utanmazlığa bakın. Bu insanlık ayıbını kapatmak için çırpınacaklarına, af dileyeceklerine, çok iyi şeyler yapmaları gerektiğine inanacaklarına, herifler hiç tınmıyor, bir de bu rezaleti bayraklaştırıyor, devlet nişanı, madalya törenleri yapıyorlar. Bunlar insanlıktan, vicdandan, ruhtan bu kadar yoksun ve şerefsizler… Bunlara nasıl güvenebileceğimize de akıl erdiremiyorum… Türk askeri gerek fert olarak ve gerekse ordu olarak bahis konusu bu şerefsizliğin zerresini tarihinde yaşamamıştır. Kat’iyen bu zillete düşmemiştir. Gerek kendi Devleti ve Milleti için yaptığı savaşlarda ve gerekse Birleşmiş Milletler adına yaptıklarında insanlığı, vicdanı inciten hiçbir olayın müsebbibi olmamıştır. Alnı ak, yüzü paktır. Ordumuzla yalnız biz değil, bütün dünya gurur duymaktadır. Onun için tarihe sığmamıştır. Onun için Peygamberimiz O’na kucağını açmıştır… Kendisine emanet edilen herşeyi korumak için canını vermesini bilen Ordumuzla, askerimizle ne kadar övünsek azdır.