Av. İzzet Doğan
17 Kasım 2021
Sövmek kimileri için bir rahatlama aracı. Hatta sövmenin insanın acısını rahatlattığı bile ileri sürülüyor.
Güzel bir zaman geçirmek için bulunduğunuz bir ortamda örneğin bir maçta, bir film izlerken, bir panelde, konserde bile bazen insanların yüksek sesle ve çevresinde bulunanlara aldırmadan, utanmadan sövdüklerini görürüz.
Sövme dediğimiz şey namusa dokunan, ayıp, çirkin ve sözlerdir.
Sövme ile rahatlamak söz konusu ise bu rahatlık yalnızca erkeklere tanınan bir hak olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kadın, güzel, zarif, kibar ve inceliklerle dolu bir yaradılışa sahip olduğu için mi sövmeyi kadına yakıştıramayız? Yoksa cinsiyetçi sövmenin bir öznesi olarak kalmaları için mi sövme erkeklerin tekelindedir?
Biz de belki bazı yörelerde çocuk henüz küçükken baba tarafından öğretilmesi sakıncalı görüldüğünden amca dayı gibibir aile yakını tarafından sövme konusunda eğitilir. Çocuk dediysem doğal olarak el betteki erkek çocuktur.
Sövmede amaç yalnız rahatlamak değil daha da önemlisi; birini toplum önünde küçük düşürmek, incitmek, onur ve saygınlığını zedelemektir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu kendisine “senin karını kocama alacağım” diyen mağdura, sanığın cinsel organını göstermesini sövme kapsamında nitelendirmiştir. Yine Yargıtay 2. Ceza Dairesi de müştekinin duvarını neden yıktığını sorması üzerine sanığın erkeklik organını göstererek “…sen bunu al…” demesini sövme olarak değerlendirilmiştir.
Erkek egemen tüm kültürlerde olduğu gibi bizde de sövmeler genel olarak cinsellik üzerine söylenen sözlerden oluşur. Sövmeler cinsellik üzerine söylenen sözlerden oluşur ama döner dolaşır kadını hedef alır.
Sövmenin kavga, öfke ve kızgınlık anında söylenmesi onun hoş görülmesini gerektirmez ama biz de sövme bu durumlar dışında ne gariptir ki mutlu ve başarılı olduğumuz bir olayda da kullanılır.
Öyle ki bazı kişiler için sövme yaşamın olağan akışı içinde gayet doğal bir olay ve rahatlama nedenidir.
Bu nedenle de sokakta kavga eden küçücük çocukların bile biri birlerine söverken anne, bacı gibi yakınlarını, hatta ebelerini de hedef aldıklarına tanık oluruz.
Kadınlar cinsel organları hedef alan sövme sözleri kullanmazlar. Onların söyledikleri daha çok sövme değil hakaret-aşağılama nitelikteki sözlerdir.
Ama erkekler tartışırken, kavga ederken, hiçbir neden yokken sohbet esnasında veya mutlu oldukları bir anda sövmeye başlarlar.
İlginçtir ki söverken de biri birlerini değil, biri birlerinin annesine, kız kardeşine, ya da ailesine cinsel içerikli ve kadın organlarını hedef alarak söverler. Hep düşünürüm o an tartışma, kavga veya sohbet ortamında bulunmayan, evinde, işinde çalışan kadınlara neden sövülür?
Erkek egemen toplumlarda kadınlar şiddet görürler, cinayete kurban giderler, sövmelere obje olanlar da yine kadınlardır.
Peki bu kadınlar aynı zamanda bu eylemleri gösterenlerin annesi, kardeşi, eşi, çocukları değil mi?
Kimi zaman da bazı kendini bilmeyen kişiler devlet görevlilerinin, parti liderlerinin veya tarihi bir kişinin kadın yakınlarına sövmektedirler.
Karşısındaki insanla olan sorununu düşünme, konuşma, uzlaşma, hoşgörü yoluyla çözmeye çalışmak yerine zorbalığı seven, zayıf karakterli ahlaktan yoksun bir kişinin ilk kullanacağı silah sövmedir, tehdittir, kavgadır.
Kadın utanacağı ve karşılık vermeyeceği için bazen doğrudan doğruya kadının kendisine söven ahlaktan, etik değerlerden yoksun kişiler karşımıza çıkar. Bu nitelikteki insanlar kimi zaman ülkenin yönetimindeki kişilerin, politikacılarının, tanınmış insanların eşlerini de hedef alırlar.
Sövmenin mağduru olan kadının kim olduğu, siyasi düşüncesi, görevi ne söylediği ne yaptığı vs hiç önemli değildir. Kötü ve üzücü olan cinsiyet ayırımı yapılarak kadının sırf kadın oluşundan ötürü sövmeye hedef olmasıdır.
Kadına karşı şiddet sözel anlamda da çağlar öncesinden başlamış ve binlerce yıl geçmesine karşın günümüzde sürdürülmektedir.
Bu konuda toplum olarak net bir tavır almalıyız. Bir yandan kadının iffetinden söz etmek diğer yandan ise kadına sövmeyi olağan bir davranış gibi neredeyse hoşgörmek ilkeli toplumların tavrı olamaz.
Türkiye’nin namuslu, onurlu insanları adına, tümümüz bu ahlaksız tavra karşı koymalıyız.
Çünkü kadın bedenine yönelik cinsel içerikli saldırı ve bu anlamda sövmenin çok yaygın olduğu bir dönemden geçmekteyiz. Kadına sövme günlük konuşmalarımızın içinde yadırganmayan bir unsur olarak kullanılır hale gelmiştir. Kadın ve kadın bedeni üzerinden argo ve sövmeli anlatımlar filmlerde, dizilerde ve sosyal medyada daha çok beğeni almakta ve gündem olmaktadır.
Toplum olarak gergin, sevgisiz, saygısız, hoşgörüden yoksun hale gelmek kimsenin varmak istediği bir sonuç değil.
Kadına sövmek töremizde de yoktur ama insanlar bu cinsiyetçi saldırıya sessiz kalmaktadır.
Çözüm; kadının sövme objesi olmadığı zihniyetinin toplum bilincine ve kültürüne yerleşmesi ve kadına karşı her türlü ayırımcılığa son verilmesidir.