Mehmet Göncü
11 Nisan 2014
Normal
0
21
false
false
false
MicrosoftInternetExplorer4
Bildiğiniz
gibi 1914 yılında Alman İmparatoru İkinci Vilhem’in, Osmanlı Devleti Başkomutan
Vekili olan Enver Paşayı ikna etmesi ve armadasına Türk bayrağı çekmiş iki
Alman savaş gemisinin, Çarlık Rusya’ya ait Sivastopol kentini bombalaması
sonucu istemeye istemeye Birinci Dünya Savaşına katıldık.
Bu
Cihan harbinde yedi cephede savaştık. Genel manada yenilmedik ama insan ve
ekonomik zayiatımız çok büyük oldu.
Nihayet
1918 yılında müttefiklerimiz yenildiği için biz de mağlup olmuş sayıldık. Bu
nedenle; 30 Ekim 1918 tarihinde, itilaf devletleri ile Mondros Ateşkes
Anlaşması imzalamak zorunda kaldık. Bu anlaşmaların yedinci maddesi, galip
devletlere dolaylı ve yoruma açık bir hak tanıyordu.
Bu
maddenin vahametini gören Osmanlı Türk aydınları, ülkenin çeşitli bahaneler
ileri sürülerek itilaf devletlerince işgal edileceğini biliyorlardı.
Bu
nedenle; vatansever aydınlar ve halk, mütarekenin hemen ardından vatanın bir
çok yerinde Müdafaa-yi hukuk cemiyetleri kurdular.
Bu
kahraman aydınların başında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları öncü ve önder
oldular.
Bu
manada; cemiyet kuran ilk illerden biri de Urfa’dır, 30 Ekim 1918 tarihinde
Mondros’ta itilaf devletleri ile ateşkes imzalandığı günlerde Urfa Mutasarrıfı
Nusret beydir.
Bilindiği
gibi; Nusret bey, 14 Haziran 1917 tarihinde, Mustafa Kemal paşanın önerisi
üzerine Bayburt’tan Urfa’ya Mutasarrıf
olarak atanmıştı.
Mustafa
Kemal Paşa hazretleri ile Mutasarrıf Nusret beyin aydınlık yüzleri ve
yurtseverlikleri bu iki kahraman zatın birbirlerine itimat, teveccüh etmelerine neden olmuştur.
Nitekim;
Nusret bey mütarekeden hemen sonra Atatürk’ün talimatı ile Urfa’da Müdafaa-i
Hukuk Cemiyetinin kurulmasını sağlamış ve olası işgale karşı Kuva-i Milliye
hareketinin altyapısını Urfa aydınları ve yurtseverleri ile birlikte
hazırlamışlardı.
Urfa
24 Mart 1919 tarihinde İngilizler tarafından işgal edildiğinde Nusret bey ve
Urfalılar direnişin alt yapısı için hazırlık içerisindeydiler.
Demem
o ki, Mustafa Kemal paşa ve dava arkadaşlarının 19 Mayıs 1919’da Samsun’da
yaktıkları Kurtuluş meşalesinin ışığında Urfa da, kendi kurtuluşunu
gerçekleştirmiştir.
Urfa’nın
Düşman İşgali ve Kurtuluşunun kronolojik tarihi sıralaması kısaca şöyledir:
24
Mart 1919 tarihinde İngilizler Urfa’yı işgal ettiler. Urfa’ya geçici olarak
geldikleri imajı ile halkın tepkisini azaltmaya çalıştılar.
Bu
konuda yaşanmış bir olayı sizlerle
paylaşmak istiyorum:
İngilizler
Urfa’yı işgal ettikleri günlerde, bir
İngiliz askeri yolda yürüyen bir anneyle küçük bir kıza rastlar ve yukarıda
bahsettiğimiz İngiliz siyaseti gereği olarak küçük kız çocuğuna elindeki
şekerlerden ikram eder. Çocuk da şekerleri alır. Ancak annesi çocuğu uyarır ve
İngiliz askere hitaben; “Siz ilimizi işgale geldiniz, misafir veya ev sahibi
değilsiniz. Sizin verdiğiniz şekeri çocuğum kabul etmez” der. Bu sözler üzerine
çocuk da elindeki şekerleri İngiliz askerinin suratına fırlatır.
Şimdi
rahmeti rahmana kavuşmuş olan ve çok iyi tanıdığım o küçük kız ve annesi, Türk analarının ve Türk çocuklarının
asaletini göstermiş, uygar olmakla sömürgeciliğin bir arada yürüyemeyeceğini bu
davranışla anlatmışlardır.
Biz
tekrar konumuza dönecek olursak, İngilizlerin Urfa’yı işgali tam 7 ay 6 gün
sürdü. 30 Ekim 1919 tarihinde ise iki
itilaf devletinin anlaşması sonucunda Fransızlar 30 Ekim 1919 tarihinde Urfa’yı
işgal ettiler.
Fransızlar
İngilizlerin aksine, şehirde kalıcı olduklarını ispat için, mevcut idarenin
işlerine karışmaya başladılar. Cezaevindeki Ermenileri serbest bıraktılar.
Postahaneyi işgal ettiler. Şehrin giriş çıkışlarını kontrol altına aldılar. Resmi dairelere Fransız bayrağı
çektiler, daha bir çok şımarık ve çirkin hareketlere tevessül ettiler.
Bu
durum halkın galeyanına mucip oldu. Protestolar başladı, Mustafa Kemal Paşanın
lideri olduğu Heyeti Temsil-iye’ye telgraf çektiler.
Bu
manada; Mustafa Kemal Paşa’nın Urfa kurtuluşundaki yönlendirici emir ve
talimatları çok önemlidir. Bu yönlendirme ve çok boyutlu yardımlarla, Urfa’nın
kahraman halkı kendi kurtuluş destanlarını gerçekleştirmişlerdir.
Bu
nedenle; Urfalıların büyük öndere sonsuz minnet ve şükran borcu vardır.
Urfa’nın
kurtuluşu 7-8-9 Şubat tarihlerinde halk hareketi ile başladı. 11 Nisan 1920
tarihinde de nihai bir zaferle sonuçlandı.
Önemli
çatışmaların olduğu bazı yerler ise şunlardır;
Fransızların
karargahı olan ve bugün Kurtuluş Müzesi olarak faaliyete geçen Mahmut Nedim
Konağı taarruzu, sarı mağara çatışmaları, şebeke olayı, Külaplı tepesi,
Karalökün bağı ve Bediüzzaman karakolu çatışmalarıdır.
Bu
harekete rahmetli amcam Hacı Bakır Göncü de katılmıştır. Kendisini Belediye
Reisi Büyük Hacı Mustafa Hacıkamiloğlu’nun görevlendirdiğini, emrine de 100
Milis verdiğini bizzat amcamdan dinlemişimdir.
Tecrübeli bir asker olan amcam hem Balkanlarda hem de Çanakkale’de
savaşmıştır.
Amcam,
emrindeki 100 Milisle halkın can ve mal güvenliğini sağlamak amacıyla
Tılfındır’dan Akarbaşı’na kadar olan bölgeyi savaş bitip kurtuluş
gerçekleşinceye kadar korumuştur.
Cenabı
Allah (cc) Aziz Vatanımızı ve güzel
Urfamızı bir daha düşman işgaline maruz bırakmasın.
Bu
vesile ile canlarını vatanları için seve seve feda eden aziz şehitlerimizi ve
şimdi hemen hemen tamamı ebedi hayata intikal etmiş olan kahraman gazilerimizi
bir kere daha minnet ve şükranla anıyor, tümünün yerinin cennet olmasını cenabı
haktan niyaz ediyorum.