Mahmut Çepoğlu
29 Eylül 2006
şanlıurfa Dayanışma Derneği’ni bir gurup arkadaşla ziyaret ediyoruz. Derneğin kendine mahsus bir yeri yok. Ama M. Durak Parlakçı, kendi iş yerine derneğin levhasını asarak bir noktada bu ayıptan kurtarmış Urfalıları. Astronomik kira rakamlarına karşı ancak bu kadarı yapılabilir.
Büyük bir eksiklik ve üzüntü verici bir hal. Nedenine gelince… ıstanbul gibi kentte bu kadar Urfalı olacak, hepsi de kendi adından söz ettiren insanlar olacak, 40 yıldır kurulu bulunan derneğe bir bina temin edememenin ayıbı içindedirler, bana göre. Bu güne kadar başkanlık yapmış olanlar bu vebalin altındadırlar.
Hiçbir neden hiç kimseyi haklı çıkaramaz. Bir Urfalı olarak elbette üzülmemek mümkün mü? şimdiki şanlıurfa Derneği’nin yönetim kurulu isimleri şöyle; M. Durak Parlakçı, Müslüm Fincan, Ömer Faruk Akbıyık, Ahmet Al, Hasan Amasyalı, H. Tahsin ınci, Edibe Aydın. Dernek tatlı ve acı günlerde mesajlarla ıstanbul’daki tüm Urfalıları haberdar ederek varlığını küpelere kulak yapıyor adeta…
Yer edinememe konusunu daha önce şanlıurfa Derneği Başkanı ile konuştuğum için çok tuhafıma gitmiyor. Ama burada da vurgu yapmadan geçmem mümkün değil. Açıkçası halkımızın tabiri ile “varını veren utanmaz” sözü ile başkanın yapacağı ancak bu kadar, onu sahiplenmeyenler, ona Urfa adı için ilgi göstermeyenler utansın.
Zamanı geldiğin de Urfalılıklarını yere göğe sığdırmazlar. “Görünen köye kılavuz istemez.” Sözü onların ne kadar Urfa sevdalısı olduğu meydanda. Bu hizmeti beğenmeyenler, meraklıysanız, bu işi yürütecek kapasitede iseniz, yeteneğiniz, yüreğiniz varsa, yönetimi devir alın, siz en iyisini yapın demek hakkını ben kendimde buluyorum.
Urfa’nın bu gün tarihteki yeri ve günümüz şartlarındaki konumu itibariyle ona layık olmak hepimizin görevi olmalıdır şiarında buluşuyoruz. Hatta oradaki derneklerimiz Urfa çatısı altında yaptığı birlikteliği takdir ediyorum. Ancak Urfa’yı tanıtma ve turizm anlamındaki konumunu yükselterek gelişmelerden kendilerini soyutlayamazlar. Bunların başında da öncelikli olarak derneğe bir yerin alınmalı, orada küçük bir Urfa Evi açılarak kültürü ile Urfa’nın yaşatılmalıdır diyorum.
Tek çatı altında toplanmanın ilk birlikteliğini 2005 yılında geniş bir organizasyonla ıstanbul’da lüks bir otelde büyük bir kitleyi ağırlama lütfünde bulundular. Bu takdire şayan bir gelişmedir. Zaten o geceden sonra ıstanbul’daki şanlıurfalılar, Siverekliler, Birecikliler, Ceylanpınarlılar, Viranşehirliler ve Hilvan Dernekleri ile ilişkilerimiz devam etmişti.
Urfalı olurda çiğköftesiz olur mu? demeyin. Çünkü M. Durak Parlakçı’nın Urfalı arkadaşlarla beraber açtığı “Meraklısına Çiğköfte ve şıllık Tatlısı’nın” ismini markalaştırmış. Bu yiyeceklerin yapıldığı modern dükkanın önünde bize ikram edilen çiğköfte ve şıllık tatlısını yiyoruz. şıllık tatlısını yerken bu tatlıya bir isim bulma konusu konuşuluyor. şıllık konusundaki düşüncelerimi anlatıyorum. şıllık isminin “Urfa tatlısı” ismini alması gereğini bilmek lazım. Bunun öncülüğünü de tescil ettirerek ön ayak olabilirsiniz tüm Urfalıların mutluluğudur, demenin huzuru ile ağzımız tatlanıyor.
Gece hayli ilerlemiş. ıstanbul güzü yaşıyor. Üzerimde ince giysiler var, bir an önce kalkmamız gerektiğini söylüyorum. ıstanbul için daha akşam, ben kendimi yine Urfa’ya göre ayarlayarak vedalaşıyoruz.
Pazar gününün kahvaltı sonrasını Hilvan Derneğinde Urfa coğrafyasını temsil eden insanlarla buluşuyoruz. Bodrum ve zemin kat olmak üzere, iki kattan oluşuyor. Geniş bir salonu var. Mülk olmamakla birlikte kirayla idare ediyorlar. Onlar da bir mülk alamamanın huzursuzluğu içindeler ama ellerinden gelen bu. Derneğin yönetim kurulu şu isimlerden oluşmakta. Veysi Tetik, Mehmet Taşıyan, Abdullah Bayuk, Nuri şeyhanlıoğlu, Ramazan Tanal, Mehmet Hoşinli, ısmail Gerger, Sinan Sert, Tahsin Bebe
Derneğin ilk kurucularından Abdulkadir Özbek Hoca dernekteki el işlemeleri, fotoğraflar, halkın kullandığı el ve ev aletleri bulabildikleri ölçüde sergilemişler. Bu çalışma onları mutlu ettiği kadar görenler içinde tatlı bir nostalji oluyor. Geçmişiyle yüzleşirken geldiği noktayı bulabilmek. Büyük sorumluluklar yüklenerek yola koyulan derneklerin bir okyanusta kaybolmama, ayakta durabilmenin çabası içinde olmaları onların azimlerinin zaferidir, bana göre. Onlar hep güzellikle yad edeceğiz….
Yoğun bir sohbet sonrası o anı ölümsüzleştirerek, tatlı bir vedalaşmayla ayrılıyoruz.