İbrahim Halil Okuyan
18 Ağustos 2006
ısrail’in Lübnan saldırıları ve çocuk katliamları kısa bir süre bize Irak’ı unutturur gibi oldu ama acılar Ortadoğu’yu sarmış, hiç biri unutulur gibi değil. 15 yıldan beri Körfez Savaşları, Saddam’ın devrilmesi, Amerikan işgali ile uğraşan Irak bunları ilâveten bir kaç aydan beri de biribirileriyle uğraşıyorlar. Galiba eksikleri bir bu kalmıştı. Günde ortalama 20-25 can giderken şimdi ortalama ölü sayısı 40-50 den aşağı düşmüyor. Müslümanı bir yandan gavur vuruyor, bir yandan biribirilerini vuruyorlar. Birgün bir Alevi Camii, başka bir gün bir sünni Camii içindekilerle birlikte yok ediliyor. Güvenlik Kuvvetleri dedikleri kiralık polislerle halkın çatışması zaten hiç eksik olmuyor. ABD ye satılmış birkaç gurup akıllı(!) nın dışında Irak’ta kimsenin can güvenliği yok. Aslında o akıllıların güvenliği de ertelenmişliğin dışında birşey değil. Er-geç ABD askerleri Ülkeyi terkedince anlaşılan sıra onlara gelecek. Yine biribirilerine kurşun sıkacaklar… Irak, asırlardan bu yana rahat yüzü pek görmemiş bir Ülke.. Geçmişe fazla dalarsak pek işin içinden çıkamayız ama şu 60-65 yıllık ömrümüzün senelerine sığan olayları düşünsek oradaki halkın neler çektiğini anlamamıza yetiyor. Birgün bakıyorsunuz başta bir kral, ertesi gün Bağdat sokaklarında sürüklenen bir vatan haini(!) Haşimi Faysal gibi.. Aradan kısa bir zaman geçiyor, bakıyorsunuz kralı sürükleyip idareye el koyan general Kasım gibi aynı şekilde baştan atılıyor. Tabii öldürülüyor. Bu sefer yerine geçen başka bir general iş başında… Saddam’a kadar dönüşümlü olarak tekrarlanan bu idare şekli nihayet Onun diktatörlüğüne ulaştı. O da zulüm ile birkaç yıl hükümran olduktan sonra Irak’ın çilesi bitmedi, ki, bu sefer Amerikan işgali başladı. “Demokrasi getirme” adı ile başlayan işgal bugün zûlmün son perdesinde sürüyor. Bugün görünüşte, Irak’ta bir Cumhurbaşkanı, bir Hükûmet; Başbakanı, bakanları var ama herşey işgal komutanının ve dolayısıyla ABD’nin elinde. Neyleyim ben böyle demokrasiyi? Ülkene hakim olamıyorsun, içişleri, dışişleri onların elinde. Bütün bakanlıkların hayat damarları ya kesilmiş, ya dumura uğratılmış. Örneğin; Irak gibi bir Ülkenin petrol bakanlığı bu halde mi olmalı, bu halde mi kalmalı? Ne üretimden birşey anlaşılıyor, ne ihracattan ülke adına bir nema sağlanabiliyor? ışgal, işgal, işgal. Öbür bakanlıklarda da zaten birşey kalmamış ki, konuşalım. Bu hercümerc içinde zavallı Irak halkı anlattığımız gibi son eksiğini tamamlıyor. Hergün ölenlerin sayısını ikiye katlamanın yarısı(!) içinde. Galiba en emniyetli yer hapishaneler. ışkenceye de razı olup girersen belki hayatta kalırsın. Zindanlar dışında her yer daha fazla riskli. Birgün evinde uyurken içkiden başı dönmüş bir Amerikan askerinin,evinin kapısını kırarak içeri girdiğini, silâh tehdidi ile herşeyine hakim olduğunu görebilirsin. Yahut yol kenarına döşenmiş bir mayın, bir kaleşnikof’un ateşi seni evine ulaştırmayabilir. Belki kurda-kuşa yemde olabilirsin.. Çocuklar aç, çocuklar perişan ne ekmek var, ne süt ne mama, ne ilâç.. Dünya haritasında bir Irak Devleti var. Onun Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Hükûmeti var. Fakat halkı işte bu durumda. ABD’nın getirdiği vahşet demokrasisi onları bu hale getirdi. Bakalım Ortadoğu’da Bush’un BOP’u daha neler